tanıtım

762 48 20
                                    

3 yıl önce

Yoon Jeonghan gözlerini açtığında kendini hastanede bulacağını hiç tahmin etmezdi. Vücudunun sanki kafasından ayrılmış gibi uyuşmuş ve hissiz olmasını beklemiyordu. Ciğerlerini destekleyen burnunun ucundaki solunum borusunu da beklemiyordu.

Kıpırdanmak istedi önce. Daha sonra ne olduğunu hatırlamak... Hareket etmeyi başaramamıştı belki ancak anılar yavaş yavaş aklına gelmeye başladığında farketmeden nefesini tutmuştu.

En son sevgilisini aramak için uykusundan uyanıp dışarıya çıktığını hatırlıyordu. Annesi ondan rica etmişti. O gece eve gelmediği için endişelenmişti. Jeonghan ondan daha çok endişelenmişti. Üzerine üstlük evde olduğunu söylediği yalan mesaj atması da ayrı endişesini artırdı.

Bu yüzden uyuyan ailesini rahatsız etmeden dışarı çıktı ve berabar gittikleri mekanlara bakındı. Hiçbirinde bulamadığında aklına gelen o kötü ve bedbaht yere gitmişti. Bir lise öğrencisinin olmaması gereken bir yerdi aslında.

Son zamanlarda Seungcheol'ün gitmesinden hoşnut olmadığı bir yer vardı. Yanlış arkadaşlar edinmiş ve yanlış yerlere gider olmuştu ve Jeonghan bunu nasıl düzelteceğini merak ediyordu. Halbuki bir daha oraya gitmeyeceğine söz vermişti.

Yerini bildiği o eski harabelerin olduğu terk edilmiş binaya geldiğinde görüşünü engelleyen uzun saçlarını yukarıda topladı. Saçları gerçekten çok uzundu ve bazen yüzünü kapatıyordu.

"Cheol!"

Yavaşça harabenin içine girip etrafa bakınmaya başladı.

"Seungcheol!"

Bir iki tur daha attığında burada olmadığını fark etti. Gerçekten gelmemişti belki de onu gereksiz suçlamıştı. Bu sebepten ötürü kendine kızarak harabeden çıkmak için döndü.

"Bu saatte burada ne işin var bücür?"

Jeonghan boş olduğuna neredeyse emin olduğu bu yerde birden ses duymasıyla irkildi. Dönüp baktığında ise elinde boş cam şişeyle duran koca evsiz adamı gördü. Hiç tekin birine benzemiyordu. Adam baştan aşağıya onu süzdü.

"Çok zayıfsın, elimde ölmesen bari."

Dediği şeyi idrak ettiğinde Jeonghan çığlık atarak kaçmaya başladı. O koca adamın kendisine yetişemeyeceği kadar hızlı koşacağına inanıyordu ancak sırtına yediği sert darbe ile yere yığıldı.

Biraz önce elinde duran şişeyi büyük bir güçle Jeonghan'a atıp onu yere düşürmüştü. Jeonghan neredeyse dibine kadar gelen adamdan kurtulmak amacıyla son çaresi telefonu çevirdi ve en son arananlarda olan Seungcheol'ün annesini otomatik olarak aradı.

"Tanrım, lütfen aç. Lütfen."

Adam saçından tutup onu geriye doğru çektiğinde Jeonghan büyük bir çığlıkla arkasına düştü. Çığlığı açılan telefonda yankılandığı andan itibaren evsiz adam telefonu attı ve üzerine defalarca basarak paramparça etti. Bir yandan Jeonghan'ın saçı avuçları içerisindeydi.

"İmdat!"

Ağlamaya başladı. Sesli bir şekilde ağlamaya ve ardı arkası kesilmeyen bir şekilde çığlık atmaya başladı. Yine de hiçbiri o anda fayda etmedi. Kimse o iğrenç harabe arasında sesini duymadı.

