1. Bölüm Beliz Kılıç

62 7 8
                                    


05:25

O her zamanki saçma alarm sesiyle zar zor uyanmış olduğum değişik bir sabah. Neden mi değişik? Hemen açıklayayım bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak derslere  ve örnek dosyalara odaklanabilmek için erkenden yatar ve her zamanki saatte çok enerjik olarak kalkardım. Ama bugün bir şeyler olması gerektiği gibi ilerlemiyordu  içimde garip bir his vardı ama ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Her neyse zaten yaşayıp göreceğiz.

Çok pardon ya, ben kendimi tanıtmayı unuttum ben Beliz. Beliz Kılıç. 20 yaşındayım İstanbul Üniversitesi'nde Hukuk bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim çünkü 1 sene hazırlık okudum.

Ohoo, size kendimi tanıtayım derken saat 05:50 olmuş ve benim yarım saate metroda olmam lazım neyse ben kaçar...

...

Sonunda taksiyle de olsa metroya gelebildim ve anladım ki sabah sabah taksici tarafından kazıklandım ama o kadar uykum var ki onu takacak konumda değilim. Metronun o can alıcı basamaklarını inerken bağcıklarıma bastım ama şans eseri hala yaşıyorum. Tam şanslıyım derken şansımın beni terk edip gittiğini anladım, metro metro değil mahşer yerinden beterdi. Aslında bir sonrakini beklerdim ama bugün geç kalmak üzereydim ve ben geç kalmayı hiç sevmem. O yüzden hayatımı riske attım ve o metroya bindim. Kapılar kapanınca kendimi çok gururlu hissediyordum.

Yaklaşık 20 dakika geçmişti ki çok şükür metrodan sapa sağlam inebilmiştim, inemeyedebilirdim. Sabaha karşı hava buz keserken şu an resmen yanıyordum ve sabahki havaya aldanıp kalın kazak mont bere ne bulduysam giymiştim ve tam şu anda buna o kadar pişmanım ki bir an önce bir çözüm bulmalıyım.

Saatime baktığımda saatin 06:40 olduğunu gördüm kahvaltıya vaktim olduğu için mutluydum. Geç kalmamak adına kahvaltıyı kampüs içinde yapmaya karar verdim. Kampüse girdiğimde saat 7 civarındaydı. Girdim ve Selim ağabeyin sabah sabah hiç üşenmeyip aldığı veya yaptığı (değişiyor) o sıcacık poğaçalar, simitler, kruvasanlar, börekler o kadar hoş bir ortam yaratmıştı ki galiba bu sefer sadece kahve içmeyecek, hatta kahve içmeyecek sıcacık çay içecektim.

Tam yiyeceklerimi aldım masama oturdum, kulaklıklarımı takmış müzik dinleyerek kahvaltıma başlamıştım ki daha 10 dakika bile olmadan omzuma dokunan bir elle sandalyeden bir fırlamam var anlatamam. Arkama bile dönemedim. Müziğin en gergin yerinde gelişince bu olay açık konuşmak gerekirse ürpermiştim. Benim ne halde olduğumu tahmin edince o ses konuşmaya başladı;

: Beliz Kılıç, Günaydınlar hanımefendi, afiyet olsun, 30 dakikan var süre dolmadan derslikte ol.

Oğuz hocanın sesini duymamla beraber gelen rahatlık hissi ve tebessümle onu yanıtladım

: Günaydınlar Oğuz hocam, 30 dakikaya derslikteyim fakat neden bu kadar erken...

: Ne zamandır beni sorguluyorsun Beliz...

: Anlaşıldı hocam.

Oğuz hoca her zamanki sadece dem den oluşan tek şekerli çayını alarak çıktığında düşündüm derslerin başlamasına 1,5 – 2 saat vardı. Beni neden bu şekilde çağırmıştı ki.

Hiç az önce benim düştüğüm gibi bir duruma düştünüz mü? Karşınızdaki insana anladığınıza dair onay verip hiçbir şey anlayamama durumu.

__Sende bu zaten genelde de olan bir durum değil mi?___

/ya iç ses sen kimin tarafındasın ben anlamadım. Hem sen bi sus ya seninle bir süre konuşmayalım./

DOSYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin