SELAMLAR
düz yazıyla geldim hadi bakalım
taekookumuz bu bölüm dertleşiyoriyi okumalarrr <33
______
Kim Taehyung
kulağa sadece basit bir isim gibi gelecek olan şey belki de benim yaşama sebebimdi. Duygularımı bu kadar derin bir şekilde yaşadığımı ilk defa hissettiren adam, her zaman ilkim ve ilkim kalacak...
Kendine aşık etmişti beni. Bazıları için kısa bir süre olsa bile sanırım bir insana bağlanmak o kadar da zor değildi...
Bunu da öğretmişti bana Taehyung. Zamanın bir değeri olmadığını, kalbim seçmişti onu. Ipler kopmuştu bir kere hiçbir şey elimde değildi artık.
Bu derin duygu ve düşüncelerimden kısa bir süre de olsa arınmam gerektiğini farketmiş duvarla olan bakışmamı kesip oturduğum koltuktan ayaklanmış ve odama doğru yönlendirmiştim adımlarımı.
yatağın karşısında duran aynada ki görüntüm gözüme carptığında ise kendimi bir anda aynanın karşısında bulmuş ve kendime şöyle bir bakmıştım. Ne gördüğümü sorarsanız ise; bitmiş bir Jungkook vardı karşımda. Şu kısacık sürede bile nasıl bu hale geldiğimi sorgulayamayacak haldeydim, başımın ağrısı kendini belli ettiği anda mutfağa inip ağzıma bir ağrı kesici atmış tekrardan salona dönerek Taehyung'un gelmesini beklemiştim.
Kısa bir süre sonra çalan zille ayaklanmış ve kapıyı açmıştım. Üzerine geçirdiği siyah ceketi, siyah pantolonu ve beyaz tişörtü ile her ne kadar sıradan olsa bile o kadar mükemmeldi ki. Karşısınızda gördüğünüz anda nutkunuz tutulurdu, konuşamaz, yutkunamazdınız.
O ise uzun süredir bakışlarımı yüzünde gezdirdiğim için garipseyen bir bakış atmış ve gülerek kurmuştu cümlesini "iyi misin Jungkook?" belli belirsiz başımı sallamış, içeri geçmesi için kapının önünden çekilmiştim içeriye girdiği anda elinde ki poşetleri yere bırakmış ve bana dönerek açmıştı kollarını.
şaşkın bakışlarımı garipsemiş olacak ki tekrardan gülümsemişti "bana sarılmayacak mısın?" demişti yüzüme doğru.
Ona sarılacak mıydım?
Hala şaşkın olmama rağmen açtığı kollarının arasına girmiş, kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yaslamıştım.
Sanırım tek ihtiyacım olan şey buydu. Onun kokusunu hissetmek, onun kolları arasında olmak, belki de o olmak. Tek beden de bütün olmaya ihtiyacım vardı.
Ellerini belimde ve saçlarımda hissettiğimde burnumu boynuna dayamış ve doya doya çekmiştim kokusunu içime. Kokusunu anlat derlerse kullanacağım tek kelime huzur olurdu. Kolları arasında olmak sizi bütün dertlerinizden kısacık bir süre bile olsa çekip alıyordu.
Yaklaşık bir dakika aynı pozisyonda durduktan sonra yavaşça kollarımı istemeyerekte olsa ondan ayırmıştım.
Salondaki koltuklara yöneldiği sırada "bir şeyler içer misin?" sorumla oturduğu koltukta dikkatini bana vermiş ve kafasını sallamıştı ağır ağır. "başım biraz ağrıyor kahve varsa içebilirim" kafamı sallayarak mutfağa ilerlemiş fazla oyalanmadan ikimize de birer kupa kahve alarak salona dönmüş masanın üstüne bıraktıktan sonra yanında yerimi almıştım.
"neden başın ağrıyor?" diye sordum ilgili bir sesle. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra kafasını koltukta yaslayarak bana bakmaya başlamıştı. Iki dakika bu şekilde durup beni izlemesi ise gerginliğimin artmasına sebep oluyordu.
"Taehyung" koluna dokunarak ismini söylemekle transtan çıkmış gibi kafasını hafifçe sallamış "ne sormuştun" aslında sevinip gülmeme yetecek bir cevaptı ama bunu yapamayacak kadar halsizdim. "başın neden ağrıyor?" sorumu tazeleyerek sormuştum.
"düşündüm"
"neyi?"
"seni"
anlamamış gibi suratına bakmış ciddi bir ifadeyle boğazını temizleyip bana dönmesine sebep olmuştum. "Jungkook" demişti, içim gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PillowTalk | Taekook
FanfictionJungkook kızgınlıkta, maskeli baloda seviştiği alfayı arıyordu. -acemi.