5

257 32 4
                                    

Jeonghan hayatının bir kısmını hatırlayamadığı o dönemde yaşamının gerçekten bir mucize olduğunu düşünürdü. Büyük bir kaza geçirmesine rağmen yaşadığına sevinen bir delinin tekiydi kendisi sadece. Hayatın ona getirdiği acıları hatırlamayan bir deliydi. Bu acılarla başa çıkamadığından unutmayı tercih eden bir beyni vardı.

Gözlerini Seungcheol'ün evinde bilinçsizce kapattığında bazı şeyleri tekrar hatırlamaya başladığı kısımdı. Hayatından yediği ilk vurgun olan o geceyi ayrıntı ayrıntı hatırlıyordu artık. Seungcheol ile olan eski bağını hatırlayamasa da o gece onu aradığının farkındaydı.

Gözlerini açtığı hastanede kendi kendine uyanmış olmayı beklerdi ancak annesinin bağırışları kendisine kadar ulaşıyordu. Yattığı odanın dışından bas bağıran sesi ona kolaylıkla ulaşıyor Jeonghan daha hatırladıklarını düşünecek zaman bulamadan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Oğlumun hayatını kararttın!"

Daha başının ağrısı geçmemişken kalkmanın ne kadar mantıklı olacağını düşünecek zamanı yoktu. Yatağından kalktı ve düşmemeye dikkat ederek kapıya yürüdü.

"Ne cüretle tekrar karşısına çıkarsın?!"

Kapıyı yavaşça açtığında önce sinirden ağlayan annesini gördü. Biraz daha ileride dizlerinin üzerine çökmüş kafası eğik Seungcheol vardı. Annesi onu tanıyordu. Jeonghan hatırlayamadığı geçmişinin bir yerlerinde onun büyük bir yeri olduğun anladı. Hatırlamadığı her şeyin ona bağlı olduğunu fark etti.

Tam olarak sırtı dönük annesinin onu fark etmemesine rağmen Seungcheol'e vurmasını engellemek için yanına yaklaşıyordu ki annesi tekrar bağırdı.

"Senin yüzünden intihar etti!"

Jeonghan o an duyduğu şeyi idrak edemeyerek duraksadı. Kendi canına kıymıştı. Kendini öldürmeye çalışmıştı. Hem de Seungcheol için. Başına derin bir ağrı saplandı ve tüm hücreleri dâhil donup kaldı.

"Anne."

Duyduğu şeyi idrak edemeden kafasında yüzlerce an belirdi. Seungcheol'e sımsıkı sarıldığı, onu öptüğü ve birlikte kahkaha attıkları binlerce anı. Transa geçmiş gibi her şey bir bir televizyon yayınında kafasında canlandı.

"Jeonghan..."

Ona seslenen annesini veya korkuyla bakan Seungcheol'ü fark edemeyecek kadar kendinden geçmişti. Dehşet içerisinde hayatının en güzel zamanlarının onunla geçtiğini hatırladı. Bu dayanamayacağı kadar büyük hisleri peşinden getirirken kendini hastane çatısında bulduğu anı gördü.

Nefesini sıklaştıran bu anın kalbini nasıl sıkıp paramparça ettiğini tıpkı o an gibi tekrar yaşadı. Onu sıkıca sarsan annesinin farkına varamayacak kadar yalpaladığında kafasında son kez canlanan tek şey atlamadan önce söylediği sözler oldu.

"Tanrım, beni tüm bu acıdan kurtar."

Ona karşı hissettiği her şeyin kendisini nasıl bir felakete sürüklediğini hatırladı. Hayatının nasıl gözlerinin önünde kayıp gidişini gördü. Tek istediği Seungcheol iken onun hiçbir zaman yanına gelmediğini öğrendi.

Tüm bunlara nasıl dayanabileceğini veya nasıl tepki verebileceğini bilemedi. Aklını yitirirmiş gibi geliyordu her şey. Tüm hayatının bir yıkımdan ibaret olduğunu hissediyordu. Gözlerinin önünde dönen ve asla fark etmediği tüm bu anılar onun yaşama tutunmak isteyen deli tarafını bir bir söndürdü.

Gözlerinin önünde ona endişeyle bakan annesini görmeye başladığında annesinin yardım çığlığına gelen hemşirelerden biri onu hastane sandalyesine oturtmaya çalışıyordu. Jeonghan duraksadı ve etrafındakilere baktı.

"Bir saniye."

Geri çekilen hemşirenin izniyle sandalyeden kalkıp Seungcheol'e baktı. Kalbinin nasıl can haliyle çırpındığını hissetti. Ona baktığında bile bu kadar tir tir titrerken nasıl bu hale gelmişlerdi? Onu suçlamıyordu Jeonghan.

Tüm bu olanların üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın Jeonghan onun için bir nefret beslemiyordu. Onun suçu olmadığını düşünüyordu. O gece saldırıya uğraması Seungcheol'ün suçu değildi. İntihar etmesi de onun suçu sayılmazdı. Jeonghan o olaydan sonra nasıl bir bunalımda olduğunun farkındaydı.

Suçlamak için çok geç olduğunun farkındaydı. Seungcheol bunca sene onu görmeyerek cezasını yeterince çekmişti. Birkaç adımda yanına kadar gitmişti. Yıllar sonra onu seven biri olarak karşısında bulunmak içinde fark etmeden hissettiği hüznün ve özlemin son bulmasını sağlamıştı.

"Jeonghan..."

Onun adından yıllar sonra onu seven biri olarak adını duymak gözlerinin yaşarmasına sebep oldu. Jeonghan gözlerinin akmasına izin verdi.

"Senin suçun değildi."

Karşısında onun çocuk gibi hüngür hüngür ağlamasını görmek kendi içini daha da parçalıyordu. Cheol'ün tekrar dizleri üzerine çöküşünü gördüğünde kendisi de yavaş yavaş eğildi.

"Hiçbiri senin suçun değildi Cheol."

Yıllar sonra ona âşık olduğu isimle seslenmek tüm yarasına tuz basmış gibi hissettiriyordu. Çok sızlayan bir yaraydı bu.

"Ama sana her baktığımda hep bunları hatırlayacağım."

Jeonghan o an ona karşı yalan söylemeden bunları söylemek kalbini dağlıyor, acısına acı katıyordu ancak bu su götürmez bir gerçekti. Onun ağlamasına daha da kahroluyor ve her şeye bir son verme dürtüsü hissediyordu içinde. Onu yıllar sonra bile üzebildiği için yaşamak istemiyordu.

"Birlikte olmamalıydık."

Onun dediği gibi hiç tanışmamış olmamalılardı. O zaman her ikisi için de hayat bu kadar acı verici olmazdı belki de.

"Hoşça kal."

Eğildiği yerden kalktı ve ona ağlayarak bakan annesine gözyaşları içerisinde gülümsemeye çalıştı. Arkasında onun adını sayıklayarak ağlayan birini bırakmak hayatına son vermekten daha zordu kendisi için. İyi değildi ve bunu söylemeye bile gerek yoktu.

Yavaş yavaş odasına geri döndü ve annesinin ona ne diyeceğini bilemez bir şekilde bakmasını aldırış etmedi. Hemşire gelip kontrol ederken doktorun onu ziyaret edeceğini söyleyerek gidişini bekledi.

Ne yapacağını veya ne diyeceğini bilemediği bir noktadaydı. Sanki yaşamı tamamen bitmiş gibi hissediyordu. İçeride bir yerlerde bir şeyler tamamen kopmuştu. Jeonghan ona veda ederek tüm hayatını yitirmiş gibi hissediyordu.

Yanı başına gelip saçını okşayan annesi onun son dayanma kırıntılarını da alıp götürdüğünde daha fazla dayanamadı Jeonghan. İçindeki tüm acıyı koyverdi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Dayanamıyorum anne."

Sıkıca sarıldığı annesinde bir sığınak bulmaya çalışırken hislerini dışarı göstermek sandığından daha zordu kendisi için.

"Ne onunla ne de onsuz dayanamıyorum."

Tüm bunlara karşı annesinin elinden bir şey gelmeyeceğini bilerek yıllar önce yaptığı gibi Tanrı'ya sığındı. Aynı dileğini tekrar sandığından daha fazla acıyla dile getirdi.

"Tanrım, beni tüm bu acıdan kurtar."

Bu dileğinin bir kez daha kabul olacağını bilmeden tekrar tekrar yakarışta bulundu. Hayatını böyle sürdüremeyeceğinin farkında olmanın acısıyla hastane odasında paramparça bir halde kaldı.

we shouldn't be together | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin