Annemin ve babamın işi yüzünden değiştirdiğimiz 8. evime ve de Yalova'ya merhaba diyordum tam 1 hafta önce ve şimdi ise yeni okuluma ilk adımlarımı atacak olmamın heyecanıyla uyanmıştım, Yalova'da olabilirdim ama benim ruhum hala İstanbul'daydı. Herşeyi unutup tek istediğim bu günü olumlu geçirebilmekti ki olması için dün gece içimdeki bitmeyen endişeden yatamamıştım saçlarımı dağınık topuz yaparak odamın penceresini açtım, sabahın 07:30 unda gökyüzü turuncuyla kırmızı arasında kalmış iki rengi bir anda yaşatıyordu sanki insana..
Yüzümdeki uykusuzluktan oluşan halkaları kapatıcıyla kapattıktan sonra dolabımı açtım, kıyafetlerim kusursuz bir şekilde ütülenmişti bu hayatımda yaşadığım en iyi an denilebilir..! 'Kombinim her zamanki gibi tişört ve pantolon olucak' derdim anneme ama bu sefer onları bile şaşırtmanın zamanı gelmişti dolaptan yanları büzgülü düz siyah bir elbise çıkardım ama en zor kısmı giymekti fiziğimi ben bile beğeniyordum fakat bu elbise sınırlarımı değiştiriyordu hayatta hiç tahmin etmeyeceğim bir kombin yapmıştım... Aynanın karşısına geçince ne yalan söyleyebilirim ben bile kendime aşık olmuştum. Topuklu ayakkabılarımdan tutun elbisemden deri ceketime kadar her şey kusursuz güzeldi. Ben bile artık bu kadar güzel ilerlemesine şaşırmıştım. Saçlarımı açtım ve en son amcamın düğününde kullandığım düzleştiricimi çıkardım ve saçımı yıllar sonra tekrar düzleştiriyordum.
Evden çıktığımda yollar bile gözüme çok güzel görünüyordu. Her gün askerlerle gidip gelecek olmak sıkıcı olarak görünsede eğlenceliydi, silahlarını incelemek apayrı mesele zaten. Siyah ciplerden birine bindikten sonra yola çıktık. Kolej 20 dk uzaklıktaydı bu yüzden askerlerle gitmeyi tek başıma yürüyerek gitmeye tercih ederdim.
Kolejin kapısına geldiğimizde karşımızda büsbüyük bir tabela vardı. Polat Koleji. Dışı o kadar büyüleyiciydi ki size kelimelerle dahi anlatamam...
Arabadan ilk önce askerler inmişti bu beni ilk günden o kadar tedirgin etmişti ki bunun her sabah yaşanmasından korkuyordum. Herkesin gözü bendeydi nedenini ben bile bilmiyordum.
Koridorlarda dolaşıyor sınıfımı arıyordum ki bir kol beni kenara çekti.
'hangi sınıftasın' diye sordu sert bi tavırla.
KEKELİYORDUM !
'ş-ş-şey 12/C s-sınıfı' dedim ve bir an kendime inanamadım ben böyle birisi değildim ciddi söylüyorum ben böyle değildim.
'tamam bizim sınıftasın gel benle' dedi emirci bir tavırla ve koridorda o hızla yürüyor bende arkasından gidiyordum sonunda sınıfa gelmiştik. 12/C sınıfı.İçeri girdiğim an herkes bana bakıyordu diğer kızlara baktığımda hepsi sandığımdan bile fazla süslenmişlerdi ama şu an bunu düşünücek halde değildim çünkü eğer bana bakılsaydı yeterince şıktım.
bana karamel gözleriyle endişeli bakarak yanına oturabileceğimi söyledi, kimseyi tanımıyordum ve şimdi bu teklifi geri çeviremezdim ve çevirmedim de.
İlk dersimiz edebiyat ve konuşmalardan edindiğim az ama öz bilgilerle hocamızın adının Edip Sinan Yönlü olduğunu öğrendim.
Dersin 50 dk olacağı aklıma gelince kaşlarımı o kadar çatmıştım ki dışardan nasıl göründüğünü tahmin etmek bile istemiyordum.
Dersin başlamasına 5 dk kala beni tanımak için o kadar soru sordu ki ben bile nasıl biri olduğumu unutmuştum.
Bu güzel gözlerin sahibi Mert Polat idi tahmin edeceğiniz üzere müdürün oğlu da bu çocuk oluyordu.
Ben ise Hazal. Hazal Yanlı.
Ders başladığında herkes başka bir şeylerle ilgileniyorlardı, ben ise yapacak bir şey bulamadığım için hocayı dinliyordum. Ben hocayı izliyor Mert ise sadece beni izliyordu.
Bu davranışı ilk başlarda beni rahatsız etse de dersin ortalarına doğru alışmıştım.
Ders çok güzel ilerliyor, zaman akıp gidiyordu.
Ta ki hoca o kelimeyi söyleyene kadar 'geliyorlar'...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serüven
Novela JuvenilHayatta bazı dönüm noktaları vardır doğmanız, ilk adımınız, ilk ağzınızdan çıkan kelime bunlar küçük ama değerli şeyler olduğunu sadece o an anlarsınız. Anne olduğunuz zaman... Hayatın yine bir dönüm noktasındayız şimdi yeni okuluma ilk adımlarımı b...