yedi

510 66 32
                                        

dört yıl sonra

Jeongin, dersten çıkmıştı. diğer dersine daha iki saat vardı bu yüzden eve gitmek yerine üniversitenin karşısındaki kafeye ilerletti adımlarını. hava fazlasıyla soğuktu, ellerini montunun cebine sokarak kafeye vardı.

kapıyı açtığı gibi gelen sıcaklık ve tatlı kokularıyla gülümseyerek boş masalardan birine ilerledi. çantasından çıkardığı kitapları masaya koyarken yanına gelen garsonu görünce hafifçe tebessüm etti. tanıyordu bu simayı.

menüyü eline alıp bakınmaya başladı. gelen garsona bakmayı düşünmüyordu.

"hoşgeldiniz..." dedi duraksayarak "ne alırdınız?"

kafasını kaldırmadan yanıtladı, "americano ve şu tatlıdan." dedi herhangi bir tatlıyı göstererek. bir süre yanında bekledi, daha sonra "tabii." dedi ve gitti.

Jeongin arkasından gülümseyerek baktı daha sonra önüne geri döndü. elindeki kalemi çevirirken gülümsüyordu. en sonunda elinde kahve ve tatlıyla gelip önüne koydu Jeongin'in.

"afiyet olsun.." diye mırıldandı ve gitti.

Jeongin aldığı şeyleri bitirdikten sonra saatine baktı henüz bir saat vardı. güzel, diye geçirdi içinden. eşyalarını çantasına koyduktan sonra hesabı ödeyip dışarıya çıktı ve beklemeye başladı. 

birkaç dakika sonra kafeden birisi dışarıya çıktı, Jeongin tahmin edebiliyordu bu kişiyi.

"selam." dedi yine yüzüne bakmadan. yutkundu karşısındaki önce, sonra yanıtladı. "selam."

"nasılsın?" dedi. en sonunda yüzüne baktı, Jeongin. fazlasıyla özlemişti, fark ediyordu.

"ne kadar iyi olunabilirse," dedi ve ekledi. "sen?"

"bilmem." bir süre sessizce karşıya baktı fakat yanındaki bir an olsun gözlerini Jeonginden çekmiyordu.

"üniversiteyi bitirdin mi?"

"evet, mimarım şu an." 

"burada..."

"arkadaşımın kafesi, rica etti." kafasını anladığını belirtircesine aşağı yukarı salladı Jeongin.

"sen peki, ne okuyorsun?" 

"mimarlık okuyorum." dedi gülümseyerek. 

"anaokulu öğretmeni olacaktın?" omuz silkti, "birisinin hatırasını taşımak için mimarlığı tercih ettim." dedi ve Hyunjin'in yüzüne baktı. "ve bu kişi sensin."  şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, Hyunjin.

"beni unuttuğunu düşünüyordum." gözlerini kaçırdı. "aksine," bedenini Hyunjin'e doğru çevirdi. "hiç aklımdan çıkmadın."

"ama ben.."

"senin hiçbir suçun yok, annem seni tehdit etmiş, biliyorum." dedi ve ekledi. "ama sana kızgınım, bana anlatsaydın annemle konuşurdum."

"aranız bozulsun istemedim." alayla güldü, Jeongin. "aramız ne zaman düzgündü ki?"

"özür dilerim." gözleri doluyordu. "dileme." dedi kollarını Hyunjin'e sararken "özür dilemesi gereken kişi sen değilsin." Hyunjin şaşırdı, kollarını korkakça Jeongin'e sardı.

"seni seviyorum, Jeongin." Jeongin kollarını Hyunjin'in boynuna doladı bu kez.

"ben de seni seviyorum." dedi. "ben artık reşitim ve bize kimse karışamaz hyung."

"öyle mi dersin?" gülümsedi. "öyle derim." dedi dudaklarına kapanmadan önce.

-

öyle işte bitti bu da

your last stop, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin