28

2.2K 326 431
                                    

Salı günü Harry ve Louis yine ortak dersteydiler ama birbirlerinden uzakta oturuyorlardı. Harry ders başladıktan sonra sınıfa girdiği için Louis ile hiç konuşamamıştı, derse ara da verilmemişti. Bu yüzden ikisi sürekli birbirlerine kaçamak bakışlar atmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Dersi dinledikleri falan da yoktu zaten, dürüst olmak gerekirse sadece birbirlerini görmek için gelmişlerdi.

Böyle geçen bir buçuk saatin sonunda dersin hocası kitaplarını toparlayıp "Gelecek hafta görüşmek üzere," diyerek sınıftan çıktığında Harry vakit kaybetmeden ayağa kalktı. Ders boyunca içinden kendi kendine motivasyon konuşmaları yapmıştı, Louis'nin çabalarını karşılıksız bırakmamalıydı ve aralarının yeniden normale dönmesi için ona yardım etmeliydi.

Çantası ve montunu aldı, doğrudan Louis'nin yanına gitti ve hayal ettiğinden çok daha düşük bir ses tonuyla "Merhaba," diye mırıldandı. Hatta neredeyse fısıldadı.

Louis onu görür görmez gülümsedi, enerjik bir şekilde "Merhaba!" dedi ve ayağa kalktı. "İyi misin?"

"İyiyim. Sen?"

"Ben de iyiyim. Hemen eşyalarımı toparlayayım, sonra kafeye gidelim olur mu?"

Harry başını sallamakla yetindi. Louis'nin ders kitabını, sözlüğünü ve kalemlerini toparlayıp özenle çantaya yerleştirmesini sessizlik içinde izledi. Sonunda Louis de onun gibi montunu giyip çantasını sırtına atınca hiç konuşmadan birlikte sınıfın kapısına doğru yürüdüler.

Fakültelerinin giriş katındaki kafe her zamanki gibi doluydu. İçeriyi ağır bir kahve kokusu sarmıştı, kasanın önünde kuyruk oluşmuştu, tam ortadaki masada epey gürültülü bir arkadaş grubu ödevlerini yapıyorlardı ve çalışanlardan biri yere dökülenleri temizlemek için elinde paspasla sağa sola gidip geliyordu.

Louis nispeten kalabalığa uzak olan köşede yeni boşaldığı bariz olan bir masayı gözüne kestirdi, başıyla o tarafı işaret edip "Oraya geçelim mi?" diye sordu. Harry onu başıyla onayladığında ikisi birden oraya yöneldiler ve başka kimse gelmeden de yerleşmeyi başardılar.

"Kahveleri ben alırım." dedi Harry tüm eşyalarını bıraktıktan sonra. "İstediğin başka bir şey var mı?"

"Hayır, sadece kahve."

"Tamam, hemen dönerim."

O kasadaki sıraya ilerlerken Louis tüm eşyaları karşısındaki koltuğa yığdı, böylece Harry geri döndüğünde onun yanına oturacaktı. Yine birbirlerinin etrafında gergin davrandıkları günlerden birindeydiler ama samimiyet kurmaya ihtiyacı vardı.

Kısa bir süre sonra Harry iki kahve kupası ve bir kurabiye tabağı bulunan tepsiyle geri döndü. Kendisine ayrılmış olan yeri görünce istemsizce gülümsedi, tepsiyi masaya bıraktı ve Louis'nin yanına yerleşti. "Tekrar selam."

"Selam," dedi Louis ona aynı tebessümle bakarken. "Kahve için teşekkürler."

"Aşırı tepkim için özür olarak kabul et."

"Hissettiklerini ve düşündüklerini anlayabiliyorum, gerçekten özür dilemeni gerektiren bir şey yok."

Harry yine de onu üzmüş olma ihtimaline karşın özür dilemesi gerektiğini düşünmüştü. Çoğu insan gibi güven sorunları yaşıyordu ve bu doğaldı fakat bunu aşmak için çabalamaması onu suçlu yapıyordu.

Louis onun iç çatışmasını fark ederek "Düşüncelerini tahmin ediyorum, ben de aynısını düşünürdüm." dedi. "Sana acıdığımı düşündüğünü söylediğinde üzüldüm. Sonra aklıma böyle düşünmeni engellemek için bir yol geldi."

CRUSH FLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin