Sabah gözlerimi güneşin ilk ışıklarına açtım.
İlk kez uyanmak için zorlanmadım. Zaten gece boyu heyecandan fazla uyuyamamıştım. Babam amcamla birlikte tavşan avına gitmeme izin vermişti. Tabi ertesi gün ahırı temizleyip, yapacağı yeni kümes için ağaç kesmeyi kabul etmemin de büyük etkisi olmuştu.
O sırada annemin nazik sesini duydum ''Abraham kahvaltıya gel çabuk.'' Annem beklemekten hoşlanmayan bir kadındı. Bunda dedemin etkisi de tartışılamayacak kadar çoktu. Nede olsa çiftçi kökenli bir aileydik. Yan kasabadan babamla tanışma hikayeleri de baya ilginç. Ben bunları düşünürken erkek kardeşim pat diye odaya girdi '' Annemi bekletmemen gerek Abraham, yoksa ava gitmene izin vermez biliyorsun.''
Kardeşim Joseph çok ukala bir çocuktur. Benden 1 yaş küçük olmasına rağmen benden daha uzun ve daha yapılıdır. Annem sanırım proteinlerin çoğunu ona vermiş. Aşağı indiğimde her zamanki gibi kalabalık bir aile masası beni karşıladı. Büyük babam baş köşede sağında ve solunda 2 oğlu babam yani Eddie ve solunda amcam Michael.
Amcam Michael ok kullanmakta çok maharetlidir. Onu ok atarken 2 kere gördüm ve ikisi de hedefi şaşmamıştı. Babamın yanında kardeşim Joseph ,onun karşısında amcamın kızı yetim olan Amy oturuyordu. Masaya oturdum heyecanla yemeği yemeye başladım. Amcamla göz göze geldik ve bana göz kırptı ''Sakin ol Abraham altı üstü 2 tavşan belki de bir geyik avlayacağız seni görende Kurt Adam avlamaya çıkıyoruz sanır.''
Herkes güldü tabi bende her zamanki gibi kızardım. Huyum bu stres yapınca yanaklarım kızarıyor napayım. Yemekten sonra amcamla yola çıktık. Ceylan derisi kaplanmış Maun ağacından yapılma yayını aldı ve kaz tüyleriyle dengelenmiş oklarla dolu sadağını omzuna astı her zamanki gibi bir savaşçı gibi duruyordu.
Eğer reenkarnasyon gerçekse benim amcam önceleri büyük bir savaşçı yada komutan gibi bir şeymiş bunu bilmiyorum ama kesinlikle öyle olması lazım sohbet ederek ormana girdik. ''Lorry'le ilişki nasıl gidiyor.''
Lorry benim platonik aşkım onu görmek için her gün yan çiftliğe gidiyorum. Yan çiftlik dediğim ise 3 km uzakta ... Çiftliğimizin bu kadar yalnız bir yerde olmasının sebebi ise dedemmiş. Dedem yalnızlığı seviyormuş o yüzden burayı almış tabii ki bu yalanlarla ancak benim küçük kuzenimi kandırabilir. Ama onun gençliğinde krallık yeni bir savaştan çıkmıştı ve her yerde açlıktan eşkıyalığa ve yağmacılığa başlayan insanlar vardı. Merkezden bu kadar uzak ve tenha araziyi 4te 1 fiyatına aldığını biliyorum ama ön görüşlüymüş o yüzden tebrikte etmiyor değilim.
Savaştan sonra devlet kendini toplamış ve yeni kral tüm ordusuyla dağları mesken tutan eşkıyalara, isyancılara ve yaratıklara hayatı zindan etmiş. Dağda görülen canlının cezası sorgusuz sualsiz bulunduğu yerde infazmış. Hatta o yüzden eski adı Çiçek Dağı olan dağ artık Kızıl Dağ olarak adlandırmışlar. O dağda saklanacak o kadar çok yarık varmış ki; kral her yarıkta bir isyancı olduğunu biliyormuş. Eskiler derki; kral ülkesini refaha ve huzura kavuşturmak için ruhunu şeytana satmış. Şeytanda sadece kan aksın diye isyancıların yerini krala söylemiş yoksa bulmasına imkan olmayan gizli yerlerde saklanırlarmış.
Kral her yeri temizledikten sonra isyancıların ve eşkıyaların kalanlarını ve ailelerini o dağa toplamış, sonrada hepsini katletmiş o yüzden dağın rengi kızıla dönmüş. Neyse dedem eşkıya derdi kalmayınca aldığı topraklara gelmiş ve çiftlik kurmuş. Cidden zekiymiş, o sırada amcam sessiz ol diye işaret yaptı. Bir şey gördüğünü anladım okunu gerdi ve bir sincaba doğru saldı. Okun havada giderken çıkardığı "vizzz" sesini duydum ve sincap ağaca mıhlanmıştı. Amcam ''Bugüne bereketli başladık.'' ve ağaçtaki sincabı aldım. Tekrar konuşmaya başladı, bana ok atmanın inceliklerini anlatıyordu ''Oku çok germelisin , göğüs kasların zorlanacak ki düz gidebilsin ve en önemlisi okla aynı anda nefesini bırakacaksın.''
Söylediklerini elimdeki küçük not defterine yazıyordum. ''Sen şu sincabın içini temizle, eve gidene kadar kokmasın.'' cebimden dedemden yürüttüğüm eski çakıyı çıkardım. Amcam ''Bende bir işeyip geliyorum .'' dedi ve ardından ormanın derinliklerinde kayboldu. 3 dakika sonra yine o bilindik okun çıkarttığı "vizzz" sesini duydum amcam yine bir şey vurdu diyip yanına koşmaya başladım. Çalıların üstünden atlayıp yanına koşarken kan kokusunu aldım.
Bu kokunun bir cezbediciliği var derken o görüntüyü gördüm. Amcam kafasına bir ok saplanmış şekilde pantolonu sıyrık yerde ölü yatıyordu. Bunu kim yapmıştı? Beni de vurabilirdi !!!
Eve koşup haber vermeliydim. Koşmaya başladım. Koşarken çalılar kolumu ve yüzümü çiziyordu ama ben olayın şokunu daha üzerimden atamamıştım.
İlerledikçe ağırlaşan yanık kokusu burnuma gelmeye başladı...
Merhaba arkadaşlar yeni hikayem ile karşınızdayım. Bu hikayeyi iki kişi yazıyoruz. Elimizden geldiğince sizlere hikayemizin devamını yazmaya çalışacağız. Umarım beğenirsiniz bizim de ilk hikaye denememiz. Yorumlarınızı bekliyorum ;) :D