Taehyung ciddi anlamda uçağa saatler önce binmişti ve geliyordu. Hâlâ benim için kaçamak yapıp Kore'ye dönmek için uçağa bindiğine inanamıyordum.
Uçuşun 14 saat süreceğini söylemişti. Ve bu saatler bana ölümden beter gelmişti.
Beklerken bir kaç saat uyumuştum bile.
Bana havaalanına ineceği saati tahmini olarak bildirmişti. O da istikrarla sormuştum, çünkü inmesi için bekleyecektim.
Sabah olmuş ve ben tek lokma dahi yememiştim, buna rağmen hiç bir şey umrumda değildi çünkü heyecandan ölüyordum. Taehyung ile kavuşmamıza saatler kalmıştı.
*
Soluk soluğa Las Vegas'tan Seul'e iniş yapan uçağın bekleme alanına geçtiğimde bavullarıyla inen kişilerin arasında Kim Taehyung'u görmeye çalıştım.
Önümde, tıpkı benim gibi bekleyen insanlar vardı. Zıplayarak daha rahat görmek için çabalarken kahverengi salaş pantolon, beyaz saten gömlek ve güneş gözlüğüyle görüş alanıma girdiğinde elim ayağım boşaldı.
Beynimde şimşekler çakmış gibi hissettim. O'ydu... Gerçekten oydu ve gelmişti. Elinde deri, kahverengi bir çanta vardı.
Kalabalığın arasına bakmadan, dikkat çekmemek ister gibi başını önüne eğip hızlıca ilerlediğinde neredeyse çaprazımdan geçse de beni görmedi.
Ona havaalanına gelip bekleyeceğime dair hiç bir şey söylememiştim. Ama yine de iniş saatini merak ettiğimi geveleyip öğrenmiştim. Bir saat burada dikilmekten ayaklarım ağrımıştı, ama ona sürpriz yapmak istemiştim.
Arkasından bakmaya son verip peşinden koşturarak insanlara çarpmamaya özen gösterip saniyeler içerisinde yanına ulaştım.
"Merhaba Kim Taehyung." Sesim öyle bir çatlak çıkmıştı ki, bu sesin bana ait olduğuna bile şüphe ederek öksürüp boğazımı temizleme ihtiyacı duydum.
"Merhaba, çok meşgulüm lütfen müsaade eder misin?" Yüzüme dahi bakmadan ilerlemeye devam ettiğinde ağzım şokla açıldı. İmza isteyen hayranlardan mı zannetmişti beni?
"Benim!" diye seslendim arkasından. "Jungkook... Güzelin." Yanımızdan bir sürü insan bir koşturma içerisinde geçip giderken, sözlerimi duymasıyla duraksadı.
Arkasını döndüğü anda gözlüğünü kaydırarak burnuna itekleyip gözlerimizi buluşturduğunda nefesim tekledi. "Güzelim, sensin..." dedi ve orada dikilmeye son verip aramıza açtığı mesafeyi saniyeler içerisinde kapatıp çantasını yere bıraktı ve ellerini belime dolayarak beni sıkıca sarmaladı.
Gözlerim dolu dolu olurken, burnumda müthiş bir sızı belirdi. "Oh belin... Tanrım gerçekten de incecik." dediğinde başımı usulca olumlu anlamda salladım.
Tek eli belimi sıkıca tutmaya devam ederken, diğer eli yüzüme tırmandı. "Bir bakayım sana, ah resimlerde olduğundan çok daha güzelsin." dediğinde kilitlenip kalmış gibi ona bakakaldım. Hipnoz edilmiş gibi hissediyordum.
Kirpik diplerimden yavaşça yaşlar tenimi yaka yaka süzülürken, kaşları çatıldı. Gözlüğü iyice burnuna doğru kaymıştı.
"Neden ağlıyorsun, hey hey ağlama." Telaşla konuşurken parmak boğumlarıyla gözyaşlarımın yolunu kestiğinde burnumu çektim.
Yanık teni, çakmak gibi parlayan o derin bakışları, hokka gibi burnu ve kalemle çizilmiş gibi biçimli dudakları... O tenini süsleyen benleri... Dağınık koyu saçları... Tanrım o gerçekten de karşımdaydı! Sanat eseri gibiydi.
"Gerçekten geldin..." diye fısıldadığımda , belimi bırakıp iki eliyle yüzümü avuçladı. "Geldim güzelim, senin için geldim." dedi ve burnunu burnuma sürttü. Bu hamlesiyle gözlüğü yukarıya doğru kayıp gözlerini kapattığında havaalanının ortasında olduğumuz gerçeğini, onun ünlü bir oyuncu olduğunu ve tanınabileceği gerçeğini dahi hiçe sayarak dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
İçimde depremler olmuş, kafatasımda bombalar patlamış gibi sarsıldığımda, tek eli hızla belime kayarak beni korumacı bir tavırla tuttu.
Son derece naif bir şekilde dudakları dudaklarımın üstünde kımıldarken, beynimde şimşekler çaktı, kasıklarımda havai fişekler patladı.
O sıcacık, mentollü lipbalmlı, kadife gibi yumuşacık dudaklarına esir oldum. Asla ayrılmak istemedim. Kolları arasına yığılacak kadar kendimden geçerken, alt dudağımı ağzının içine yavaşça çekerek emdiğinde beynimden vurulmuşa döndüm.
Dudaklarının arasına boğuk bir şekilde inledim. Dudaklarımın tadına varmak istercesine emdi kısa bir süre. Sonrasında kalabalığın ortasında olduğumuz gerçeğiyle dudaklarını ıslak sesle ayırdı dudaklarımdan.
O sıcak yumuşaklığından koptuğum için bozguna uğramışım gibi sallandım.
"Bu-bu bir rüya-rüyaysa uyanmak istemiyorum." diye soluk soluğa konuştuğumda, dudaklarının iki kenarı yukarıya doğru kıvrıldı.
"Rüya değil güzelim, gerçek." dedi ve tek eliyle bileğimi yakalayıp elimi dudaklarına doğru yaklaştırdığında aval aval bakışlarım eşliğinde onu izledim.
"Gerçeğim ve yanındayım." diye ekledikten sonra nemli dudaklarını avcuma bastırdı.
**
Bölüm sonu :) Ay Taehyung ünlü bir oyuncu ve tanınabileceği halde bu riski alıp herkesin ortasında öpüverdi ya JK'yi. Ya bunlar çok tatlış beee, oldu bunlar diyorum ben size jshjfsdfh
Gelecek bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın. Seviyorum sizi <33
Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz
-Şevval
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOLLER AT ME • TAEKOOK ✓
FanfictionJeon Jungkook Wattpad yazarıdır. Yıllardır hayranı olduğu oyuncu Kim Taehyung'u anlattığı hikayelerinden birine şans eseri Kim Taehyung denk gelip okuyacaktır. Texting Bölümler kısa kısa, çerezlik fic