"2019-2020 sezonu, İtalya Serie A şampiyonu Castello oluyor!"
Alkışlar, çığlıklar, tezahüratlar ve daha niceleri. Bugün herkes mutlu, herkesin kalbi bir atıyor. Tüm sene çabaladığımız şey nihayet gerçek oldu ve şimdi, emeklerimizin karşılığını alma zamanı.
Takım kaptanı Max, oyuncu grubunun önüne geçip tüm taraftara beste söyletirken onları neden bu kadar uzaktan izlediğimi sorguluyorum. Bir yanım yanlarına gidip bu kutlamaların bizzat içinde bulunmak istese de bulunduğum mevkii buna izin vermeyecek düzeyde olduğu için geri gidiyor adımlarım.
Sonra da keşke böyle olmasa düşüncesi zihnimde dolaşıyor.
"Hey," diyen sesini duyuyorum onun. Ne ara geldiğine dair hiçbir fikrim yok. Arkamı dönüp yüz yüze geldiğimizde "Neden buradasın?" diyor bana. Üzerinde ilk iki düğmesi açık beyaz bir gömlek var, altında ise siyah bir pantolon. Bilekliği yerli yerinde, saçları ise özenle taranmış. Parfüm kokusu genzime nüfuz ettiğinde bunu ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anımsıyorum. Her zamankinden çok daha şık gözüküyor bugün.
"Nerede olayım?" diyorum karşılık olarak. Tüm takım sahanın ortasında kutlama yapıyor; yalnızca Ryan, Albert, David ve ben kenarda duruyoruz. O ise tebrikleri kabul etmekle meşguldü şimdiye kadar. Sahi, tebrik işini ne çabuk atlatmıştı da aramıza katılabilmişti?
"Mesela, orada." dedi, sahanın ortasını işaret ederken. Hadi canım, der gibi bir ifadeye büründü yüzüm. Bu her ne kadar çok istediğim bir şey olsa da geri durmam gerektiğinin bilincindeydim.
"Saçmalama."
"Bence şu an sen saçmalıyorsun." Sessiz kaldığım kısa bir sürenin sonunda elimde baskı hissettim, hemen ardından ona ayak uydurmaya çalışırken adımlarım birbirine dolandı. Tam şu an beni sahanın ortasına götürüyordu ve normal olan nabzımın iki katına çıktığını hissediyordum.
"Ne yapıyorsun?"
"Olması gerekeni."
Bizim o yöne ilerlediğimizi -benim çekiştirildiğimi- gören oyuncu grubu önce durup sonra alkışlamaya başladı bir anda. Sanırım benden ziyade onu alkışlıyorlardı üstün başarısından dolayı ama promosyonu gibi yanında durduğum için ben de nasiplenebilirdim bu durumdan.
Futbolcuların yanlarında durduk.
Max, onun için üçlü çektirmeye yeltendi ama başaramadı ve etrafta ölüm sessizliği oluştu. Beni bu kez daha nazik bir şekilde tutup kendine çektiğinde etrafın karardığını ve sanki bir tiyatro sahnesindeymişiz gibi tek bir ışığın üzerimizde toplandığını, bizi aydınlattığını hissettim.
Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı ve beynim, bunun bir rüya olduğunu defalarca hatırlattı bana.
Çünkü gerçekte böyle bir şey yaşanamazdı.
Telefonumun sinir bozucu sesi ısrarla beynimden içeri girmeye çalışıp gördüğüm rüyaya sızmaya çabalasa da buna izin vermedim. Fakat bu durum direkt olarak uyanmama sebep olmuştu ve şimdi dönüp bakınca asıl sinir bozucu olanın bu olduğunu daha yeni fark edebiliyordum.
Hem kapım, hem telefonum aynı anda çalıyordu. Birinin sesi yeterince katlanılmazken ikincisinin de ona eşlik etmesine ne gerek vardı şimdi?
Önce yastığı kulaklarıma bastırıp -belki daha çok suratıma- sesin gitmesini bekledim ama aynı desibelde çalmasına rağmen sanki gittikçe artıyor gibiydi. Buna biraz daha katlanamayacağımı fark edince pes ettim ve üzerimdeki yorganı bir kenara atıp yatakta doğruldum. Şu kapı biraz daha çalmaya devam ederse bundan sonraki durağım kesinlikle ruh ve sinir hastalıkları merkezi olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maestro | josé ernesto sosa
Fanfictionjosé: 2010-2011 şampiyonu Fenerbahçe'dir görüldü ✅✅ 🎩 Kumsal A. Bianchi, uzun yıllar İtalya'da görev yapmış başarılı bir antrenördür. Yaşanan olaylar onu oradaki görevinden alıkoyunca yeni bir meydan okuma yapmak için Fenerbahçe'ye gelir. Farklı bi...