Levi, yine aynı rüyayı görmüştü. Rüya denmezdi. Hep aynı kabus... Sanki geçmişten gelen, peşini bırakmayan karması gibi. Ateşler içinde kalan sevdiği birini görüyor ama uyanınca kim olduğunu hatırlamıyordu. Tek istediği huzurdu. Neden bu kadar zordu? Hange... Hayatında ona iyi gelen belki de tek kişiydi... Onu kaybetmekten neden korktuğunu bilmiyordu. Oysaki karşılaşmaları ve birlikte olmaları çok kolay olmuştu. İlişkiler sağlamdı. Birbirlerine iyi geliyorlardı, Levi her anında ona destek olmaya hazır bir asker gibiydi... Asker mi? Bu kelime nerden aklına gelmişti bilmiyordu. Yanında uzanan, saçları bir yana dağılmış güzel Hangesi... Zaman dursun istedi, sadece o anlık her şey dursun sadece hange ve o kalsın istedi. Dünyada tek olmak istedi; onunla bir.
Güneş doğuyordu. Sabah olmuştu. Sabah güneş ışığının verdiği hissi seviyordu. Yazı, kışa tercih ederdi Levi. Güneşin içini ısıtmasını seviyordu, Hangeyi sevdiği gibi.
Uyanmıştı, o rüya üstüne uykusuna devam etmek istemiyordu. Birdaha o kabusa katlanmak zorunda kalma ihtimali onu boğuyordu. Kendine bir kahve yapmak için sessizce yataktan kalktı. Acaba bugün neler olacaktı? Hange'ye ne hazırlasam? En çok sevdiği kreplerden yapsam.. Yerken ne izlesek? Bu sefer sevdiğim bir filmi açarız değişiklik olur. Hange bilim-kurgu sever, Levi aksiyon-dram. Bu hafta sonu evde kalıp Kill-Bill rewatch yapsak ne güzel olur diye düşündü. Sonra aklına bugün Zeke'nin daveti geldi. Tıch-- dedi sesli şekilde. O adam bizi niye rahat bırakmıyor ki sanki dedi yine sesli şekilde düşündüğünü fark etmeden. En azından Erwin geliyor belki onunla iki el oyun atarım diye düşündü. Hange'nin banyoya doğru ayak sesini duydu. Uyandın mı sevgilim? dedi. Uykunda dahi seni özlüyorum diyemedi.
Hange banyodan çıktıktan sonra, levi onu seyretmeyi severdi. Hange'nin vücudunu seyretmek hoşuna giderdi. O an her bir uvzunu öpmek için istek duydu. Onu ne pahasına olursa olsun korumak istiyorum diye düşündü. Neyden? Neden bu düşünce gelmişti birden aklına? Kahvaltıyı hazırlıyorum diye seslendi odadan çıkarken.
Bulaşıkları hange yıkardı, yemeği levi hazırlardı. Levi, Hange için yemek hazırlamayı severdi. Temizliği de severdi. Hange çalışma odasında kitaplarına gömülmüş haldeyken bazen o tozda nasıl boğulmuyor diye düşünmekten kendini alamazdı. Ama çalışmasına hayrandı. Hange'nin bu yönüne çok saygı duyuyordu. Bilgiye olan tutkunluğuna hayran kalmamak mümkün değildi. Neden notları bu kadar iyiyken üniversitede kalmamış ki diye düşünürdü hep. Ama Hange, bilgiyi önemsediği kadar bunu uygulamayı seven biriydi. Laboratuvar onun eviydi, kitaplar onun çocuğu. Levi bazen bu tutkusuna bu kadar vakit ayırmasını kıskanırdı, ama sevgisi her daim kıskançlığının önüne geçerdi.
İkisi de hazırdı, ev işlerini ortak şekilde halletmiş kalan vakitte de hazırlanmışlardı. Erwin'in onları arabayla evlerinden almalarını bekliyorlardı. Tüm yatırımlarını bu eve gömmüşlerdi, araba almayı belki ilerde düşünebilirlerdi. Şimdilik çok da ihtiyaçları yoktu zaten.
Erwin geldiğinde Hange gülerek arabaya doğru koştu. Çok özlemişlerdi birbirlerini. Erwin uzun süredir şehir dışındaydı. Bu piknik onları yine bir araya getirmişti. Levi biraz da bundan dolayı kabul etmişti. Yoksa Zeke'ye katlanamazdı.