20

2.1K 350 245
                                    

Louis sınıfa büyük bir heyecanla girdi. Dersin başlamasına az kalmıştı ve Harry çoktan gelmişti. Çoğu zaman oturduğu köşedeydi, eşyalarını yanındaki sıranın üzerine bırakmıştı. Sınıfın kapısı açılınca başını kaldırıp o tarafa dönmüş, Louis'yi görünce de hemen gözlerini kaçırmıştı. Belki önceleri de böyle yapıyordu, belki hep böyleydi ama Louis hiçbir zaman fark etmemişti. Şimdi farkına varıyordu ve hem gördüğü ilgiden hoşlanıyor, hem de buna karşılık vermeyi denemek istiyordu.

Etrafta oturulacak boş yerler vardı ama Louis'nin hedefi önceden belliydi, doğrudan onun yanına gitti. Dolu veya boş birçok masanın arasından sıyrıldı, Harry'nin dibinde durdu. "Buraya oturabilir miyim?"

Harry bunu beklemiyor olsa gerek, şaşkınca ona baktı ve çantasıyla montunu yandaki masadan çekerken başını salladı. Gergin olması ve konuşamaması o kadar tatlıydı ki Louis farkına bile varmadan sırıtmaya başlamıştı. Yaptığı şeyin onu şoka soktuğunun farkındaydı.

"Nasılsın?" diye sordu çantasını çıkarıp masaya yerleşirken. Harry ona bakmaya çalıştı ama başarılı olamadı, gözlerini sıraya çevirerek "İyiyim." diye mırıldandı. "Sen? Yani... Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim ama hava çok soğuktu, buraya gelene kadar dondum."

"Evet, evet... Çok soğuk cidden."

"Havadan dolayı çoğu kişi derse gelmemiş bugün."

"Haklılar, yollar buzluydu."

Önceden de aralarındaki sohbet bu kadar gergin oluyor muydu tam hatırlayamadı Louis. Harry'nin heyecanlandığı apaçık ortadaydı ve kendisinin de ondan geri kalır yanı yoktu. Ama sonunda onu birlikte bir şeyler yapmaya davet edebilmek için konuşmayı bir şekilde sürdürmesi gerekiyordu, bu yüzden "Fransızca dersini seviyor musun?" diye sordu.

Harry onun çabaladığının farkındaydı. İçindeki sevinç çığlıklarını ve utanç perilerini durdurmaya ve ona yardımcı olmaya çalışarak "Evet." diye cevap verdi. "Genel olarak dil öğrenmeyi seviyorum. Bu yüzden dilbilim okuyorum zaten."

"Öyle mi? Ben de dilbilim okuyorum. Neden seni başka derslerde görmedim hiç? Kaçıncı sınıftasın?"

"Üç."

"Oh, anladım. Ben son senemdeyim. Sanırım o yüzden sadece seçmeli dersimiz ortak. Neredeyse okul bitti ama bölüm derslerin için notlara ihtiyacın olursa bana sorabilirsin."

Harry'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. "Söylerim. Teşekkür ederim."

Louis onun gülümsemesini görünce tebessümünü gizleyemedi. "Ben de Fransızca'yı seviyorum, yapısal olarak bizim dilimizden çok farklı."

Harry başını salladı, ona bakarken hipnoz olmuş gibi bir yüz ifadesiyle "Çok güzel Fransızca konuşuyorsun." dedi. Sonradan ne dediğinin farkına vardı, bir şey çaktırmamaya çalışarak "Derslerde duyuyorum da bazen," diyerek lafı çevirmeye çalıştı. "Anadilin gibi konuşuyorsun. Telaffuzun iyi."

Louis onun panikle bocalamasını izlerken gülmek istiyordu, birinin onun için bu kadar heyecanlanması aşırı sevimli geliyordu. Yine de gülerek onu kötü hissettirmek istemedi, sadece gülümseyerek "Teşekkür ederim." diyebildi. Fırsat bulmuşken de daha fazla bekleyemedi, neşeyle doğrudan gözlerine baktı. "Dersten sonra işin yoksa bir şeyler içmeye gitmek ister misin? Sana Fransızca telaffuzumu nasıl geliştirdiğimi anlatırım."

Harry neredeyse bunun bir rüya olduğuna inanmak üzereydi. Bir günde bu kadar çok şey yaşamanın verdiği ağırlığa rağmen nefes aldı, kalbinin sesini kulaklarında hissederek başını salladı. "Çok isterim."

O andan ders bitene kadarki süre içerisinde ikisinin de yanakları kıpkırmızıydı.

CRUSH FLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin