Müzik sesini duymamla gözlerimi aralamam bir oldu. Sağır edici bir sesti. En azından yeni uyandığım için bana öyle geliyordu. Ah, tabii ya... Abim. Gecenin 12'sinde niye son ses müzik dinlerdi ki bir insan. Pardon. İnsan mı dedim ben? Düzelteyim: KATIKSIZ ÖKÜZ.
Annem ve babam 2 haftadır yurtdışında olduğundan rahattık. Sanırım daha 3 hafta kadar ortalıkta olmayacaklardı. Onların deniz manzaralı odalarında deliksiz bir uyku çekerken hayal edebiliyordum. Onların bu huzurlu hali beni kıskandırmıştı.
Abimin odasından geldiğini tahmin ettiğim müzik sesine daha fazla dayanamayacağımı anlayarak avazım çıktığı kadar bağırmıştım.
"Abiiiii!"
Beni duymaması normaldi. Bu gürültüde kıyamet kopsa haberi olmazdı.
Lanet olsun. İlla ki kalkıp onun odasına gitmem gerekiyordu. Her zaman ki gibi üşeniyordum.Odamın kapısını açıp karşıdaki odaya girdim. Abimin arkası dönük olduğu için beni görmedi ama ben onun dikkatini çekmek için hoperlörün bağlı olduğu fişi çektim. Müzik birden kesildi. Sonunda huzura kavuşmuştum.
"Derdin ne senin? Gecenin bi yarısı bu müzik saçmalıği da ne? Uyuyoruz burada." diye azarladım onu.
"Niye mızmızlanıyorsun? Ne oldu? Ufaklığın uykusunu mu kaçırdım yoksa?" Abimin yüzündeki o çarpık gülümsemeden her zaman nefret etmişimdir. Gıcık Öküz. Beni küçümsemesi daha da sinirlenmeme neden olmuştu. Ona ölümcül bakışlarımdan birini attım.
"Tamam...Bende kapatacaktım zaten hadi yat ve uyu."
Şaka mıydı bu? Abim ilk defa beni uğraştırmadan istediğim bir şeyi yapmıştı. Ona şaşırmış yüz ifademle bakarken "Fikrimi değiştirmeden odadan çık." dedi.Abrakadabra. Ve abim eski haline geri dönmüştü.
Onun da duyabileceği bir ses tonuyla "Uyuz." dedim kendi kendime.Abim Kıvanç. 19 yaşında. Öküz olmasına ramen oldukça yakışıklı ve okulun popüler öğrencileri arasında, baş sırada. Onunla birlikte olabilmek için can çekişen kızlar... Onu arzuladıklarına kalıbımı basabilirim. Kusursuz yüzü ve fiziğle, dağınık siyah saçları ve ela gözleriyle gerçek anlamda yakışıklı olduğunu kabul etmem gerek.
Ben Kainat. 16 yaşında bir genç kız.Gözlerim ela - yeşil arası ve karşımdaki kişiyi etkileyebilecek dercede derin bakışlarım var. En azından annem hep öyle der. Annemin, babamın ve abimin aksine upuzun sarı saçlarımla kendimi hep evlatlıkmışım gibi hissediyorum. Kötü bir his. Cidden.
Odama doğru ilerlerken yarın okulun ilk günü olduğunu hatırladım ve bu düşünce moralimin bozulmasına yetmişti. Ah, uzun bir yıl beni bekliyordu. Lise 2. Bu beni heyecanlandırmıştı. Yeni bir yıl. Yeni arkadaşlıklar. Yeni kavgalar. Yeni doğumlar ve yeni ölümler. Yeni ölümler mi? Ne saçmalıyordum ben. Bu düşünceyi beynimden çıkarmak için büyük bir çaba sarf ederken "Yarın ne giyeceğim?"sorusu aklıma takıldı. Çok yorgundum. Bu soruya yarın cevap vermek en iyisiydi. Yumuşak yatağa doğru koşarak atladım ve sırt üstü uzanarak tavana doğru baktım. "İyi ki tavana o yıldızları yapıştırmışım." diye düşündüm. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Ben de derin bir uykuya dalıyordum. İşte her şey böyle başlamıştı.
İlk bölüm. Biraz acemi olmuş olabilir. Umarım beğenirsiniz :) Hikayemin devam etmesi için yorumlarınız çok önemli.
Seviliyorsunuz♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZ
Romance"Kalpsizin tekine aşık olmak, bulutlara dokunmak için zıplamak gibiydi."