yn:
sınır yine 25 olsun dostlarımmm
öpüorum hepinizi!!!!!!<3•
Taehyung ve Hoseok'un evliliğinin ardından her şey çok hızlı ilerlemişti. Evlerinde misafir ettikleri onca yabancı toparlanıp Molibus'a döndüğünde ve bu sefer o koca evde babası, ağabeyi ve kendisine ek olarak zaman geçtikçe dostluğundan daha da çok keyif almaya başladığı Hoseok kalmıştı.
Evliliklerinin ardından Taehyung ve Hoseok kısa bir süreliğine balayı için evden ayrıldıklarında işi başından aşkın babasıyla evde oturmaktan içi şişen Jimin sık sık yaz mevsiminin son haftalarının tadını çıkarmak istercesine yürüyüşler yapmış ve bu sırada da Namjoon ile buluşmalarını aksatmayıp yeni kitaplarda yolculuk etmişti.
Bu süreç boyunca güneş ve ayın aynı rutinle birbirini kovalaması devam etti. Her gün bir öncekinin tekrarı gibi gelmeye başlamıştı. Kasabada ufak tefek olaylar olmuyor değildi fakat hiçbiri Jimin'in ilgi duyacağı, onu heyecanlandıran olaylar değildi. Son zamanlarda, Molibus'ta yaşayan Hoseok'un kuzeni Seokjin, sıkça Namjoon'a mektuplar yazmaya başlamıştı ve Namjoon ile Jimin'in de tek eğlenceleri bu mektupları okuyarak yorumlamak, ne cevap yazacaklarına karar vermek olmuştu. Açıkça flört ediyorlardı ve Namjoon'un da bundan keyif aldığını görebiliyordu.
Günler birbirini kovaladı ve kış geldi kapıya çattı. Kışları sert geçmeyen Flores'te bile kuru bir soğuk yüz göstermeye başlamıştı. Dük, kış hazırlıklarıyla o kadar meşguldü ki gününün büyük bir çoğunluğunda yardımcılarıyla birlikte kasabayı gezip eksikleri tamamlıyordu.
"Flores bile bu haldeyse, şimdi Molibus'ta olmayı düşünemiyorum!"
Hoseok bu sözcükleri mırıldanırken birbirine sürttüğü ellerine sıcak nefesini üfleyerek onları ısıtmaya çalışıyordu.
"Bu kış kar yağacak gibi görünüyor," Taehyung da eşini destekler gibi pencereden dışarı bakarak konuştu.
Jimin onları dinliyor fakat pek oralı olmayarak dikkatini okuduğu kitaptan çekmiyordu. Usulca bir sayfayı kenarından tutup çevirirken iç çekti. Her şey o kadar sıkıcıydı ki artık ona heyecanlandırıcı gelmeyen hiçbir konuya katılamayacak gibiydi.
Tanrı o an Jimin'in içinden geçenleri duymuş olacaktı ki çalışanlardan biri salona girerek başta alfa Taehyung olmak üzere odada bulunan üç genç adama eğilerek saygıyla selam verdi. Jimin, çalışanın önceliklerinin ne olduğunu fark edince göz devirmeden edemedi.
"Kim Namjoon, efendim," görevli hızlı hızlı soluklanırken Jimin heyecanla söyleyeceklerinin devamını beklerken yerinde doğruldu. "Teklifini henüz kabul ettiği bir davet için Molibus'a yolculuk edecek. Sizin de davetli olduğunuzu iletmem istendi."
Jimin panikle kucağındaki kitabı koltuğun bir kenarına fırlatarak ayaklandı.
Jimin neden davet edilmişti ki? Onu Seokjin mi davet etmişti? Eğer giderse ne kadar kalacaktı? Sarayın misafiri mi olacaktı? Jeon Jungkook da orada olacak mıydı?
Taehyung, Jimin'in bu panik halini görünce sevimli bir şekilde güldü. "Neden bu kadar heyecanlandığını anlayamadım."
Hoseok alaycı bir şekilde dudak büzdü. "Ama ben anladım."
Jimin hışımla Hoseok'a dönüp kaşlarını çattı ve koşarak odasına çıkmadan önce sataştı. "Ne? Ölmek mi istiyorsun? Önüne dön."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the beauty and the beast • jikook
Fanfic"İsterseniz kütüphanelerinizi kilitleyin; ama zihinsel özgürlüğümü hiçbir kapıyla, hiçbir kilitle, hiçbir sürgüyle engelleyemezsiniz." •omegaverse alpha.jk omega.jm