Güzel defterime yakışıklı kalemimden aktardıgım notlarım şöyleydi.
✔️NOTLARIM 1**
🌱**İlk Vahiy**🌱
Hz. Muhammed (s.a. v)
Bilincinde olduğu ruhsal olayların yanı sıra bazı güçlü manevî işaretler almaya başlamış.
Sevgili peygamberimize Bunların nasıl olduğu sorulduğunda onların, uykuda iken gelen "Sabahın aydınlığı gibi gerçek görüntüler"olduğunu Söylermiş.Bunların sonucunda tenha yerleri tercih etmeye başlamış.
Mekke'nin üstündeki tepelerden birine, Hira dağındaki bir mağaraya, inzivaya çekilmeyi adet haline getirmiş.
İsmailoğulları arasında gelenek haline gelen bu durum Kureyş geleneklerine yabancı ve garip bir olay değildi.Her nesilde,belirli bir süre insanların dünyadan el çekip yalnız kalmayı tercih eden birileri bulunurmuş.
İnziva Eski ve hala devam eden bir gelenek olması sebibi ile Sevgili peygamberimiz Muhammed (s.a.s), yanına biraz yiyecek alır ve bir kaç geceyi Allah'a ibadetle geçirirmiş.
Daha sonra ailesine döner tekrar yiyecek ve gerekli şeyleri alıp geri getirirmiş.
Sevgili peygamberimiz bu yıllarda ara sıra, şehirden ayrılıp, mağaraya yaklaştığında "Ey Allah'ın Rasûlü,sana selâm olsun!" gibi sesler duyarmış.
Geriye dönüp kimin konustuğunu araştırdığında kayalar ve ağaçlardan başka kimse göremezmiş.Ramazan geleneksel inziva ayı idi.
Peygamberimiz Kırk yaşında iken, Ramazan'ın sonlarına doğru bir gece yalnızken ona insan seklinde bir melek gelmiş.
Melek ona"Oku!"demiş. O, "Ben okuma bilmem! deyince, Peygamberimizin kendi anlattığı şekli ile şunlar olmuş.
Melek beni aldı ve dayanabileceğim son noktaya kadar sıktı.
Daha sonra beni bırakıp:"Oku! dedi. Ben okuma bilmem!"dedim,beni tekrar aldı ve sıktı ve tekrar takatımın son noktasında bırakıp, tekrar "Oku! dedi, ben yine okuma bilmen" dedim. Beni üçüncü defa aynen sıktı ve bıraktığında şöyle dedi:🌿Yaradan rabbinin adıyla oku
O,insanı bir kan pıhtısından yarattı.
Oku,senin Rabbin en büyük kerem sahibidir:
Ki O,kalemle(yazmayı) öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.🌿
↪️(A'lak:1-5)↩️Sevgili peygamberimiz bu sözleri meleğin arkadan tekrarladı ve melek onu bırakıp gitti. Peygamber efendimiz daha sonraları şöyle dermiş:"Sanki kelimeler kalbime yazılmıştı." Peygamberimiz bu değişik olaylar üzerine çok korkmuş.
Şairlere olduğu gibi bir cinin kendisine musallat olduğunu düşünmüş.
Bu yüzden hemen mağarayı tetk etmiş: dağdan inerken yukarıdan bir sesin şöyle dediğini duymuş: "Ey muhammed, sen Allah'ın Rasûlü'sün, ben de Cebrâîl'im." Peygamberimiz Muhammed (s.a.s) gözlerini yukarı çevirdi onu marağarda ziyaret eden kimse ordaydı, fakat bu kez melek şeklindeydi,tüm ufku kaplamıştı. Tekrar "Ey Muhammed sen, Allah',ın Rasûlü'sün, ben de Cebrâîl'im" demiş.Canım kalemim ile notlarımı yazmaya devam ediyordum.
Peygamber efendimizin yaşadığı bu hadiseleri Dünkültürü ve Ahlak bilgisi derslerinde kısmen işlemistik.
Bu kadar ayrıntıyı öğrenmek manevi anlamda kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyordu.Derince düşündüğümde insan olarak gerçekten bir arayış içinde oluyoruz. Bu arayış insanoğlu'nun fıtratında var.
Sığınacak bir yer arıyoruz. Elimizde olmadan, Hani hep deriz ya "Sığınacak bir liman arıyorum"diye
İşte o limanı bulma ve sığınma arzusu,ruhumuzu doyuracak bir arayış içindir.
İnsanin ruhu aç olursa bir sürü psikolojisik sorunlarla karşılaşa bilir.
Sığınma arzusu Fıtratımızdan kaynaklanan bir gerçektir.Yıllar boyu süregelen bir sığınma arzusu ve İnsanoğlunun
tarihlere dayanan rab arayışını inkâr edemeyiz.Huzura ermek demek benim için artık ruhumu doyurmaktan geçiyordu. Bu sebebten körükörüne söylenenlere inanmaktansa araştırıp kendi kendime bulmak istiyordum kalbimi yakan şeyin hikmetini.
Neden eski ben yoktu?
Neden bu kadar değiştiğimi anlamak istiyordum.
Ve hala kalbimin acısı geçmemişti.
Dua benim silahımdı artık.
Kalem sırdaşım.
Kağırt arkadaşımdı.
Kalemin hikmeti büyüktü hissediyordum.
Büyük olmasa Kalem suresi olur muydu hiç. diyerek düşünüyordum.İlk vahiy ile ilgili baya bir not tutmuştum fakat bi o kadar daha mevcuttu.
Çünkü okuduğum makaleler ve dini kitapların özetini çıkararak temel noktalara değinmek istiyordum.Zamanım nasıl geçtiğini anlamamıştım çakılı kaldığım sandalyede.
Gözlerim iyice yorulmuştu. Uzun süre bilgisayar ekranına
bakmaktan kançanağına dönmüştü.
Saatlerce de sabit bir şekilde oturmaktan baçaklarım ağırıyordu.
Kandolaşımına ihtiyacı vardı vücudumun.
Oturduğum sandalyeden kalkıp lavabobun yolunu tutmuştum.
İhtiyacımı giderdikten sonra Mutfağa varmıştım.Mutfakta birseyler atıştırıp sonrada yatak odama çıkıp uzanacaktım.
Uzun bir aranın ardindan nihayet telefonum çalıyordu.
Arkaşlarımı artık; arayıp,sormuyordum.
Onlarda aynı şekilde beni arayıp sormuyorlardı.
Arayan arkadaşım Beril'di.
Telefonu elime alıp ve almamak arasında gidip geldim.
Sonunda karar vererek basıp kapattım yüzüne.
Merak etmiş olmalı ki bukez diğerleride aramaya başlamıştı.
Hepsinin yüzüne telefonu basıp kapatıyordum.Stresten dişlerim ile dudaklarımı kemiriyordum.
Neyse ki çözüm olarak telefonu uçak moduna almıştım.
Saat geç olsa da aklım yine ilk vahiyde kalmıştı.
Neyse ki kalan eksiklerimi yarın erkenden uyanıp yapacağımı düşünüyordum.
Çok uykum gelmişti uyumalıydım.
Sabah olunca annem ve babam da evde olacaklardı.Yarınki sabaha iki mutlulukla uyanacaktım.
.