Biraz daha mesajlaşıp yeri ve zamanı belirledikten sonra yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Yarım saat sonra teras binasının orada buluşacaktık. Üstüme bol bi sweat, kot ve ceket geçirip evden çıkıp, arka bahçeye geçip bisikletimi alıp yola koyuldum. Cok uzun sürmeyen yolun sonunda vardım. Etrafta Yoon'u görmüyordum. Yarım saatin dolmasına daha vardı. 5-10 dakikalık beklemenin sonunda Yoon görüş alanıma girip bana doğru yürümeye başladı. Ona hafifçe gülümsedim ve o da bana aynı şekilde karşılık verip yanımda durarak konuşmaya başladı:Y: "Selam."
J: "Selam. Heyecanlı mısın bakalım?"
Y: "Eh tabii. Umarım iyi bir öğretmensindir."
J: "Göreceğiz. Hadi sahilin oraya gidelim, orada öğrenmen daha rahat olur. Cadde karışık."
Kafasını salladı ve yürümeye başladık. Yine konudan konuya atlayarak bir sürü şey konuştuk. Garip bir şekilde onunla rahatsız hissetmiyordum. Normalde insanlara karşı çekingen olurum, yakın arkadaşım bile olsa hep bi geride durarım ama Yoon sanki benim aynım gibiydi. Daha 2-3 gündür tanıyor olmama rağmen ona karşı çok yakın hissetmiştim.
Bir süre sonra sahile geldik. Bisikleti Yoon'un önüne çevirdim.
J: "Hadi bin bakalım."
Y: "Bak düşürmezsin di mi?"
J: "Yoon"
Y: "Efendim?"
J: "Ayakların yere değiyor zaten, tutmama ne gerek var PAÖDĞÖAĞD"
Y: "Ya... Tamam olabilir ama düşersem falan diye diyorum yoksa yani."
J: "Evet evet tamam, düşersen tutarım sorun yok. Bak şimdi rahatça otur, boyu iyi değilse koltuğu ayarlayalım. Sürmeye başlarken sol ayağın yerde, sağ ayağın da pedalın üstünde olsun ki sağ ile direkt çevirip ilerle. Ve asla sürerken gidona yani bisikletin direksiyonuna bakma, dengeni kaybedersin."
Y: "Anladım tamam dur deniyorum şimdi."
Dediğim gibi düzgünce oturup ayaklarını ayarladı, çevirdi dememe kalmadan dengeyi kaybedip yere yapışmasıyla kahkayı patlattım. Sinirle yüzüme baktığında daha çok gülmeye başladım. Gülmemi durduramıyordum. Yerde iki büklüm oturmuş, sinirle yüzüme bakıyordu. Sonra yüzü yumuşadı, garip bir şekilde gülüşümü izlemeye başladı. Bir anda benim de gülüşüm söndü. Ne kadar bilmiyorum ama bana çok uzun sürmüş gibi gelen bi bakışma yaşadık. Kafamı sallayıp kendime geldiğimde tekrar gülümseyip, yanına gittim ve kalkması için elimi uzattım. O da aynı şekilde kafasını sallayıp, elimi tutarak ayağa kalktı.
Y: "Hani düşersem tutacaktın? Gülmekten yerlere yatıyordun."
J:"Bir anlık boşluğuma geldi üzgünüm. Tamam hadi bir daha, bu sefer tutacağım söz."
Y: "Güveniyorum bak?"
J: "Güven."
Tekrar bindi, bu sefer bisikletin arkasından ve gidondan tutup onu dengeledim. Yavaş yavaş sürmeye başladı. Arada bir dengeyi kaybetti. Tekrar topladığında yavaşça elimi çektim. Çektigim gibi dengeyi kaybediyor olmasıyla geri tuttum. Gülümsedi. Gülümsedim.
Bir kaç deneyişin daha sonunda başardı. Tebrik etmek açısından bara gidip bir şeyler içmeyi teklif ettim. Kabul etti ve birlikte bara doğru ilerlemeye başladık. Ara ara bisikleti sürerek gidiyordu. Nihayet bara geldiğimizde bisikleti dışarı kilitleyip içeri girdik. İçki standının kenarına oturup sipariş verdik.
Kaç bardak bilmiyorum ama biraz fazla içtiğimizi fark edince kalkmaya karar verdik. Bardan çıkıp bisikleti de alıp ilerledik. Benim aksime Yoon oldukça sarhoştu. Ağzından bir şeyler geveleyip, sallana sallana yürüyordu. Evini bilmediğim için bana götürmeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my only star | yoonmin
Fanfiction"Min Yoongi, her bir yıldızdan daha parlak olan tek yıldızım..."