Zaman ikisi içinde durmuştu. Seokjin nefes alamıyor, taehyung ise put gibi kalmıştı. Dudaklarının üzerinde, seokjin'in sıcak dudakları vardı. Taehyung'u delirten, onun hala dudaklarını çekmemiş oluşuydu. İçinden sürekli kendini sakin tutmaya çalışıyordu ama bu mümkün değildi. Çünkü seokjin asla çekilmiyordu.
Taehyung aklını yitirdiğini, hatta net bir şekilde, delirdiğini düşünmüştü. Seokjin ise daha fazla dayanamıyordu. Tokat yemediği için bundan güç almıştı. Tek istediği baldan tatlı dudaklarını öpebilmekti. Dudaklarını hareket ettirmek için hamle yapacağı sırada, taehyung'un sendelemesi üzerine hızla açtı gözlerini.
Taehyung daha fazla bu yakınlığa dayanamadı. Seokjin'in sıcak nefesini ağzının kenarlarında hissettikçe, bayılacaktı. Zaten bedeni bu kadar heyecanı ve mutluluğu kaldıramamıştı. "Bebeğim iyi misin?" Taehyung'un belini daha sıkı tutmuş ve kendine çekmişti. "İyiyim, sanırım açlıktan oldu." Bununla elbette alakası yoktu.
"Gel şöyle oturalım." Seokjin'e tutunarak masanın yanındaki sandalyeye oturdu. Ruhu çekilmiş gibi hissediyordu. Nasıl onun sıcak dudaklarını tadabilmişti? Buna hala inanamıyordu. Yıllardır hayali olan dudaklara resmen yanlışlıkla değmişti? Acaba seokjin ne düşünüyordu? Ona soğuk davranacak mıydı?
Tüm bunlar huzursuz hissetmesine neden oluyordu. Tam şu an yere çöküp, ağlamak istiyordu. "Bebeğim bana doğruyu söyle iyisin değil mi?" Bir yandan taehyung'un saçlarını okşuyordu. Taehyung ise onun uzak davranmıyor oluşuna güvenmişti. "İyiyim, gerçekten açlıktan oldu." Seokjin yaklaştı ve taehyung'un saçlarını öptü.
"Ben şimdi yiyecek bir şeyler hazırlarım. Sen dinlen tamam mı?" Taehyung bir an önce toparlanmak istiyordu. Aklından asla bu görüntü gitmiyordu. "Bir bardak soğuk su verir misin?" Seokjin hemen dolaba doğru ilerledi ve soğuk sudan bardağa döküp, ketıldan biraz sıcak su ekledi. Hasta olmasını istemediği için, soğuk su veremezdi.
"Al güzelim," taehyung'un içi yanıyordu. Az önce olanların üzerine buz gibi suyu içmek istemişti. Hala bedeni titriyordu. Duyguları uçta yaşayıp, böyle mükemmel anları, hep kendisinde geri tepiyordu. Ilık suyu son damlasına kadar içip, masaya bıraktığında kendisine endişeli gözlerle bakan seokjin'e kaymıştı gözleri. Ona da kıyamıyordu.
Elini seokjin'in yanağına attı ve yavaş yavaş okşadı. "İyiyim, endişelenme. Yemek yapmak için heyecanlandım ve açlıkla birleşince zaten başım dönmüştü ama sana belli etmemiştim. Belli ki daha fazla buna dayanamadım." Seokjin hemen sardı kollarını bedenine. Sıkıca sarıldı. O bu haldeyken, birde onu öpmeye yeltenmişti.
"Ben şimdi kahvaltıyı hazırlıyorum." Biraz çekilip, yanağına uzun bir öpücük bıraktı. "Sen sadece dinlen tamam mı?" Taehyung kafasıyla onayladı. Başka bir şey yapacak gücü kalmamıştı zaten. Seokjin hemen yarım kalan şeyleri hazırlamaya koyuldu. Bunları yaparken dudaklarında hala, onun sıcaklığını hissediyordu.
Eğer biraz daha öyle dursalardı seokjin asla dayanamazdı. Kesinlikle onu öpecek ve devamını isteyecekti. Aklı yeni yeni kendine gelirken, elindeki bıçağı kalbine saplamak istiyordu. Nasıl olur da onun hislerini bilmeden onu öpmek isterdi? Utançtan kulaklarına kadar kızarmıştı. Yine de taehyung'un sıcaklığı... Nefisti.
Sonunda her şey hazır olduğunda nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. İkisinin üzerinde garip bir gerginlik vardı. Çok sayılmazdı ama az değildi. Omleti tabağa koyup, yanına domates ve peynir dilimledi. Biraz da zeytin ve yeşillik koyup, taehyung'un önüne bıraktı. Kendi tabağını da aynı şekilde alıp, yanına geçti.
Taehyung ise masadaki portakal suyunu bardaklara döküp, ortamdaki sıkıntılı nefes seslerini dinliyordu. Gerginlik olacağını elbette biliyordu ama sessizlik... Acaba seokjin bu konuyu açacak mıydı? İşte bunu bilmiyordu. "Taehyung," Seokjin'in seslenmesi üzerine gergince ona baktı. Ne diyeceğini merak etmişti.