Kai günlerdir Kyungsoo'yla konuşmaya çalışıyordu fakat oğlan ona pas vermiyordu.
Kyungsoo, Kai'yı gördüğü yerde onu görmezden geliyor ya da direkt mekandan ayrılıyordu. Aynı şekilde Jongin de kardeşiyle konuşmuyordu.
Kai, bunun yeterince adil olduğunu düşünüyordu. Kyungsoo'ya söylediği şey affedilemezdi. Her ne kadar ondan özür dilemek istese bile, oğlanın onu affetmeyeceğini biliyordu. Sadece Kyungsoo'nun, onun pişman olduğunu bilmesini istiyordu.
"Sikeyim ya," Kai kendi kendine küfür etti ve saçlarını son bir kez duruladı. Akşam antrenmanından sonra soyunma odasında duş alıyordu. Eve olabildiğince geç gitmeye çalışıyordu çünkü Jongin ile yüzleşmek istemiyordu. Dediği şeyin son derece yanlış olduğunu biliyordu fakat Jongin'e henüz bunu söyleyememişti.
O gün birden yüzeye çıkan kıskançlık duygularıyla, ne diyeceğini şaşırmıştı. Düşünmeden konuştuğunda ise her şey için çok geçti. Kyungsoo'nun yüzündeki hayal kırıklığı ifadesini gördüğünde, olduğu yerde dona kalmıştı.
"Ben bir aptalım." Başını art arda soğuk duvara vurarak kendine gelmeye çalıştı. Akan soğuk suyu kapattığında duvara astığı havluyu alarak beline sarmıştı.
Kai saçlarını geriye yatırarak duşların olduğu bölümden dolapların olduğu bölüme gelmişti. Kendi dolabını açtığında kıyafetleriyle karşılaşmayı beklerken, gördüğü koca bir hiçti.
"Siktir." Kai kendi kendine küfür ederek boş dolaba baktı. Temiz kıyafetlerini koyduğu çantayı okulda unutmuş ve bunun farkına bile varamamıştı. Kirli kıyafetlerinin olduğu çantayı aradığında ise Chanyeol'un içi boş çantasıyla karşılaşmıştı.
"Siktir, siktir, siktir." Chanyeol yanlışlıkla onun çantasını almıştı. Çantaları aynı olduğu için sık sık karıştırıyorlar ve birbirlerinin çantasını alıyorlardı. Başka bir gün olsaydı Kai bunu o kadar çok dert etmezdi ama şu an üstünde sadece havlusu vardı. Kai stresle ellerini saçlarından geçirdi.
Tekrar dolabına baktığında en azından telefonunun orada olduğunu görmüştü. Rahatlıkla nefes vererek telefonunu eline aldı. Fakat kimi arayacaktı ki?
Tüm arkadaşları okuldan ayrılmış olmalıydı. Bu saatte dersi olan bir arkadaşı bile yoktu.
Kyungsoo hariç.
Pekala, artık arkadaş sayılmazlardı ama Kyungsoo'nun bugün saat akşam 17'de başlayan dersinin 18.30'da bittiğini biliyordu─bunu nereden bildiğini sormayın─ve eğer biraz şansı varsa Kyungsoo ona okulda unuttuğu çantasını getirebilirdi.
Kimi kandırıyordu ki? Kyungsoo asla aramasına cevap vermezdi. Verecek olsa bile Kai onu utancından arayamazdı.
Kai derin bir iç çekip dolabının önündeki banka oturdu ve elindeki telefonun ekranına uzunca baktı. Açık pencereden gelen esintiyle beraber üşüdüğünü fark etti ve bir süre daha üstünde sadece havluyla oturursa hasta olurdu.
Şakaklarını ovarak telefonunun kilidini açtı. Rehberden Kyungsoo'nun isminin üstüne dokunmuş ve sonra yeşil tuşa basmıştı. Kai'nın başka bir seçeneği yoktu.
Üç çalıştan sonra telefon açıldığında, Kyungsoo'dan bir ses gelmemişti. Kai derin bir nefes aldı. "Şey, merhaba K-Kyungsoo." Kekelediğine inanamıyordu.
"Kai?" Kyungsoo'nun derin sesini günler sonra duyduğunda midesi yanmaya başlamıştı. "Hala okulda mısın?"
"Hmhm." Kyungsoo kısa bir cevap verince Kai havlusunun ucuyla oynamaya başlamıştı. Şu an yaptığı resmen yüzsüzlüktü, ama gerçekten Kyungsoo'ya ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loverboy(s)
Fanfictiontwins!jongkai x kyungsoo Jongin ve Kai, paylaşmayı sevmiyorlardı. Ama Kyungsoo onlara, ikisine de yetebileceğini gösterdi. [mini fic]