Giriş "Yüzleşme"

6 2 4
                                    

14 Haziran

İnsanlar acmasızdır. Birini öldürürler ama sonra o kişinin yaşamının bitmesi umurlarında olmaz. Hayatları umrumda olmaz. Hayalleri umrunda olmaz. Hiç bir şey umurlarında olmaz.

"Onun otopsisini yapmam lazım."

"Emin misiniz? Onun ablasısınız ve sizde tranva yapabilir."

"Hiç olmadığım kadar eminim. Artık morgun anahtarını verir misin?"

Kadın önce yutkundu daha sonra cebinden bir anahtarlık çıkarıp içinden birini seçti.

"Bu morgun anahtarı. Dikkat et."

Hiç bir şey demeden elinden anahtarı aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Giriş kapısı beni görmesiyle beraber otomatik olarak açıldı. Morgun olduğu oda ise tam karşımdaydı.

Kız kardeşim bir kaç adım uzaktaydı sadece... Tek fark benim yaşıyor olmam ama onun ölü olmasıydı. Titreyen ellerim kapıya anahtarı soktuğunda başıma ani bir ağrı girdi. Elimi alnıma götürüp masaj yaptım.

Toparlandığımda anahtarı çevirip kapıyı açtım. Soğuk oda ürpermeme neden olurken buraya sanki ilk kez giriyormuşum gibi hissettim. Çekmecelerden ortadakinin önüne geldiğimde durdum. Titreyen ellerim çekmeceye doğru gitti. Gözlerim doluydu ve gözümden akan bir damla yaş degil de derin bir hüzündü sanki...

Yutkunduğumda çekmeceyi yavaşça açtım. İlk önce karşıma küçükken onu güldürmek için gıdıkladığım ayakları karşıma çıktı. Sonra beyaz, vücudunu kaplayan bir örtü. Sonra kahverengi, omzuna dökülen saçları, daha sonrasında ise kıskanılacak kadar güzel olan bebeksi yüzü.

O an çığlık atmak istedim. Bağırmak istedim. İnkar etmek istedim. Ama yapamadım. Sadece gözümden akan yaşlar ve titreyen çenem vardı. Ölümünün üstünden bir gün geçmişti. O bir gün zindan gibiydi. Ama sonra toparlayıp yanına gitmem gerektiğini anladım.

Telefonum titrediğinde elimi zar zor cebine götürüp açtım.

"Oraya doğru geliyorum. Cesedi hazırladın mı?"

Titreyen sesimle cevap verdim.

"Henüz değil."

Bıkkınlıkla bir nefes aldığını duydum.

"Alara, onun kız kardeşi olduğunu biliyorum. Ben de onun abisi sayılırdım. Ama o öldü! Onu geri getiremeyiz belki ama buna sebep olanları cezalandirabiliriz, öyle değil mi?"

Yanağımdan süzülen göz yaşlarına engel olamazken titreyen bir nefes aldım.

"Onu çok özleyeceğim Barlın..."

"Biliyorum, biliyorum Alara... Şimdi güçlü ol. Yoldayım. Cesedi kimseye belli etmeden ordan çıkarmalıyız."

Görmeyeceğini bilsem bile başımı salladım.

"Tamam. Hazırlamaya başlıyorum. Hızlı ol..."

Telefonu ikimizde kapattığımızda morg çekmecelerinden sol üst köşedekini yavaşça açtım. Dün koyduğum valiz orda duruyordu. Onu yavaşça çıkarıp yere koyduğumda gözlerim kız kardeşime kaydı.

"Bir tanem..."

Mırıldanışımı duyduğuna inanıyordum. "Korkma tamam mı? Sadece küçük bir oyun oynayacağız."

Yavaşça onu doğrulttuğumda üzerindeki kefeni nazikçe çıkardım ve valizin içindeki o gün giyindiği elbiseyi çıkardım. O sarı elbise de artık onun gibi ölüydü.

Üzerinden kan lekelerini çıkarıp temizlemiştim onu. Aynı kardeşime yaptığım gibi...

Temiz iç çamaşırlarını üzerine giydirdim ilk önce. Sonra da o sarı elbiseyi...

Sonra onu yavaşça doğrultum ve sırtıma alarak valize doğru taşıdım. Valizin içine başını yavaşça yasladım. Sonra da tüm bedenini. Son kez yüzüne bakıp saçlarını okşadım. Sonra valizin ağzı kapandı...

Ölümün cezası kısasa kısas olmalıydı değil mi? Ama belkide son bir şans tanıyabilirdim o insanlara.

Şimdi yüzleşme zamanı. Öldürdüğünüz kızla yüzleşme zamanı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 19, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kaçmak İçin On Altı SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin