Göğün 16. katında her zaman olduğu gibi zaman geçiren Ülgen'in, yardımcısı Karluk Han duman biçiminde süzülerek Altın Otağına girdi. Ülgen ile görüşmesi gerekiyordu. Çünkü yer altında hareketlilik vardı. Altın Otağın gözeticileri onu durdurdu.
Karluk:
-Ülgen hanımızı tez tapmam(Bulmam) gerek. İçeride mi ?
Otağ gözeticisi:
-Ülgen han içeride. Burada gözle(bekle).
Karluk sabırsız bir şekilde beklerken,gözetici otağa girdi. Altın Otağın kapıları bütün görkemi ile açıldı. Ülgen Han Altın oturağında oturmaktaydı. Gözetici içeriden geri çıkıp:
-"Sizi bekliyor Hanım" dedi. Elini göğüsüne vurarak ona esenlik diledi.
Karluk Han tez adımlarla Ülgen Hanın önüne geçip, diz çöküp elini göğsüne vurdu. Ülgen Han elini göğsüne vurarak:
-"Dinliyorum Karluk" dedi.
-Hanım bağışlayın. Acbadı Katında Albızlar(Şeytanlar) hazırlık ediyor. "Erlik Han albızlarına savaşa hazırlanmalarını emrediyor" dedi. Ülgen kızarak yerinden kalktı:
-Tez Yayık,Suyla ve Utkıçı gelsin. "Acbadı katına gideceğiz" dedi. Karluk Han elini göğsüne vurup, yere çöktü. Sonra ayağa kalkıp geri geri adımlarla dışarı çıktı. Ülgen ise üzerine savıtını(zırhını) giyiyordu.****
Karluk Han tez bir şekilde gök katları arasında geziyordu. İlk olarak Utkıçı'nın katına gitti. Ama Utkıçı orada yoktu. Sonra sırasıyla Yayık ve Suyla Han'ı ziyaret etti. Ülgen'in yarlığını onlara bildirince hiç gözlemeden onlar da Karluk hana katıldılar. Beraber Ülgen hanın altın otağına gittiler. Ülgen Han onları otağın önünde savıtını,tulgasını,kılıç ve yıldırım atan yayını kuşandı. Yanında Kıyanlar olarak bilinen 9 kızı ve Kıyatlar olarak bilinen 7 oğlu ile birlikteydi. Hepsi ellerinde kılıç ile gözlüyorlardı. Ülgen Han:
-"Herkes Tulparlarına binsin" dedi. Tulpar kanatları olan attı. Herkes Tulparlarına bindi. Yer altının en dip katı olan acbadı katına doğru yola koyuldular.****
Acbadı katının kapısına gelmişlerdi. Ama kapının gözeticileri orda değildi. Bu kızık (tuhaf) bir durumdu. Çünkü Ülgen onlara kapıdan ayrılmamalarını buyurmuştu. Kıyanlardan ikisi Tulparından aşağı inip kapıyı açtı. Kimseler yoktu. Ülgen han önden tulparı ile usul usul içeri girdi. Kapının dibinde Ülgen hanın görevlendirdiği gözetici alpların ölüleri vardı. 2 alp elleri arkadan bağlanmış şekilde öylece yatıyordu. Ülgen onların ruhlarını arındırdı. Sonra ayağa kalkıp arkasını döndü. Kızı Ançmay ona bakıyordu. Kızına;
-"Herkese söyle. Baykayış (dikkatli) olsunlar" dedi. Kızı korkusuz ve güzel bir bakışla;
-"Olur Atam" dedi. Dönüp tulparı ile ileri atıldı. Acbadı'nın kapısında gözleyen diğerlerinin yanına çıktı. Ülgen içeride tek başına kalmıştı. O anda Acbadı kapıları kapandı. Ülgen artık pusunun içinde olduğunu anlamıştı. Yayını sırtından söküp eline aldı. Acbadı kapısının üzerinde iki tane albız vardı. İkisini de yıldırım atan yayı ile vurdu. Kapıya doğru yaklaştı. Ama kendi bu kapının içeriden açılmaması için düzdürmüştü. Garip olan kızıl gök rengi (mor) ipe okşayan(benzeyen) bir çeşit abrav(büyü) gibiydi. Ülgen Han kapıyı açamayacağını anlamıştı. Bu yüzden tulparını daha derinlere doğru sürdü.****
İlerledikçe bir tuhaflık olduğunu iyice anlıyordu. Şunluktan(çünkü) normalde buralarda albızların olması gerekiyordu. O anda karşısında Taz Hanımı gördü. Bu olanaksızdı. Çünkü Taz Hanım savaşta ölmüştü. Ülgen han onun gerçek olup olmadığını kontrol etmek için tulparını yürütmek istedi. Ama tulpar yürümedi. Ülgen han ayıkmıştı. Bu yol albızı Azmıç'tan başka bir şey değildi. Bu nedenle tulpar yürümüyordu. Ülgen yayını çekip ona doğru bir yıldırım oku fırlattı. Taz hanımı bir kere daha gördüğü için eski günlerini esine düşmüştü(aklına gelmişti). Ama bu Taz hanım değil bir tuzaktı. Taz Hanıma bir kez daha esenlik diledi. Yoluna devam etmek zorundaydı. Erlik Han'ı bulup bütün bunların ne demek olduğunu öğrenmeliydi. İlerledikçe kimsenin yerinde olmadığını görüyordu. Egemen tepeye çıkmıştı. Etrafa baktı. Erlik Han'ın oturağını görüyordu. Ama çevresinde kimseler yoktu. Erlik'in oturağına doğru ilerledi. Tulpar kanatlı at olduğu için süzülerek inmişti. Erlik'in oturağına geldi. Tulparından aşağı inip etrafa bakındı. Gümüşten olan oturağına dokundu. Hemen arkasında bir şey hissetti. Bu Erlik'in kızlarıydı. Kara kızlar denen bu kızların farklı bir çekiciliği vardı. Ülgen Han onlara boyun eğmemek için uğraşıyordu. Boyun eğmediğini ve direndiğini gören Erlik Abralara buyruk verdi. İki Abra onu kollarından iki Abra da onu bacaklarından yakalayıverdi. Ülgen tuzağa düştüğünü anladı. Artık hiç bir şey yapamıyordu. Kımıldayamıyordu bile. Erlik onun bu halini görünce karşısına çıktı. Gülerek ona yaklaşıyordu. Elinde Yeşil çelikten yapılmış kılıç vardı. Kara ve kıvırcık saçları yer altının sıcak yellerinde uçuşuyor, köpek dişlerinden selikleri(salya) akıyordu. Kaba ve boğuk sesi ile :
-Ülgen Han...
Ülgen sinirli bir ses tonu ile :
-Erlik. Dileğin nedir? Neyin peşindesin?
Erlik Han ciddi bir şekilde:
-Beni bu yerin dibine tutsak eden adamdan ne isteyebilirim ki ? "Sadece seni alkış yağdırmak (teşekkür etmek) istedim" dedi. Hala gülüyordu. Bu gülüş hiç ama hiç iyi görünmüyordu. Erlik Han yanına abravdan (büyüden) anlayan kamlarını çağırdı. Kamları bir çeşit abrav için hazırlıklar yapmaya başladı. Ülgen han daha da sinirlenerek:
-Ne yapmak istiyorsun? "Tez söyle bana albız" dedi.
Erlik Han yine gülerek:
-Hanım, yarattığınız kişilik (insanlık) tanrıdan çakınmakta(şikayetlenmekte). Tanrının kendilerini unuttuğunu düşünüyorlar. "Bu yüzden gidip onlara ben sizi unutmadım demenizi istiyorum" dedi. Ülgen Han gülerek ona baktı:
-Ben göksel varlığım. Onlar beni göremez.
-Bu yüzden sizi kişi(insan) eyleyeceğiz. Kişiler Tanrılarını görmek istiyor. "Artık kimse Tanrının varlığına inanmıyor" dedi. Ülgen Han şaşmıştı. Erlik Han bunu nasıl yapabilecekti?
Erlik'in kamları gelip:
-Hazırız Hanım.dedi. Ülgen ona baktı.
-"Yaptıklarına pişman olacaksın Erlik" dedi. Ülgen Han'ın altında geçit açıldı. Ülgen Han altına baktı. Kızılgök(mor) ile kızıl arasında bir geçitti. Geçit büyüdükçe içerisinde Dünya görünmeye başladı. Erlik Han kamlarına:
-Onun kişi Dünyasında görünür olmasını nasıl sağlayacağız?
-Hanım geçitten geçtiği an o da kişi olacaktır. Daha sonra biz abravı bozmadan düzelmeyecek, dünyadan gelemeyecek.
Erlik Han gülerek ona baktı. Ülgen Han gülüyordu. Erlik:
-Kişiler dünyasında kalmayı mı istiyorsun?
-Acbadı'nın kapısında alplarım ve hanlarım gözlemekte. Onlar Acbadıya girmeyi başarınca size olacaklar için gülüyorum.
Erlik bu bilgiyi zaten biliyordu. Bu yüzden Erlik han gülerek:
-İyi yolculuklar. Ülgen hanı Abraların bırakmasıyla düşmesi bir oldu. Ülgen Han düşer düşmez geçit kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYADAKİ TANRI (Düzenlenmektedir!)
FantasyBugüne kadar Tanrı ile şeytan arasında geçen savaşlar ve olaylar tüm mitoloji ve dinlere yansımıştır. Bildiğiniz üzere tüm din ve mitolojilerde Tanrı şeytanı kovup insanların başına musallat etmiştir. Peki ya Tanrı şeytana yenilip dünyaya gönderilse...