otuz bir: yüzüme bak

2.7K 331 146
                                    

jisung, hyunjin'in mesajlarını nefes almadan okuduktan sonra sakin olmaya çalışarak telefonunu kapadı.

beyninin bir kısmı son birkaç haftada yaşananları hâlâ algılayabilmiş değildi. birden alışkın olmadığı o kadar şey olmuştu ki bazen kendini lan acaba hayal mi görüyorum? diye düşünmekten alıkoyamıyordu. bu değişikliklerden memnun olmadığını söyleyemezdi, aksine hiç tarzı olmasa da onu heyecanlandırıyordu.

bu söyleme eskiden inanmazdı ama aşk gerçekten insanı değiştiriyordu.

telefonuna arkadaşlarıyla olan gruptan mesajlar gelmeye devam ederken onları umursamayıp direkt okula gitmek için yola koyuldu jisung. sınavlar yeniden kapıya dayanmıştı fakat ilginç bir şekilde bu jisung'un kafasındaki son şeydi. tabii ki hâlâ çalışacak ve kendisine uygun gördüğü sıralamaya girmek için çabalayacaktı çünkü hedefleri vardı ve onları düşürmek jisung'un kişiliğine çok tersti.

sadece bu sefer birini geçmek için çalışmayacaktı, kendi istediği için çalışacaktı. rekabet yoktu, hırslar yoktu. sadece istekler vardı. jisung'un kendi istekleri.

jisung yüzünde aptal bir gülümsemeyle okula doğru yürümeye devam ederken telefonuna gelen bildirim ile elini cebine attı. hyunjin'den gelen 'neredesin?' mesajını görmezden gelip rehbere girdi ve kayıtlı numarayı bulup aradı.

ilk çalışta açılan telefonla hafifçe gülmesini engelleyememişti. "neye gülüyorsun?"

"hiç, hiçbir şeye." dedi jisung ama sesinden bile güldüğü belli oluyordu.

hyunjin telefonun ardından derin bir nefes aldı. "neredesin, geldin mi?"

"şimdi girdim kapıdan, sen neredesin?"

"her zamanki yerde bekliyorum oraya gel. ilk derse girmeyeceğiz."

"ama ilk dersim kimya benim, eğer girmezsem bay oh beni camdan sallandırır-"

"jisung."

"tamam ya. geliyorum. kapat. geliyorum tamam. of. kapatsana. oha kapattı cidden yüzüme," jisung kaşlarını çatmış bir şekilde telefonuna bakarken sınıfın camındaki arkadaşlarına gözü ilişmişti. chan, kollarını "hayırdır amına?" der gibi kaldırırken jisung dudaklarını okumaları için yavaşça konuşarak hyunjin ile buluşacağını söylemişti.

chan kafasını sallarken seungmin baş parmağını kaldırıp hafifçe gülümsemiş changbin ise iki işaret parmağını yavaşça birbirine dokundurtmuş, öpüşme efekti verdirmeye çalışıyordu. bunu gören chan, changbin'in kafasına bir tane geçirince beklemediğinden neredeyse camdan düşüyordu o ayrı konu tabii.

jisung yeniden gülüp arka bahçeye doğru yöneltmişti adımlarını. kalbi istemsiz hızlanmıştı, hyunjin'e ondan hoşlandığını söylediği sanki yeni yükleniyordu beynine. üstüne hyunjin'in "sana minik bir şey vereceğim" cümlesi de onu ekstra heyecanlandırmıştı.

sonunda arka bahçeye ulaştığında, her zamanki gibi merdivenin biraz yanında yerde oturan bedeni buldu gözleri direkt. çantasını rastgele bir yere fırlatmış, önündeki defter ve elinde bir kalemle bir şeyleri düzeltiyormuş gibi duruyordu. düşündüğünden olsa gerek dudakları hafifçe büzülmüştü ve kaşları çatılmıştı. sarı saçları ise topluydu.

jisung derin bir nefes alarak hyunjin'e doğru ilerledi. hyunjin ise önündeki her neyse ona oldukça odaklanmış olduğundan kendisine doğru gelen bedeni fark etmemişti.

jisung da çantasını hyunjin gibi bir kenara fırlatıp yavaşça hyunjin'in yanına yerleşti. hyunjin başta irkilse de gelenin jisung olduğunu görünce hafifçe gülümseyip gözlerini yanındakinin yüzüne çevirdi hemen. jisung ise hyunjin'e bakamıyordu.

loser of the year, hyunsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin