1

2.4K 151 74
                                    

Jisung sırtını sevgilisine yaslayıp sahnede şarkı söyleyen arkadaşı Seungmin'e baktı. Işıktan dolayı sarı saçları mavi tonlarında gözüküyordu. Üzerinde siyah kot pantolon, onun üstüne de gömlek giyip gömleğin uclarını pantolonunun içine sokmuştu. Bugün Jisung'un doğum günü olduğu için hep beraber bu bar tarzı yere gelmiştiler.

Bulundukları ortam bahsedilen gibi pis kokmuyordu ve insanlar birbirine çarpmıyordu. Oldukça geniş bir yerdi. Her iki duvar kenarında altışar tane masa vardı, salonun ortalarında sandalyesiz diklemesine uzun masalar vardı. Bu masalar dans edenler içeceklerini koysunlar, masa bulamayanlar da bunlarda dursun diye vardı.

"İyi hissediyor musun?" Jisung başını sevgilisi Chan'a çevirdi. Uzun siyah saçlarını iki yanına ayırmış, kulağına saçlarının renginde küpe takmıştı. Üzerinde ki siyah gömlek ile de çok hoş duruyordu.

"Neden soruyorsun ki?" Sevgilisinin dudağına hafif bir öpücük bırakmadan önce söylemişti. Chan gülümseyip Jisung'un perçemlerini yana doğru çekti. Bu şekilde parlayan gözleri ortaya çıkmıştı. "Yani, ne bileyim. Belki buradan hoşlanmamışsındır diye düşündüm." Chan'ın bu haline kıkırdayıp burnunu sevgilisinin pudra kokan yanağına sürttü, ardından uzun ama hafif bir öpücük bıraktı.

"Senin yaptığın her şeyden hoşlanıyorum tatlım." Chan, sevgilisinin naif sesini kulağına bu kadar yakından duymak heyecanlandırmıştı. Sevgili olmalarından 2 yıl geçse bile her zaman heyecanlanıyordu. Jisung ise bunu bildiği için sürekli Chan ile oynuyordu. "Ama bilirsin." diyerek elini Chan'ın çenesinde gezdirdi. "Başka şeylerden de hoşlanıyorum." Jisung bakışlarını sevgilisinin heyecanla parıldayan, kahve tonları olan gözlerinden çekip, solgun pembe olan dudaklarına sabitledi. "Anlıyorsun, değil mi?"

Chan gözlerini yavaşça kapatınca Jisung da aynısını yaparak sevgilisinin dudaklarına ilerledi. Dudakları değmek üzereydi ki Seungmin'in öğüren sesini duyup bıkkınca geri çekildiler. İki sevgili biraz sinirle, biraz bıkkınca bakarken, arkadaşları -hâlâ neden arkadaşlar ikisi de bilmiyordu- sırıtıyordu. Seungmin de onları bölmekten acayip zevk alıyordu.

"Şurada ki direği görüyor musun Seungmin?" Seungmin başını Jisung'un gösterdiği yere çevirdi, ardından başıyla onaylayarak arkadaşına döndü. "Evet, striptiz direği? Orada dans etmeyi mi planlıyorsun yoksa?"

"Hayır, canım arkadaşım. O direği senin bir tarafına monte etmeyi düşünüyorum. Nasıl fikir? Her saniye dön dön dönersin?" Chan gülüp sevgilisinin yanağından sertçe bir öpücük aldı. Bu halleri çok hoşuna gidiyordu. Seungmin ise hiç bozulmamış, Chan'ın içkisini alıp içmeye başlamıştı. Ciddi olduklarını düşünmüyordu, eğer ciddiler ise de umrunda değildi. Bedava olan her şey ona uygundu ve ikilinin yanında olduğu sürece bedava yaşıyordu neredeyse.

Jisung tuvalete gitme ihtiyacı duyarak ayaklandı. "Gerçekten de direkte dönecek misin?!" Jisung elinin tersiyle arkadaşına vuracakmış gibi havaya kaldırdı. Seungmin elini yüzüne siper edip güldü. Chan ise arkadaşına atacak bir şey ararken Jisung elini geriye indirip göz devirdi.

"Tuvalete gidiyorum."

"Gelmemi ister misin?"

Jisung sevgilisine gülümseyip başını iki yana salladı. "Gerek yok, hemen dönerim."

"Gitsen ne olacak ki? Solucanını tutup ona yardım mı edeceksin?" Jisung hızla Seungmin'in mavi kot ceketini eline alıp sinirle sahibine fırlattı.

"Sen git, ben hallederim."

Jisung sevgilisine tebessüm edip tuvaletin yolunu tuttu. Arkadan Seungmin'in inleyen sesini duymuştu. İnsanlarla çarpışmadan kolayca lavaboya ulaşmıştı. Burası da salon gibi gayet temizdi. Üstelik peçete gibi ihtiyaçlar eksik değildi, işini yapıp çıkarken fark etmişti bunu.

Ellerini yıkamak için musluğu açıp, ellerini köpükledi. Bu sırada da kendini izliyordu aynadan. Kahverengi, fazla uzun olmayan, perçemleri iki yana ayrılmış saçları vardı. Teni hafiften kumraldı, dudakları vişne çürüğü rengindeydi. Üzerinde siyah deri pantolon ve beyaz gömlek vardı. Normalde siyah deri ceketi de vardı ama diğer ikilinin yanında kalmıştı.

Ellerini yıkamayı ve kurutmayı bitirip tam çıkacaktı ki ışıklar ve sesler kesildi. Jisung bir an karanlıktan kalmanın verdiği huzursuzlukla ürperek ceplerini karıştırıp telefonunu aradı.

"Ah masanın üzerindeydi."

Elini duvara sürterek artık ses gelen, ama müzik çalmayan salona ilerlemeye başladı. Önünü görememenin huzursuzluğuyla yavaş yavaş ilerliyordu. Chan'ın telefonunu fark edip yanına gelmesini diledi.

Sesler bazı çığlıklara dönüşünce kaşlarını çattı. Ardından ünlü birisi sahneye çıkmıştır diyerek derin nefes alıp verdi. Tam nefesini verdiği sırada arkasında başka bir nefes hissetti. Parmaklarını soğuk duvara daha çok bastırıp yutkundu, ardından yavaşça arkasına döndü. Pek bir şey göremese de nefes seslerinden bir insanın olduğu belli oluyordu ve nefesin nerden geldiğine bağlı olarak boyunun kendisinden biraz uzun birisi olduğunu anladı.

Sesini kontrol etmeye çalışarak "Merhaba?" dedi. Sesi istediği gibi çıkmıştı. Beline değen şeyle elini oraya uzatmak istedi ama 'klik' sesini duyup geri çekti. Korkuyla derin nefes alıp verdi. "Siz, kimsiniz?" Hâlâ salondan çığlık sesleri duyduğu için korkmaya başlamıştu. Üstelik seslere bazı şeylerin düşme, kırılma sesleri de eklenmişti.

Bütün vücudu korku ve heyecanla titrerken iki elini de iki yanına indirip yumruklarını sıktı. Belki de Chan'ın bir süprizidir diye düşünüp kendini rahatlatmaya çalıştı. Yoksa Chan her şekil kendisini bulmaya gelirdi.

Önünde uzun ışık yanıncaönce gözlerini kırpıştırdı, ardından karşısında ki adama baktı.

"Benimle gelmek zorundasın."

Hellüüüü napıyonuz ♁gençlik
İnşallah batırmam


𝙎𝙢𝙞𝙡𝙚  ⚡︎ JiLix ⚡︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin