***
Jonas, ailesinden geriye kalan tek kişiyi, yani kız kardeşini de kaybetmişti. Kardeşi öleli 2 hafta olmuştu. Ama bunu hâlen daha kendisine yediremiyordu. Ölümünü bir türlü kabullenememişti.
Oturma odasındaki büyük beyaz koltukta oturmuş, donuk bakışlarla karşısındaki boş duvarı izliyordu. Ev olduğundan daha fazla sessizdi ve kendisini bu yüzden boşlukta hissediyordu.
Duvarın üzerinde bir şeyin asılı olduğunu fark etti. Odadaki tek ışık kaynağı abajurun loş ışığı olduğu için ne olduğunu seçememişti. Ayağa kalkıp oraya doğru yürüdü ve daha yakından baktı. Bu bir pompalı tüfekti. Onun orada asılı olduğunu unutmuştu.
Kaşlarını çatıp bir süre pompalı tüfeğe baktı. Elini kaldırıp yavaşça tüfeğin üzerinde gezdirdi. Metalik kısımları soğuktu ve soğuğu hissedince tüyleri diken diken oldu.
Tüfekten elini çekip yanından uzaklaştı ve lavaboya girip yüzünü yıkadı. Kafasını kaldırıp aynada kendisine baktı. Gökyüzü mavisi gözleri uykusuzluktan ve ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Kendisini izledi kısa bir süre.
Birkaç gündür duyduğu sesleri tekrardan duymaya başladı. Ne zaman aynaya baksa bu sesleri duyuyordu. Sesler ona, "Kendini öldür. Artık bir yaşama amacın kalmadı." diye fısıldıyordu.
Sesleri duyduğu gibi kalbine ağrı girdi. Boğazı kurumaya başladı. Nefesi kesilir gibi oldu. Fısıltıları bir türlü susturamadı. Hâlâ devam ediyordu. "Öl, öl, öl. Kendini öldür"
Lavabonun kenarlarını sıkıca kavradı ve kafasını yere doğru eğdi. Soğuk soğuk terlemeye başlamıştı. Kafasını kaldırıp aynada tekrardan kendisine baktı. Uzun sarı saçları gözlerinin önüne düşmüştü.
Sesler susmuyordu. Bu seslere artık gerçekten tahammül edemiyordu. Onları susturmak istiyordu. Aklına oturma odasında asılı olan pompalı tüfek geldi ve içinden şu cümleyi geçirdi, "Tek kurşun her derde deva"
Hemen lavabodan çıkıp oturma odasına doğru hızlıca yürüdü. Oturma odasına girince duvardan hemen pompalı tüfeği kaptı. İçini kontrol etti. Doluydu. Mermi bulmasana gerek yoktu.
Koltuğa oturdu ve tüfeği tam şakağına dayadı. Gözlerini kapattı ve son nefesini alıp verdi. Nefesini verdiği gibi tüfeği ateşledi.
Kafasına sıkmasıyla etrafa kan, beyin ve kafatası parçaları savruldu. Elindeki tüfek yere, kendisi de koltuğun üzerine düştü. Beyaz döşemesi olan koltuk artık kan kırmızısı olmuştu.
Böylelikle bu evdeki son kişinin de hayatı son bulmuştu...
***
Saçma oldu biliyorum :/ Aklıma birden böyle bir kısa kurgu yazma fikri geldi ve direkt yazıya döktüm.
318 kelime...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shotgun
RandomTek bölümlük, öylesine yazılmış bir kurgu. Gerçek bir kişi veya karakter üzerinden yazılmamıştır... TW: K*n ve İnt*har