the beauty and the beast (1)

464 50 31
                                    

yn:
ilk defa omegaverse yazıyorum
çok bilgili değilim malsf
ama yine de keyifli okumalar!!
umarım beğenirsiniz<3

alfa.jk
omega.jm

Jimin o gün sinirleri tepesindeyken hafif yüksek topuklu ayakkabılarıyla kaldırım taşını hiddetle dövüyor, öfkeden yüzü kızarmışken doğduğu sınıfa değil de bu sınıf sistemini destekleyenlere birkaç küfür homurdanıyordu. Ailesi sarf ettiği sözcükleri duysaydı eğer, emindi ki küçük dillerini yutarlardı fakat şu anki öfkesini başka türlü ifade edebilmesinin bir yolu yoktu. Ya o kendini bilmez betaya saldıracak ya da öfkesini içine atıp sinirini yine kendi kendinden çıkaracaktı. Ne yazık ki ikinci seçenek günümüz şartlarında ona daha çok uyuyordu. Halk tarafından sevilip desteklenen dük, eğer babası olmasaydı içindeki o cazgır omegayı serbest bırakması her açıdan çok daha kolay olabilirdi. Sahi, sadece alfa ve betaların saygı gördüğü bu toplumda onlardan birine karşı çıkıp hakkını savunabilmesi gerçekten de daha kolay olabilir miydi? Şimdilik bu konu üzerinde durmak ve buna kafa yorup kendini daha da sinirlendirmek istemiyordu.

"Omegaların referans kağıdı olmadan kütüphaneye giriş izni yok," demişti güvenlik görevlisi olacak o kırma. Bakışları baştan aşağı alayla Jimin'i süzmüş ve yan bir sırıtışla ellerini arkasında birleştirmişti. O pişkin yüz ifadesi ve ses tonu aklına geldikçe sinir sistemi birbirine giriyordu.

Toplumdaki rollerden sıkılmıştı. İnsanların o ve onun gibileri yalnızca birer kuluçka makinesi gibi görmeleri canını sıkıyordu. Omega olmayan diğer herkes gibi kütüphaneye girmek, rafların arasında gezinmek, yazarını ve konusunu hiç bilmediği birkaç kitabın önsözünü okuyabilmek istiyordu. Bunun için bile bir başka alfanın onayına ihtiyaç duyması kendini o kadar aciz hissettirmişti ki az kalsın gözleri dolacaktı fakat sertçe yutkundu ve gözlerini kırpıştırarak evinin kapısına ilerleyen taştan patikada kendinden emin adımlar atmaya devam etti.

O gün evinin normal zamanlarda onu rahatlatan ailesinin kokusuyla karışmış ferah kokusu gitmişti. Aksine misafirlerinin tanıdık olmayan ve oldukça baskınlık kokan ağır misk kokusu burnunu kırıştırmasına sebep oluyorken içindeki domine edilmeyi isteyen omega kurdu kuyruğunu sallayarak memnuniyetle uluyordu. Evin dışından bile aldığı o ağır koku eve girdiği zaman baş döndürücü boyuta ulaşmıştı ama bunun hakkında şikayet edemeden evin yardımcılarını peşine takmış ağabeyi Jimin'i azarlamaya başlamıştı.

"Misafirlerimizin geleceğini biliyordun, Jimin! Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin?" Onu merdivenlere doğru itekliyor ve hazırlanması için odasına yönlendirmeye çalışıyordu fakat bu sırada bile onu azarlamayı ihmal etmiyordu. "Bir kez olsun sözümü dinleseydin, tanrım, yalnızca bir kere!"

Odasının tanıdık kapısıyla bakıştığında rahatlayarak ağabeyini ardında bıraktı ve odasına dalıp kapıyı Taehyung'un yüzüne kapadı. Ağabeyinin öfkeyle soluduğunu duymuştu ama birkaç saniye sonrasında uzaklaşan adım sesleri kulaklarına dolmuştu.

Jimin, kendi kokusunun ağır bastığı odasında rahat bir şekilde soluklanırken bir süreliğine evlerinde ağırlayacakları Jeon klanıyla işlerin nasıl ilerleyeceğini kestirmeye çalıştı. Gelecekte dük olacak alfa ağabeyi Taehyung, ona uygun eşini bulabilecek miydi? Yalnızca güç için bir başka klanın evladıyla birlikte bir ömür geçirecek olma ihtimalini düşününce midesi kasıldı. Hoşuna gitmemişti. En iyi dileklerini canından çok sevdiği Taehyung'una saklıyordu.

Bu sırada paçaları çamura batmış giysilerini değiştiriyordu. Jimin dışarı çıktığı zaman neredeyse bütün kıyafetleri toz ve çamur içinde kalırdı çünkü yürümeyi o kadar çok severdi ki bazı zamanlar evinin üç mil uzağındaki kiliseye kadar yürürdü. Lord Kihyun'un vaazlarını dinler, kilisedeki toplulukla mütevazı bir çay partisine katılır, kilisenin kitaplıkları arasında bir süre vakit geçirdikten sonra evine geri yürürdü. Yürüyüşlerinde daima onu araçlarıyla bırakmayı teklif eden yerliler veya çapkın alfalar olurdu fakat Jimin genelde pek kabul etmezdi çünkü dediğim gibi, Jimin yürüyüş yapmayı oldukça severdi. Bir süre sonra kilise topluluğu da bunu anlamaya başlamış ve gözlerinde oldukça iyi bir yeri olan, çok sevdikleri Jimin'i dönüş yolunda tek başına yürüyerek gördüklerinde duraksamadan yalnızca gülümseyip bir baş selamı vererek ilerlemeye başlamışlardı.

the beauty and the beast • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin