Koşuyorum yollarım hep çıkmaz sokak. Her sokağın başında şeytanlarım nöbet tutuyor. Zihnim bir düzen için de değil, düşüncelerim ruhuma ağır geliyor. Ben Afşin HARMANLI yirmi üç yaşında hayatın tüm acımasızlıklarıyla karşılaşmış ve bunların hepsiyle baş edebilmiş biriyim. Bir annem olmadı, bir babam, kardeşlerim, ailem hiçbiri olmadı bir insanı insan yapabilecek hiçbir duyguyu tatmadım ben. Sokakların dilini ve kendimi korumayı anlarım. Hayatı anlamayı başladığımdan beri yalnızım, bir yetiştirme yurdunun bodrum katın da tanıştım ilk hayatla, dört yaşında soğuk bir mermerin üstünde kendi kanımın üstünde uyurken anladım yaşamak için savaşmam gerektiğini. İnsanlar kötüydü, acımasız, ve taştan bir kalbe sahiplerdi. Eğmedim başımı hiç ve başımı eğmediğim için başımı kopartmak isteyende oldu bundan yararlanmak isteyen de. Dayak yedim ölümle baş başa bırakıldım, tacize uğradım, aç kaldım, can aldım, çaldım, kötü şeyler yaptım, en önemlisi ruhumu şeytanın masasına bıraktım. Şimdi ise en güçlü olduğum zaman çünkü şeytanla anlaşmamı yaptım. Ben ona ruhumu verdim, içimdeki merhameti, insanlığımı o da bana bir anahtar verdi kötüysen güçlüsün. Bir masanın etrafında tam yedi kişiyiz konuştuğumuz konu ise özetle daha ne kadar kötü olabiliriz. "Afşin sen ne diyorsun bu işe. Şeytanın inine girip alalı mı adamı? " Bu bir mahalle adı. İçinde güçlü çetelerin bulunduğu, deli gibi paraların döndüğü, nasıl yaşadıkları, nereden geldikleri, kim oldukları bilinmeyen. Başların da birinin durduğu ve bu kadar güçlü çetelerinde o kişiye bağlı olduğu bu kişini de o mahalleyi kuran, inşa eden kişi olduğu dışında hiçbir şey bilmediğimiz yer. Biz ise sekizlerdik en üst kademe, altımızda onlarca insan vardı. Her bir üyenin gurubu ve işi, hepsi birbirleriyle bağlıydı. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu, kafes dövüşleri, aklınıza gelebilecek çoğu kötü şeyler. Yeraltının sekiz asil üyesinin bölümleri vardır. Mert VAROL lakabı tilki kurnazdır yaptığı iş hırsızlık, ama öyle ufak tefek şeyler değil. Galeri soygunları, ünlü iş adamlarını dolandırmak ,büyük şirketlerin hesaplarına sızmak gibi şeyler. Semih KIR, Semih'in mekanları vardır ve kadınları Türkiye'nin birçok yerinde ticaret yapar. Erkeklerin en zayıf noktası kadınlardır onlardan aldıkları haz ve Semih' de bunu kullanır. Lakabı sülük'dür, eyer birinin açığını bulursa kanını emene kadar o kişinin hep bir adım gerisinde durur. Barlas KARA yani doktor organ ticareti yapıyor. Tabi insan kaçırıp zorla organlarını almıyor. Zor durum da olan insanlar yüklü miktar paralar karşılığın da organlarını satıyorlar. Tunç MUTLU hacker bilgisayar üzerin de yapmayacağı pek de bir şey yok. Lakabı bebe çünkü bebek gibi bir suratı var ve yirmi bir yaşında en küçüğümüz. Adar TEPE o habercimiz istihbarata çalışıyor polis baskınları, hakkımızdaki soruşturmalar her şeyden hemen haberimiz olur. Adar bizim devletin içindeki adamımız, tabi tek yaptığı bu değil haraca bağladığı birkaç mekan var. Lakabı baykuş. Alp PEKER uyuşturucu işinde lakabı zehir. Birbirimizle hiç anlaşamayız hep bir rekabet içindeyiz. Tabi tek neden de bu değil ben uyuşturucu işine çok karşıyım ve Alp'in bazı işlerine de taş koymuşluğum var, bu ondan hep emin olsa da ellinde bir kanıt olmadığı için hiçbir zaman beni suçlayamadı. Ve ben Afşin HARMANLI namı değer şeytanın kızı. Ben kafes dövüşü, ufak tefek hırsızlıklar, ve seri katillik gibi işler yapıyorum. Tabi bu dağın görünen kısmı. Gerçekte olan şey ise şeytanın kızı değil şeytanın tam olarak kendisi olmam. dikkatimin başka yere kaydığını fark edince, hemen toparlanıp barlas'a cevap verdim.
"Şuan oraya girmemiz çok riskli elimizde ne şeytanın inine ait bir şey var ne de başında duran kişiye ait herhangi bir bilgi." Barlas'ın sorusuna cevap verdikten sonra masadaki diğer altı kişiyi dikkatlice gözlemlemeye devam ettim. "Afşin haklı hiçbir bilgiye sahip değiliz oraya girsek bile anında enseleniriz." Tunç haklıydı anında enselenirdik. Orda olan herkes zeki ve kurnaz insanlardı ve biz mahalleye adım atığımız an ne için orda olduğumuzu anlarlardı. Kapını çalınmasıyla bir anda herkesin odak noktası değişti. "Gel "Barlas gelen kişiyi içeri çağırırken kızmıştı, çünkü genelde toplantı da olduğumuzda acil bir şey olmadığı sürece kimse bölmezdi. "efendim demir bey geldi ve herkesi kafese çağırmamı istedi". Demir bey sekizincimiz aynı zamanda alfamız, yani yöneticimizdi. Fakat artık yaşlandığını düşündüğü için alfalığını birine devir edecek ve yeni bir üye almamızı isteyecekti. "Şimdi mi?" "Evet efendim" işte bu garipti Demir abi genelde plan programsız şeyler yapmaz aniden olan şeyleri de pek sevmezdi. "Tamam Yavuz, geliyoruz" "Neler oluyor? Niye biranda çağırdı ki bizi" diye soran mert' e cevap Semih 'den geldi "ne bilelim oğlum gidip görücez işte" "Afşin sen biliyorsundur ne iş?" "Ben nerden biliyim mert bir şey söylemedi bana, bugün ki toplantıya gelmeyecek sanıyordum bende" "Bence koltuğu devir edecek sonun da sizce kime verecek alfalığı" "Bu da sorumu? tabi Afşin'e verecek. En çok onu seviyor, en çok iş yapan o, en çok sözü gecen de o" bende alp gibi düşünüyordum. ama söz konusu Demir abi olunca hiçbir şeyden emin olmamam gerektiğini bilecek kadar da onu tanıyorum. "bir kadın daha önce hiç sekizlerin başına geçmedi alınma Afşin ama bence düzeni bozmayacak. Evet Afşin çok iyi, yaptığı her şey hep iyi sonuçlandı, fakat dediğim gibi sekizlerin başına daha önce hiçbir kadın geçmedi. Düzen bozulmaz."
Adar da haklı olabilirdi, tabi kendince erkeklerin kadınları hep hafife almasını hayretle karşılardım halbuki beni en iyi tanıyan kişi Adardı ve neler yapabileceğimi o da gayet iyi biliyordu. Yüzümü Adar'a doğru döndüm ona iğneleyici bir şekilde gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK RUHUN SAVAŞI
Action"Şeytanın kızı ? "Yanlış Gölge, ben şeytanın kızı değilim. Şeytanın kendisi benim. Beni hep tanığını düşündün, Senden daha akılı olduğumu asla kabul etmedin, sen beni küçümsedin gölge. Şimdi beni gerçekten tanıma zamanın" Ben onu hep şaşırtırdım...