Jeonghan acıdan bayılana kadar yaşadığı her şey şimdiye kadar görüp görebileceği en iğrenç şeylerdi. Ve gözlerini açtığı o hastane odasında yavaş yavaş her şeyi hatırladı.

Nefesini tutmuş bir şekilde ne tepki vereceğini bilemedi. Gözleri yattığı yerde akmaya başladı. Çığlık atmak istedi ancak gece o kadar çok çığlık atmıştı ki sesi kısılmıştı. Acımtırak bir mırıltı çıktı sadece.

"Anne."

İşin bir diğer beter hali uyandığını gören ağlamaktan helak olmuş kadınla göz göze geldiğinde başladı. Jeonghan başına gelen her şeyi hatırladığı yetmezmiş gibi birkaç gün sonra sorguya gelen polislerden her şeyi öğrenmişti.

O geceden sonra ki geceye kadar tamamen nerede olduğu bilinmiyordu. Onu sokaktan geçen biri geri dönüşümün yanında kanlar içinde bulmuştu. Jeonghan o kadar baygın olduğu sürede başına neler gelmişti hiç bilmiyordu.

Bilmediği bir şey daha vardı o da akıl sağlığını nasıl toplayabileceğiydi.

Kafasında sürekli dönen o an ile aklını kaçırıyormuş gibi hissediyordu. Kendini o kadar pis ve iğrenç görüyordu ki farketmeden her şeyi bununla bağdaştırıyordu. Seungcheol gelmedikçe kendini daha da bitap hissediyordu.

En çok da aklından geçen şey Seungcheol'ün onu artık istemediği düşüncesiydi. Gözlerini açtığı andan itibaren bir kez bile gelmedi. Bir kez bile onu görmek istememişti. Jeonghan olanların üzerine bunu da taşıyamadı.

Günlerce hastanede kalmasına, defalarca onu ziyarete gelen annesine sormasına rağmen Seungcheol'ün gelip gelmeyeceğine dair sorular hep bilmiyorum idi. Bu Jeonghan'ı girdiği cehenneme iyice kilitlemişti.

O gece düşüncelerine o kadar işlenmişti ki sürekli atak geçirmesi de verilen sakinleştiriciler de kurtulmasına fayda etmez oldu. Seungcheol'ü istiyordu sadece. Bir kez onu görse daha iyi olacakmış gibi hissediyordu kendini. Yine de o gelmedi onu görmeye.

Buna dayanamıyor, aldığı her nefes boğazına diziliyordu. O gün yine onu teselli etmek isteyen doktorla görüştükten sonra kendine iyice gelmesi için yürüyüşe çıkarılmıştı. Nasıl başardıysa Jeonghan hemşirenin gözetiminden kaçtı.

Birkaç gün önce kafasına ilişen şeyi yapmak için o an koşarcasına en üst kata tırmandı. Yapacağı şeyden delicesine korkarken sadece aklındaki düşüncelerden kurtulmak için çatının en kenarına çıplık ayak yürüdü. O geceyi daha fazla görmek veya düşünmek istemiyordu. Seungcheol'ün olmadığı bir gün daha geçirmek istemiyordu.

Aşağıya baktığında ise çarpan rüzgar haftalar sonra ilk defa nefes alıyormuş gibi hissettiriyordu. Kenardaki korumalığın üzerine hastane önlüğüyle birlikte çıktı. O kadar korkuyordu ki bacakları titriyormuş gibi hissediyordu. Başının dönmemesi için gözlerini kapattı.

Tek bir dileği vardı. Bir kere bile kendisini görmeye gelmeyen adam için bu kadar büyük hisler beslediğine inanmak zordu. Jeonghan onsuz yaşayamadığına inanamıyordu. Yine de dileği her şeyden kurtulmasına yetecek tek bir dilekti.

"Tanrım, beni tüm bu acıdan kurtar."

we shouldn't be together | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin