SADECE BİR HAFTA

15 0 0
                                    

"Sakın bana oradan atlamayı düşündüğünü söyleme."

"Aklımdan geçmiyor değil." dedim arkamı dönerken. Arkamı dönünce bir çift yeşil gözle karşılaştım. Gözlerinden şaşkınlık okunduğu belliydi. Benden böyle bir cevap beklemiyordu. Gülümsedim. " Şaşırmış görünüyorsun." Gözlerini gözlerime dikti. Gözleri dedim içimden, daha önce hiç görmediğim kadar farklı.. ''Şaşırmadım değil " dedi , beni taklit edercesine. Gülümsedim. Tekrar arkamı döndüm ve yeniden kollarımı korkuluklara yasladım. Benim yaptıklarımı yaptı ve suratını önce bana sonra denize çevirdi. Aradan geçen yarım saat sonunda hala yanımda duran yabancıya baktım. "Hadi ama red kit bazen insanları kurtarmanın tek yolu akıllarından geçenleri yapmalarına izin vermektir." dedim. Kafasını yeniden bana çevirdi. "Yapacağın şey iyi bir şey olsa çoktan izin vermiştim."  Başımı sağa sola salladım ve tekrar gözlerimi denizin karanlığıyla bütünleştirdim. Bir anda kolumda hissettiğim elle irkildim ve red kit'e baktım. Beni sürüklemeye başlamıştı. "Amacın ne senin bırak beni." diye bağırdım. Bana cevap vermiyordu. "Hey "diye bağırışımı tekrarladım. "Sana söylüyorum seni sersem." Benim çırpınmalarım bir sonuç vermemiş sonunda bir arabanın içine bindirilmiştim. Biraz sonra araba çalışmış benim çabalarımı hiçe sayıp beni götürmeye başlamıştı. "Nereye gittiğimizi bana da söyleyecek misin?" diye fısıldadım az önce bağırmış olmanın verdiği ses kısılmasıyla. Kafasını çevirdi, gözlerini yoldan ayırdı ve bana dikti. "Evime " diye cevapladı ve yeniden yola sabitlendi. "Beni bırak sonra nereye istersen defol git" dedim son kalan gücümle. "Seni bırakırsam kendini öldüreceğine eminim aptal" diye bağırdı. "Sana sadece birkaç gün düşünmek için fırsat veriyorum. Bu iş çocuk oyuncağı değil. Hala kararın değişmemiş olursa nerede istiyorsan orada geber." diye tamamladı az öncekine göre daha sakin ama etkili bir tonla. "Bak yabancı" dedim. "Bu benim kararım ve seni asla ilgilendirmez. "Cevap vermedi. Hatta yüzüme bile bakmamıştı. Keskin bir fren sesiyle duran arabadan hızla aşağıya indi ve ben daha ne olduğunu anlamadan bir eve doğru yürümeye başladı. Arabadan indim. Koşmak  için hazırlanırken red kit'in aniden arkasına bakmasıyla peşine düşmek zorunda kaldım. "Neyse" diye fısıldadım kendi kendime. "Hava aydınlanınca nasıl olsa kaçmanın bir yolunu bulurum." Adımlarımı hızlandırdım ve red kit'e yetiştim. Kapıyı çaldı ve beklemeye başladık. Biraz sonra içeriden kahkaha sesleri yaklaşmaya başladı ve nihayetinde kapı açıldı. Kapıyı açan kıvırcık saçlı çocuk yabancıyı görünce ona bir şeyler söylemek için heyecanla atıldı ama yanında beni görünce kahkahası kesildi, duraksadı. "Ege bu kim? " diye fısıldadı gözlerini benden ayırmadan. "Ege mi?" dedim içimden. "Hadi ama red kit daha çok yakışıyor." Kısa süren beklemenin ardından adının Ege olduğunu az önce öğrendiğim yabancı - yada red kit - yine elini kolumla birleştirdi ve beni peşinden içeri sürüklemeye başladı. "İçeride konuşuruz" diye cevapladı kıvırcığın havada kalan sorusunu. Büyük evin -hatta buna ev denemez- geniş koridorlarında yürürken kıvırcık hemen arkamızdan bizi takip ediyordu. İçeriye kadar sabredememiş olacak ki tekrar seslendi. "Hey bari ismi ne onu söyle." Gülümsedim. Ege bir bana bir kıvırcığa baktı ve cevapladı. "Aslına bakarsan hiç bir fikrim yok" Arkamı dönmemle birlikte bana bakan kıvırcıkla göz göze geldik. "Ne yani" diye sorularını sıralamaya devam etti kıvırcık "Evine tanımadığın birini mi getirdin. Aptal mısın Ege başına dert alabilirsin. "Ege olduğu yerde durdu ve arkasına döndü. Derin ve sesli bir nefes aldı ve "Bir şey olmaz" dedi sadece. Ben hala boş gözlerle onlara bakıyordum. Neden hala beni kurtarmaya çalışıyordu anlamamıştım. Uzun koridorun sonuna ulaştığımızda gayet başarılı dizayn edilmiş bir salon bizi karşıladı. Salon ve o salonda oturan iki farklı erkek daha. İkisinin de gözleri beni buldu. Kendimi rahatsız hissettim çok rahatsız. "Beni buraya getirmeseydin bunları yaşamayacaktım" diye fısıldadım yanımda duran Ege'nin kulağına. "Evet" diye fısıldadı. "Haklısın ama unuttuğun bir şey var. Seni buraya getirmeseydim hiç bir şey yaşamayacaktın. "Geri çekildim ve bize hala şaşkınlıkla bakan çocuklara kafamı çevirdim. Sarışın ayağa kalktı ve yanımıza kadar geldi. "Ee Ege bize bu arkadaşı tanıştırmayacak mısın?" diye Ege'ye gizli bir sitem gönderdi. Sanırım eve yabancı birinin gelmesi-hatta bu saatte gelmesi- onu rahatsız etmişti. Aslında" diye başladı cümleye Ege. Boğazını temizledi. Nereden veya nasıl başlayacağını bilmiyor gibiydi. "Bende tanımıyorum" diyerek az önce başlattığı cümlesini tamamladı. "Sadece onu buraya getirmem gerekiyordu bende getirdim." diye ekledi. "Tamam" derin bir nefes aldı sarışın. Sinirlerini yatıştırmaya çalışıyordu sanırım yada olayı anlamaya. Çözememiştim. Tekrar bana baktı. "O zaman" dedi ve bir derin nefes daha aldı. "Sen bize kendini tanıtmaya ne dersin?" diyerek ortaya bir fikir attı. Uzun süredir konuşmamamın ve buraya gelirken bağırmamın sebebiyle çatallanan sesimin düzelmesi umuduyla boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım. "Aslında size verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dileyerek konuşmaya başlamalıyım sanırım. Ben çok özür dilerim ama beni buraya getiren oydu ve tamamen zorla getirildim." dedim, Ege'yi gözlerimle göstererek. "Adım Kar "diye kendimi tanıttım olabilecek en masum halimle. "Ege beni yapmamam gerektiğini düşündüğü bir şeyi yaparken yakaladı ve engellemek için zorla buraya getirdi. Çok karışık bir anlatım olduğunun farkındayım ama başka türlü anlatamam." diyerek sonlandırdım normalden fazla uzun ve karışık cümlemi. Aradan geçen sessiz birkaç saniye sonunda kıvırcık "Nasıl yapmamam gereken şey Ege sen bunu nereden buldun?" diyerek olayı ne kadar yanlış anladığını belli etti. "Oh" diye fısıldadım. "Hayır kıvırcık öyle değil. Tanrım gereğinden fazla yanlış anladın." dedim durumu toparlarcasına ve beni kurtarması için red kit'e bir bakış attım. Ayağa kalktı ve bize şaşkınca bakan üç çift göze açıklama yapabilmek için boğazını temizledi. "Hadi ama çocuklar" diye başladı cümlesine. Hem konuşuyor hem de yanıma doğru ilerliyordu. "Eve gelen bir misafire böyle davranılmaz ki. "Cümlesini bitirdiğinde yanıma ulaşmıştı. Bugün üçüncü defa kolumu kavradı ve yukarıya doğru ilerlemeye başladı. Tabi ki peşinde benle. Merdivenin başına ulaştığımızda içeriye seslendi. "Sadece bir hafta." Gözleri yeniden gözlerimi buldu. "Sonra istediği her şeyi yapabilir."


Sanki bu işe hiç atılmamam gerekiyordu değil mi? Bence de öyle ama gittiği yere kadar götürelim bakalım :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SNOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin