Felix kıskanmıştı. Ve bunu reddetmeyecekti.
Erkek arkadaşı, Han Jisung onunla zaman geçirmiyor aksine diğer üyelerle takılıyordu. Felix üyeleri -gerçekten- seviyordu ama onları aynı zamanda yumruklamakta istiyordu. Sonuçta onlar Jisung’u ondan çalıyorlardı.
Felix belki takıntılı davranıyor olabilir ama iki haftadır, ki neredeyse üç hafta olmuştu Jisung onunla ilgilenmemişti.
Avustralyalı, Chan ile paylaştığı odasında, Jisung’un battaniyesinin altındaydı. Evet Jisung’un battaniyesini çalmıştı. Felix kıskanmıştı ama aynı zamanda üzgündü de. Çilli çocuk ağlıyordu. Ki ağlamakla o kadar meşguldü ki kapının açıldığını da duymadı.
“Felix, ağlıyor musun? Yumuşak bir ses sordu.
“H..Hayır” yalan söyledi, sesi çatlarken.
“Lixie’mi üzecek ne oldu acaba?” Chan yumuşak bir ton ile dedi, genç olanı sarılmak için kollarına çekerken.
“Sungie, beni görmezden geliyor.” Felix sessizce cevapladı, parmaklarıyla oynarken.
“Onunla konuşmamı ister misin?” Chan sordu.
Felix kafasını salladı. “hayır hyung.”
“Emin misin?” Chan Felix’in gözyaşlarını sildi.
Felix başını salladı.
“Pekala, ben sana içecek bir şeyler getirirken uzanmaya ne dersin?”
Felix, Chan’in önerisini takip etti Geri uzandı ve duvara doğru döndü, böylece sırtı Chan’e bakıyordu.
Chan odayı terk etti ve Jisung’un olduğu yere doğru yürüdü. Ki Minho ile koltukta oturuyordu. Elleri belinde bir kaşı kalkık bir şekilde karşısında durdu.
“Jisung”
“Evet hyung.”
“Neden Felix’i görmezden geliyorsun?”
“Felix’i görmezden mi geliyorsun? Bunu yaptığında ne kadar üzüldüğünü biliyorsun.” Minho hayal kırıklığına uğrayarak söyledi.
“Onu görmezden gelmiyorum” Jisung, kollarını birleştirirken dedi.
“Sen görmezden geldiğin için ağlıyor şu an.” Chan dedi.
“Be..Bekle ne? Ağlıyor mu?”
Jisung, Chan’in konuşmasına izin vermeden Felix’in odasına koştu. Felix’in yatağında kendi battaniyesiyle olduğunu fark etti.
“Lixie?”
Cevap vermedi.
“Lixieee, uyanık olduğunu biliyorum. Lütfen bana bak.” Jisung yatağa doğru yürürken yalvardı.
Hala cevap yoktu.
“Lütfen bebeğim.”
Felix sonunda arkasını döndü ve görüntü Jisung’un kalbini kırdı. Felix’in gözleri kıpkırmızı ve şişti, çilli yanaklarının üstünde gözyaşları vardı ve alt dudağı öne çıkmıştı ki onu şu an bir bebek gibi gösteriyordu.
“Çok üzgünüm, aşkım.” Jisung özür diledi, genç olanın burnunu öptü ve gözyaşlarını sildi.
“Beni görmezden geldin ve diğer üyelerle takılıp durdun.”
“Sadece kıskanmıştım çünkü her zaman Chan ile konuşuyor ve onunla gülüp eğleniyordun.” Jisung açıkladı.
“Oh üzgünüm Sungie.” Felix özür diledi, yere bakarken.
“Hayır özür dileme.” Jisung parmağını genç olanın çenesinin altına koydu ve kafasını kaldırdı. “Seni seviyorum Lixie.”
“Bende seni seviyorum Sungie.” Felix gülümsedi ki bu Jisung’un da gülümsemesine neden oldu. “şimdi sarılalım ve öpüşelim.”
Jisung kıkırdadı. “tabii ki bebeğim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Skz Hikayeleri (Çeviri)
Fanfiction[Portekizceden Çeviriler] •Hikayelerin hiçbiri bana ait değildir. Kısa skz hikayelerinin bazılarını burada toplayacağım