Bölüm 6

634 36 7
                                    

-Bölüm 6-

''Geçmişte bıraktıklarım''

Saat iki de yatıp, sabaha kadar uyuyabilen biri olamadım hiçbir zaman. Yastığımın altında titreşen bir adet telefon sayesinde en sevdiğim uykumdan uyandım. Elim yastığın altına gitti. Esnerken, yatakta doğruldum, açma tuşu ekranı bana doğru döndürünce sol tarafta kalıyordu. Yana kaydırılmayı bekleyen, yeşil yuvarlak. Eşyalarım, telefonumdaki kişiler, renkler... Hepsini hatırlıyorum. Bilindik şeyler. Ama bazen boşlukta kalıyorum. Sanki sınava o kadar çalışmışsın da o kırk dakika içerisinde bilgilerinin hepsini unutmuş kitlenmiş gibi. Elimdeki telefonun hala titreştiğini anımsayınca, sağ elimin başparmağıyla ekrana dokundum. Kimin aradığını gerçekten merak etmiştim. Ekranın üstüne basıp sola doğru kaydırdım. Alışıyordum. Yön kavramıyla bu işten kolaylıkla başarılı olacaktım. Güçlü olacaktım.

''Alo?''

''Eliz, ben Aren,'' dedi. Ben Aren'i nasıl unutabilirim. Vedalaşacaktım. Her şeyi anlatmam gerekecek. Vedalaşmamız için kesinlikle kısa bir zamanımız vardı. Benim için iki sene bekleyen birini arkamda bırakacaktım. Gerçekler acıydı. Onun bu değişiminden sonra, beni iki sene beklemesi ve hala benden hoşlanması. Bunlar filmden çıkmışçasına çılgıncaydı. Uçurumdan beni onun kurtarması da bir ironiydi.

''Efendim,'' dedim sanki her şey normalmiş gibi. Daha okulu bıraktığımı bile bilmeye biri için. Açıklayacağım konular birikmişti. Bu ona acı verecekti, bana ise tatmaya can attığım yeni duygular. İkimizin de çıkarları vardı.

''Okuldan ayrıldığını duydum. Doğru mu?'' sesinde kırgınlık vardı. İçim burkuldu. Benim yüzümden böyle olması gerekmiyordu. Bencilce idi. Derin bir nefes aldım. Havanın, ciğerlerime giden yolculuğunu en derinden hissediyordum. Acıyordu, yakıyordu. Yutkundum.

''Evet.''

''Bana neden söylemedin?''

''Ani bir karar oldu, bu halimle oraya devam etmeye gerek duymadım. Birkaç günlük hevesti.'' Dilimin ucundaki baklaları, teker teker dışarıya bir zehir gibi çıkartıyordum. Benim rahatlamamı sağlarken, karşıdan gelecek olan tepkiden ürkmeme neden oluyordu. Bir insanı kırmak çok kolay, ama benim için değil. Ne hissettiği konuşurken söylediği her bir harfe işlenmişçesine dışarı çıkıyordu.

''Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?'' Derin bir iç çekti, ''Seni aramasam belki de söylemeyecektin.''

''Hayır hayır,'' diye geveledim ağzımın içinden. ''Söyleyecektim. Sadece doğru zamanı kolluyordum.''

''Doğru zaman mı?''

''Evet, bu gün uzun bir gün oldu. Yarın gidiyorum. Beş ay kadar burada olamayacağım. Bu yüzden sabah seninle konuşacaktım. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim...'' Dört odacıktan oluşmuş gevşeyip sıkılaşan kalbim, olay karşısında koşulara çıkmış nefes nefese kalmamı sağlayacak şekilde atıyordu.

''Nasıl yani?''

''Şöyle ki yarın yeni bir hayat başlıyor benim için, çok yeni bir şeymiş. Kamp gibi ama değil daha nerede olacağını dahi bilmiyorum. Ama merak ediyorum. Ne bileyim, çok farklı geliyor. bu farklılıktan hoşlanıyorum. Belki üzücü olacak sen olmayacaksın...'' Bir şey diyemedim. İki sene. Nerden nereye. Aren için kelimeler kifayetsiz kalıyordu. O zamanlar derslerde benimle konuşan biri olarak görsem de, ona bir can borcum vardı. Neler olduğunu anlatmasını isteyeceğim zamanda gelecekti. Ama ilk önce kendimi toparlamam gerekiyordu.

''Beni düşünme. Hey! Sakın beni düşünüp suçlu konumuna girme. Sen suçlu değilsin. İstediğin her şeyi yapabilirsin. Ben buradayım. Döndüğünde de burada olacağım. Vedalar bana göre olmadığından veya biz veda etmeyeceğimizden kısa süreli ayrılma diyelim. Kısa bir süre hem geri döneceksin.''

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin