Merhaba, Minik Kuşlarım 🐦 umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız hikayenin kurgusunu oluşturmak için kafayı yemiş durumdayım. Umarım bölümü beğenirsiniz. Şimdiden iyi okumalar Dilerim.
***********
Şehirde çaresiz durumda olan insanları buradan uzaklaştırmaya çalışırken bir kızın balkondan çöp konteynerına düştüğünü gördüğümde içgüdüsel olarak o tarafa doğru koştum. Omzunda kurşun yarası olduğundan galiba baygın bir haldeydi. Kulaklarımı sağır eden şu jet sesleri yetmez gibi birde arkamızdan gelen askerlerle uğraşmak zorunda kalıyorduk. Kızı kollarımın arasına alarak bu cehennem yerden bir an önce kaçmaya odaklanmıştım. Tanrıya şükürler olsun ki çaresiz kalan insanları kurtarmayı başarmıştım.
İleride ki yolda arkadaşım Ayça, rögar kapağını tutmuş el sallayarak acele etmem gerektiğini söylüyordu. Kızın canını yakmamak adına dikkatli adımlarla ilerliyordum. Ama arkamdan kurşun seslerini her duyduğumda acele etmezsem eğer ölümün yakın olduğunu hissedebiliyordum. Kız kucağımda ben barikatların üzerinden atlıyor ve bize helikopterden ateş ediyorlardı. Eski bir asker olduğum için böyle durumlarda ne yapacağımı gayet iyi biliyordum. Dolambaçlı bir şekilde kıvrak hareketlerle koşuyordum. Sıkılan çoğu kurşundan şans eseri kurtuluyor ve iyice rögar kapağına yaklaşıyorduk. Bir an arkamdakilere mesafe açtığım için sevinmişken önüme zırhlı araçlarla yolumu kesmişlerdi. Onların daha nereye gideceğimizi anlamamaları işime yaramıştı. Zırhlı araçların geldiğini gören Ayça, hızlıca rögar kapağını tam kapamadan merdivenlerden inmeye başlamıştı. Zırhlı araçlardan tam teçhizatlı özel kuvvet askerleri düzenli aralıklarla ateş etmeye başlamışlardı. Eğile eğile mucizevi bir şekilde kurşunlardan kurtulduğum için çok mutluydum. Yavaşça kızı yere indirip rögar kapağını açarak içine girmiştim. Kızıda önüme katıp dikkatli adımlarla merdivenden inmeye başlamıştım. Rögar kapağı şimdilik kapalı olsada askerlerin açamaması söz konusu bile değildi.
Bir süre kanalizasyonda yürüdükten sonra yeraltı sığınağı diye inşa ettiğimiz geniş alana nihayet varmıştık. Bu savaştan önce doktor olan Ali amcaya kızı götürüp yarasına bakmasını istemiştim. Ben kızın başında çaresizce beklerken uzaktan yanıma gel diyen Ayçayı görerek o tarafa doğru gittim. Kızgın olduğunu yüz ifadesinden anlamak bile kolaydı. Ve hiç beklemediğim anda üzerime çullanıp yakamı tutması bir olmuştu.
"Berkan ne yaptığını zannediyorsun. O kızı aldığında ölebilirdin."
Ayça bana o kadar çok kızmıştıki şayet bırakmazsa beni neredeyse nefessiz bırakacaktı. Zar zor nefes alıp vererek konuşmaya çalışacaktım.
"Ehh ölmedim işte hehe."
Diye sırıtmam öfkesini daha da kabartmasına neden olmuştu. Sanki beni umursamıyor gibi sırtını diğer tarafa dönerek bir şeyler söylüyordu.
"Hatırlatim son birkaç hafta sığınaktaki popülasyon fazlalaştı. Ve bunun üzerine erzağımızda az."
Ayçayı tanımazsam bu insanları ölüme terk edeceğini düşünürdüm. Sığınakta yerimiz erzağımız olmamasının bir önemi var mı? Bizler insan ırkının son türüydük. Ve bu kıyametten sağ salim çıkmalıydık. Birileri yaşayacak diye başkalarını feda etmeyi doğru bulmuyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyaların Parçalar
Документальная прозаMerhaba, uzun süredir Wattpad'ta hikayeler okuyorum. Ve bugün ilk hikayemi yazmaya adım attım. Hikayenin konusu özetle ; BİZ'iz, İNSan, TOPlum ve bizleri anlatan her şey bu kapağın ardında sizleri bekliyordu. Buraya adım attığınızda kendimizi okuya...