sezinpolat: çok hızlı cevap verdin
burakegeaslan: doğruyu söylüyorum çünkü?
sezinpolat: ya da çok iyi bir yalancısındır
burakegeaslan: bu çok çelişkili bir cümle oldu Sezin
sezinpolat: ne?
burakegeaslan: yani eğer çok iyiysem yalancı diyemezsin çünk...
aybukepusatherseyim: her çekik gözlü kız aybüke pusat değil!
*
*
*
burakegeaslan: kusura bakma sen misin emin olamadım ama
burakegeaslan: şu an bakır tastan ayran içen sen misin diye merak ettim
burakegeaslan: yoksa zihnim bana oyun mu oynuyor
Arka arkaya gelen mesajlarla kafamı kaldırıp hızla etrafa baktım. Tam karşımda uzunca bir masada oturan insanlar ve bana el sallayan bir erkek gördüğümde elimdeki tası kenara bıraktım. Şaşkınlığım nedeniyle karşımda oturan Melis ve Can Telefonu elime aldığım sırada karşı masada birkaç kafanın daha bana döndüğünü hissettim. O çocuk buradaydı. Hızla telefonumu elime alıp mesajlarına cevap yazdım.
sezinpolat: kes şunu insanların dikkatini çekiyorsun
burakegeaslan: yanına gelebilir miyim?
sezinpolat: hayır
Adımın seslenilmesi ile bunu yalnızca sormak için sorduğunu anladım. Ve bu durum beni iyice sinirlendirdi.
"Merhaba." dedi çocuk. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. O sabahtan farklı görünmüyordu. Yüzünde o kadar saf bir ifade vardı ki, arkamdan herhangi bir iş çevirebileceğine ihtimal vermiyordum.
"Bu da mı tesadüf yani?" diye tısladı Can. Melis onun masanın üzerinde duran elini sıkıp bıraktı. Herhangi bir tatsızlık çıkmasını istemiyordu. Burak ya da Ege'nin, hangisini kullanıyorsa artık, gözleri onlara kayıp tebessüm etti hızla.
"Önce biz gelmiştik." Dedi eli ile uzun masayı işaret edip ardından bana döndü. "Oturabilir miyim?" Çenemi diktim suratına doğru.
"Hayır."
Kırmızı dudaklarını içeri doğru yuvarlayıp ellerini cebine sokup olduğu yerde yaylandı. Bu sırada elinde adanalarımız ile garson belirdi. Hepimiz bir buçuk istediğimiz için kimseye bir şey sormayıp tabaklarımızı bıraktı.
"Hala neden duruyorsun başımızda?" dedim. Yemeğimi huzur içinde yiyemeyecektim belli olmuştu ama bari soğumadan yeseydim.
"Selam vermek istemiştim." dedi. "Kötü bir niyetim yoktu."
Kafamı salladım anlayışla. "Selamın aleyküm, aleyküm selam. Hadi bakalım." diyip masasını gösterdim.
Bir an için afallasa da kendini topladı, masadaki herkesin gözünün üzerimizde olduğunun farkındaydım. Bu durum beni rahatsız etti ama onlar bakarken yanıma oturmasına izin verecek halim yoktu. Bu sadece daha fazla konuşmalarına neden olurdu o kadar.
Yanımızdan gittikten sonra Can yer değiştirmeyi teklif etse de reddedip yemeğime gömüldüm. Bu hayatta beni Kebaptan daha fazla mutlu edebilecek tek şey bu üçlü ile kebap yemekti. Bunu da kimse elimden alamazdı.