2|Growing feelings
O akşamın ardından Yoongi, her gün derslerden sonra Jungkook ile gölde buluşup ona kitap okumaya başladı. Bunun onu bir süre sonra bıktıracağını düşünmüştü başlarda ancak düşündüğünün aksine kitabını biriyle paylaşmak, okumaya ayrı bir lezzet katmıştı, ayrıca Jungkook'un her seferinde mahçup hissedip ona küçük armağanlar getirmedini de sevimli buluyordu bu yüzden her sabah derse hazırlanırken bu anı düşünüp sabırsızlanıyordu.
Bir hafta geçip gitmişti bile bugün yine pazar günüydü ama bu sefer Jungkook ayine gelmemişti, Yoongi onu merak etmiş ancak yaşadığı evin kapısından bile geçmek istemediğinden onu kimseye soramamıştı. Joseph dediği yaşlı adamı şapelde görmüştü aslında, ona niçin gelmediğini sorabilirdi de fakat adamın ona attığı keskin bakışlar Yoongi'yi rahatsız etmiş ve bu seçeneği rafa kaldırmasına neden olmuştu.
Şimdi göldeydi, Jungkook her zamankine göre geç kalmıştı Yoongi de sıkılıp suyun üzerinde taş sektirmeye başlamıştı. Kafası bomboştu, dalmış göle bakıyor bir yandan da eline geçen büyüklü küçüklü her çakılı göle atıyordu. Bir süre sonra ağaçların arasından sık adım sesleri duydu, başını sesten yana çevirince koşan Jungkook'u gördü nefes nefese kalmış görünüyordu Yoongi'nin yanına vardığında ellerini dizlerine dayayıp soluklandı Yoongi sönük yüzüyle onu izledi tek kelime etmedi. Jungkook doğruldu henüz düzene girmemiş solukları arasında "Geç kaldım... Özür dilerim." Dedi "Önemli değil, beklemek dışında yapacak daha iyi bir işim yoktu zaten." Yoongi dizlerı ağrımaya başladığı için tahta iskelenin ucuna oturdu, Jungkook da aynısını yaptı "Ee, niçin geç kaldın?" Yoongi bir konuşma başlattığı için rahatladı Jungkook "Bugün tarladaki işlerim uzun sürdü, eve gelince de üstüm başım toprak içindeydi, ben de karşınıza öyle çıkmak istemediğim için üstüme çeki düzen vereyim dedim ama biraz uzun sürdü." Yoongi anlıyorum der gibisinden mırıldandı sonra yine uzun süreli bir sessizlik oldu Yoongi göle Jungkook ise endişeyle ona bakıyordu çünkü bugün her zamankinden daha sessizdi.
Dayanamayıp sordu "Canınızı sıkan bir şey mi var?" Yoongi cevap vermedi bu soruya "Bak sana ne vereceğim." Cebinden teneke bir kutu çıkardı, içindeki sarma sigaralardan bir tane uzattı ona "Yüksek kalitedir, babamın gemisinden." Dedi, Jungkook geri çevirmedi bu teklifi ama halâ endişeli olduğu yüzünden okunuyordu. Yoongi bir kibritle sigarayı tüttürdü sonra Jungkook'un kucağına fırlattı kibrit kutusunu Jungkook da yaktı sigarasını. İnce parmaklar ve pembe dudaklar arasında mekik dokuyan sigaraya bakarken Jungkook'un endişesi giderek artıyordu, bir sorun olduğuna emindi, boğazını temizleyip söze girişti "Seni üzen şeyin ne olduğunu bana söyleyecek misin?" Yoongi ona baktı hafif bir şaşkınlıkla, onun ciddi ifadesini görünce dudaklarından bir alaylı sırıtış peydah oldu, sigara hâlâ dudakları arasındayken konuşmaya başladı "Bugün çok boktan geçti." Sigarayı parmakları arasına sıkıştırıp havada sallayarak konuşmaya devam etti "Önce şapele gitmek zorunda kaldım, sonra da hoşlandığım kişiye açıldım ve tek kelimeyle iğrençti." O anı düşündükçe içi titriyordu Yoongi'nin daha önce öylesine karmaşık ve rahatsız edici bir duygu hissetmemişti "Öyle şeyler söyledi ki kanım dondu." Onun tiksinmiş yüzü aklına geldi, duraksadı, alaylı bir "Hah!" Nidası döküldü dudaklarından, gözleri yavaştan dolmaya başladı, parmaklarını alnındaki saçlara geçip yüzünü sakladı. Boğazına takılan yumru ona, sevdiği kişinin boğazına yapıştığı anı hatırlatıyordu. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu yalnızca bağıra çağıra ağlamak istiyordu, bir tür arınma gibi geliyordu bu ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God İs Dead | yk
Fanfiction"Hiç mi korkuyorsun? Ya ailen seni terk ederse ya da yakın olduğun tüm insanları kaybedersen... Hatta canından bile olabilirsin, nasıl umrunda olmaz?" "İstediğim gibi yaşamadıktan sonra bunların hiçbir anlamı yok, bir kadını hayatıma sokup hem ona h...