𝘊𝘩𝘢𝘱𝘵𝘦𝘳 𝘛𝘸𝘰, 𝘏𝘦𝘳 𝘋𝘦𝘮𝘰𝘯𝘴

789 61 26
                                    

Arkadaşlar özür dilerim kitabi unutmuşum hsjxhdjdhsjgs neyseee kendimi affettirmek için uzun bölüm yazdım buyrun iyi okumalarrrr

***

"Bileğin nasıl?"

Kendisine yöneltilen soruyla gözlerini açtığı gibi karşısında gördüğü mavi gözlerle bir anlığına afallayan Nisa "Daha iyi. Zaten pek bir şey de yoktu aslında." diye mırıldanırken uzandığı kumlarda doğruldu ve oturur pozisyona geldi.

"Olsun, doktor tamamen iyi diyene kadar çok zorlama bence." dedi Ogeday Nisa'nın yanına oturuken. Nisa cevap vermedi, yalnızca omuz silkti ve denizi izlemeye başladı.

İlk oyunu kazanmışlardı ve her şeyi hazır bir adaya gelmişlerdi bu yüzden yapacak çok iş yoktu. Nisa da fırsattan istifade edip hemen kendini en rahat hissettiği yere, sahile koşmuştu.

Bir süre Ogeday'la yan yana, hiç konuşmadan öylece oturdular. Nisa onun yanında diğerlerinde olduğu gibi huzursuz hissetmiyordu. Çok uzun süredir tanıdığı insanlar vardı ama Ogeday'ın sadece bakışlarıyla bile verdiği güveni verebilen kimse yoktu şu an burada.

"Hadi gel, Yasin en son yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Ona bakmaya gidelim."

Nisa başını salladı ve yavaşça, bileğine ağırlık vermemeye çalışarak ayağa kalktı. Çok baskı uygulayınca bileğinin sızlaması durmuyordu çünkü ve şu an onunla uğraşmak hiç istemiyordu.

"Nasıldır Yasin'in yemekleri? Sen bilirsin 2020'den."

Nisa bu soruyla eskiye döndü ve yüzündeki tebessüme engel olamadı. O zamandan çoğu kişiyle konuşmuyordu hatta bazılarıyla kavgalıydı ama yine de seviyordu o zamanları. "Tek kelimeyle lezziz."

Ogeday da gülümsedi ve kampa dönene kadar ikisi de bir daha konuşmadı. Takımın olduğu yere metreler kala konuşmalar duyulmaya başladı.

"Evet, çok iyi yemek yapar Yasin. Pek anlaşamazdık ama hakkını yiyemem, az doyurmadı 2020'de karnımızı."

Nisa duyduğu sesle birden tüm vücudunun gerildiğini hissetti, adımları yavaşladı. Oraya gitmek istemiyordu. Onun yüzünü bile görmek istemiyordu. Giderse sürekli üzerinde hissedeceği bakışlardan haberdardı ve bundan nefret ediyordu.

Nisa durdu. Ogeday'a baktı. "Ben çok aç değilim şu an, zaten oyunda çok enerji de sarf etmedim. Daha sonra yiyeceğim. Sen git." dedi ve arkasını dönüp geldikleri yere geri yürümeye başladı.

Ogeday arkasından "İyi misin?" diye seslense de durmadı çünkü geçmişten anılar tek tek gözünde canlanıyordu ve durup konuştuğu gibi ağlamaya başlayacağına emindi. Bu yüzden durmadan sadece başını salladı ve devam etti.

Sahile gelip eskisinden de uzak bir yer bulduğunda ise kendini daha fazla tutması mümkün bile değildi. Gözyaşlarını daha fazla tutamadı ve ağlamaya başladı.

Elinden geldiğince sessiz ağlıyordu, birinin duymasından korkar gibi bir hali vardı. Ağladığının ve duygusal olarak zayıf bir durumda olduğunun şeytanları tarafından bilinmesini istemiyordu.

Sadece oturdu ve ağladı. Geçmişe, şu ana, geleceğe, yaşananlara, yaşanamayanlara, birikmişliklere tepki olarak sadece ağladı ve onu dinleyen, kucak açan hemen karşısındaki uçsus bucaksız denizdi.

*****

"Oge neredeydin ya? Hadi gel yemeğini koyduk bile."

Seda'nın dedikleri üzerine Ogeday o tarafa gitti ve kendisine ait olduğunu düşündüğü tabağı alıp barakanın en köşesine oturdu. Aklı Nisa'daydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 10, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Worth It || OgNisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin