02

164 22 7
                                    

2th march - last road

yazdığın mektubu nihayet verebilecek cesareti bulmuştun kendinde, hepsini son kez görmek için, zindana iniyordun yavaş adımlarla. aklında tek bir düşünce vardı, seni gördüklerinde ne tür bir tepki vereceklerdi acaba?

kalan son basamağı da atladın, ortama hakimlik kurmuş sessizliğe kulak verdin. kafan eğikti, kapüşonun yüzünün görüntüsünü kısıtlamıştı zaten, ekstra bir uğraş vermene gerek yoktu. içini pişmanlık duygusu sarıp sarmalarken bir şey söylemeden dönüp gitmek istedin, ta ki armin'in sesi seni durdurana kadar.

diğerlerini arkasında bırakarak, bir adım öne çıktı, cevap vermediğin için sert bir ses ile tekrarlamıştı dediğini.

"hey!"

kafanı kaldırıp ona baktın, elleri parmaklıkları kavramıştı, yüzü çok yorgun görünüyordu. sonra bakışların, yanındaki çocuğa kaydı, çocukluk arkadaşın ve sevdiğin çocuğa.

herkes sana bakıyordu, bu bakışlar altında ezildin. eğer biraz daha burada, bu şekilde kalmaya devam edersen yakalanma şansın da yüksekti. acele etmeliydin.

kafandakinden kurtuldun ilk önce, dağılmış saçlarını umursamadan arkadaşlarına baktın. sinirli bakışlar yumuşadı, yerini şaşkın bakışlara bıraktı yavaşça.

jean sanki başarabilecekmiş gibi yaklaşmaya çalıştı sana. mümkün değildi, bunun farkındaydın, yine de birkaç adım geriledin. senden ne kadar uzak durursa, o kadar iyiydi senin için.

"y/n? sen.." diye mırıldandı, devamını getirmedi. bakışları bile çok şey anlatıyordu, konuşmasına gerek yoktu. senden nefret etmiyordu, yorgundu, bıkmıştı her şeyden. ufak bir hayal kırıklığı vardı, biraz da özlem. belki de senin hayal gücündü bunların hepsi, sadece böyle olmasını istiyordun.

"bu sizi son görüşüm olacak," dedin cebindeki zarfı çıkarırken. gözlerin, hepsinin üzerinde tek tek dolaştı.
mikasa ve armin, aynı anda konuşmak üzereyken küçük bir el işaretiyle onları durdurdun. sen onların düşmanıydın, burada olmaman gerekiyordu; yine de buradaydın ve konuşması gereken kişi sendin, onlar değil.

"bunu sana vereceğim jean, ama bana bir söz vereceksin." çocuğa zarfı uzatırken, soru sormadan, itiraz etmeden kabul etmesi için dua ediyordun içimden.

lütfen, lütfen o sözü ver ve verdiğin sözü tut jean.

"tamam." dedi buruk bir gülümsemeyle, "söz veriyorum."

"her şey bitene kadar açmayacaksın bunu, kimse içinde ne olduğunu öğrenmeyecek o zamana kadar. anladın mı beni?" dedin her zamanki tavrından ödün vermeden, onlarla bu şekilde konuşman bile yanlıştı.

diğerlerine baktı kısa bir anlığına, sonrasında kafasını salladı. zarfı ona uzattın, daha fazla açıklama yapma gereği duymadan.

arkadaşlarının sorduğu soruları görmezden geldin, hiçbirine cevap verecek gücün kalmamıştı artık. kapüşonunu kafana geçirmeden önce dönüp son bir kez baktın. hepsi o kadar berbat görünüyordu ki, bu bile kendinden nefret etmen için yeterliydi. dostça karşılaşabildiğiniz son anınızda, oradan ayrılmadan önce kocaman gülümsedin onlara. belki yersiz bir hareketti, gereksizdi, yine de biraz da olsa onlara olan sevgini hissettirebilmek istemiştin.

sizden nefret ettiğimi düşünmeyin demek istedin.
"benden nefret etmeyin."

sizinle birlikte olmak istiyorum, sizi buradan kurtarmak istiyorum.

eren de dahil olmak üzere herkesle mutlu bir hayat yaşamak istiyorum.

daha fazla savaşmak istemiyorum.

bunun yerine söylemek istediklerinden daha farklı şeyler çıkmıştı dudaklarından, olması gereken bu değildi.

"durmayacağız, bu yüzden, ölmemek için savaşsanız iyi edersiniz. elinizden gelenin en iyisini yapın ve... sizden tek isteğim, lütfen ölmeyin."

sonunu o kadar kısık bir sesle söylemiştin ki, duyduklarından bile şüpheliydin. duymalarını da istememiştin, bu bir savaştı ve kazanan taraf asla siz olmamalıydınız.

9th march - save your love

"ölmemek için öldür dediğimi hatırlıyorum, jean, beni hiç dinlemedin mi?" birkaç metre öteye yuvarlanan bedene yaklaşırken konuştun. floch'un ölümünden sonra sıra nihayetinde sana gelmişti, gemi patlamış ve birçok aynı amaç doğrultusunda omuz omuza verdiğin askerlerin birçoğu da ölmüştü. arkadaşlarınla karşı karşıya gelmenin üzerinden yalnızca birkaç dakika geçmişti, jean seninle savaşmak istemediğinden bahsederken yaptığın saldırıyla bir anda yerde bulmuştu kendini.

diğerleri de teçhizatlarını kullanarak bulunduğunuz yere geliyorlardı, armin'in jean'a seslendiğini duyabiliyordun.

bugün her şeyin son bulacağı gündü, en azından senin için. bugün burada, ölecektin.

kim tarafından olacağı önemli değildi, ölmeliydin.

ayaklanan bedenin tam karşısında durdun, onu bu şekilde görmek kalbinde bir ağrıya sebep oluyordu.

"ben de seninle daha fazla savaşmak istemiyorum, neden işimi bitirmiyorsun? sen yapmazsan ben yapacağım."

sakince konuştun hırpalanmış çocuğu izlerken, bahsettiğin şey onu öldürmek değildi. etrafın arkadaşların tarafından kuşatılırken, birkaç adım uzaklaştın jean'dan. kollarını iki yana açtın, 'hadi.' dercesine sırıttın.

connie sana doğrulttuğu silahı ile gözlerinden akan yaşlarla sana doğru yaklaşıyordu. cidden connie, seni ilk tanıdığım günden beri kendini o kadar geliştirdin ki, bu gerçekten etkileyici.

"bunu... bitirmenin vakti geldi."

"teşekkür ederim." diyerek fısıldadın, çocuğun elinde tuttuğu silaha kafanı yaslarken. arkadaşın bir anlığına duraksadı bu hareketinle, gözlerinin içine baktı. onları bu halde görmek, onları seni öldürmeye zorlamak iyi bir fikir değildi belki de, böylesinin daha doğru olacağını düşündüğün için burada, bu şekilde duruyordunuz. tetiği çekmeden önce özür diledi, tekrar ve tekrar, gözlerini sıkıca kapadı. her şeyi mektuba yazmıştın, sorun olmayacaktı, her şey yolundaydı. yüzündeki gülümseme biraz daha büyüdü, saniyeler içinde artık nefes almayacaktın.

ve birkaç saat içinde de, belki daha uzun - belki daha kısa bir sürede, her şey bitecekti. her şey yolunda giderse eğer, arkadaşların güzel bir hayat sürebilecekti.

eren, özgürlüğünden vazgeçmeyi göze almıştı. sen ilk defa, bir işe yaramak istemiştin. eren'e bunu kabul ettirmek zordu, ancak planını anlatsa da, anlatmasa da onun tarafında olacağını anladığında kabullenmek zorunda kalmıştı. hepsi güzel bir hayat yaşarken, sen eren ile birlikte onları izleyecektin, yeterliydi.

"teşekkür... ederim."

frustrerad | jean k.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin