ertesi gün
"minho uyan amına koyayım, geldik." deyip omzuna sertçe vurdu felix. bu mor saçlı çocuğun, chan'ın deyimiyle patlıcan, kafasını yasladığı kantin masasından sarsılarak kayması ve kılpayı yere düşmekten kurtulmasıyla sonuçlanmıştı.
"bu nasıl güç ulan herkül vurdu sanki," dedi minho gözlerini daha düzgün açamamışken uykulu sesiyle. masayı elleriyle tutup oturduğu yerden kalktı ve yeniden sandalyesine yerleşti. çenesini eline yerleştirip gözlerini açıkta tutmaya çalışırken sırayla masadaki arkadaşlarına da bakıyordu aynı zamanda.
"dün gece ne yaptın da uyumadın bu ne be?" dedi hyunjin, ellerini sarı saçlarından geçiriyor sürekli etrafına bakınıyordu.
"oyun oynuyordum, sonra yemek yedim, sonra yine oyun oynuyordum, sonra bir baktım saat altı olmuş." dedi minho derin bir nefes alarak.
felix gözlerini devirdi. "bilgisayarını kıracağım."
jeongin ise sessizdi, meyve suyunu içerken telefonunda birileriyle mesajlaşıyordu.
tam minho rastgele bir konu açacaktı ki kantinin kapısı hızla açıldı ve içeri atletizmde yarışıyormuş gibi hızla koşan changbin girdi. birkaç saniye ardından ise ardından koşan chan belirdi. onun ardından ise elinde telefonuyla bu durumu videoya alan seungmin. onun ardından ise hayatından memnun değilmiş ve neredeyse hiç uyumamış gibi gözüken jisung.
"LAN CHANGBIN! BURAYA GEL AMINA KOYACAĞIM BURAYA GEL!" chan sinirle bağırarak changbin'in arkasından koşuyor, changbin ise kahkahalar atarak chan'ı masaların etrafında döndürüyordu. seungmin buna alışkınmış gibi keyifle bu manzarayı videoya alıyordu. jisung ise sakince bir masa bulmuş ve oraya oturmuştu.
tabii bir de kantinin geri kalanı vardı. onlar da aksiyon filmi izliyormuş gibi izliyordu bu manzarayı.
"chan ve changbin'in daha önce böyle atıştığını görmüştüm ama hiç ulu orta yapmamışlardı," dediğini duydu minho arkalarındaki masada oturan bir çocuğun.
"yok lan bir ara spor salonunda changbin, chan'ı baya yarım saat falan peşinde koşturdu. dokuzuncu sınıftı galiba, beden dersi. chan hem küfür ediyor hem kovalıyordu. komikti baya." dedi yanlarındaki kızlardan biri.
"changbin bak gerçekten bir şey yapmayacağım ya bir gelir misin bak," dedi chan yeniden. minhoların oturdukları masanın yanındaki masadalardı. chan bir tarafta, changbin bir tarafta dikiliyordu. changbin'in yüzünde bir sırıtış hakimken; chan'ın boynundaki damarlar ortaya bile çıkmış, sarı dalgalı saçları dağılmıştı.
"en son böyle bir şey yapmamızın üzerinden uzun zaman geçmiş be chan, özlemişim. bak ben ne demiştim, çok gerginsin acilen sikilmen gerek demiştim. yani sikilmedin ama bence bu da işler diye düşünüyorum." dedi changbin sırıtarak ve ardından yeniden koşar adımlarla kantinden çıktı.
chan derin bir nefes alarak kafasını eğdi ve sakin olmaya çalıştı bir süre. seungmin çoktan videoyu kapatmış, bir kahve almıştı ve jisung'un yanında oturuyordu.
yeterince sakinleştiğine karar vermiş olacak ki chan başını eğdiği yerden kaldırdı hızlıca. bu da minhoların oturduğu masaya direkt bakmasına sebebiyet vermişti. minho, chan'ın gözlerine meydan okurcasına bakarken chan pek oralı olmadı. yavaşça yürüdü ve felix'e bir baş selamı verdi. felix de ona karşılık verdiğinde yavaş adımlarla kantini terk etti.
dünki konuşmalarını felix gruptan kimseye söylememişti aslında ama minho biliyordu. çünkü instagram hesabının şifresi vardı minho'da. felix'e zorbalık yapmak için yazanları felix görmeden önce engellemek için yıllar önce almıştı şifreyi. felix'e sorarak almıştı tabii ki ama o bunu hatırlamıyor olmalıydı.