Karşımda gördüğüm tanıdık manzara derin bir soluk vermeme sebep oldu. Aslında tam bir manzara demek doğru olmazdı çünkü hurda yığınları arasındaki bir deponun önünde ; iki yana açılan çirkin renkli, küf kokan, dokunsam parçalanmayı bekleyen bir kapının tam önünde bulunuyordum. Bu manzara sayılmayan lanet görüntünün arkasında ise elimdeki yüksek teknolojili cihaza göre sayılabilen silahlı tam on beş adam bulunuyordu.
Evet tabii beni burada asıl ilgilendiren içerideki on beş adam olmalıydı ama şu rezil kapı acayip sinirimi bozuyordu.Başımı hafifçe sola eğip gözlerimi kıstım çoktan içeriye girmiş olmam gerekirken sinir bozucu bir tavırla durmuş kapıyla bakışıyordum. Bu anlamsız hareketime son vermeme neden olan şey ise kulaklığımda yükselen Simon'ın sesi oldu.
'Eee Lily.. Bölmek istemem ama akşam yemeğini burada yemek istemiyorum o yüzden neden koca kıçını kaldırıp şu depodaki belleği bir an önce alıp gitmiyoruz?' dedi sabırsızlığı sesine yansımış bir edayla. Simon buranın bir kaç yüz metre ötesinde tüm çevreyi görebilmesini sağlayan kameralara bağlı bilgisayarla dolu bir aracın içerisinden bana rehberlik ediyordu ve belli ki oldukça sıkılmıştı. Aslında haklıydı son beş dakikadır burada öylece durup bekliyordum ve normalde şimdi dönüş yolunda olmamız gerekiyordu ama bu yinede onu onaylayacağım anlamına gelmiyordu. Ters bir tavırla ' İçerideki on beş izbandutla sen dövüşmek istiyorsan buyur Simon ben seni hiç tutmayayım..' kısa bir nefes çekip düşünüyormuş gibi işaret parmağımı çeneme koyup ''Hem bugün kendime tatil vermiş olurum iyi fikir!' diyerek takıldım.
Restimi gayet iyi anladığını belli eden bir boğaz temizleme sesi kulaklarımda çınladığında Simonun oturduğu yerde doğrulduğunu ve büyük siyah çerçevelerini işaret parmağıyla düzeltip gözlerini kırpıştırdığı görüntüsü gözlerimin önünde canlandı. Simon tam bir teknoloji canavarıydı.Kıramayacağı şifre, giremeyeceği sistem hackleyemeyeceği tek bir elektrikli cihaz yoktu Tüm dijital şeyler sanki onun oyuncağı gibiydi.. O hedefleri bulur konumlarına ulaşmamızı sağlıyordu.Tam bir masa başı ajanıydı ama iş sahaya gelince.. işte orada da devreye ben giriyordum ya zaten..
Yüzümde beliren bilmiş ifadeyle yarım gülüş atarak 'Bende öyle tahmin etmiştim' diye yanıtladım bu sessizliği ve artık yapmam gerekeni yapma zamanı gelmişti, gereğinden fazla uzatmıştım bu iğrenç yerde kalma işini. Elimdeki termik navigasyon cihazını cebime sokuşturdum belimdeki silahı alarak 'İşte başlıyoruz' diye mırıldandım. Mermilerini kontrol ettikten sonra emniyet kilidini açtığım silahı sol elime alarak kulaklığımı düzelterek ' Sence bu sefer kaç dakika?' diye Simon ile klasik sohbetimizin başlangıcını yapmış bulundum. Simon düşünür gibi bir ses çıkarıp 'Geçen sefer ki on iki dakika sürmüştü .. Bu sefer on beş dersek yarım saniyeden ııı hadi bir tanesi koca adam olsa ıı iki oradan yirmi dakikayla açıyorum bahisleri' dedi neşeli çıkan sesiyle.
Verdiği süre kaşlarımı çatmama sebep olurken itiraz dolu bir sesle 'Yirmi dakika mı! Ah hadi ama! Akşam yemeğini nerede ısmarlayacağını seçsen iyi edersin bilgisayar çocuk çünkü o hafıza kartını almam on dakikadan fazlasını alamaz.' diye meydan okudum. Hadi ama on beş adam için yirmi dakika mı? Neyim ben ihtiyar John amca mı!! Kafamı olumsuz anlamında iki yana sallamaktan kendimi alıkoyamadım.Simon oldukça keyifli sesiyle "Yapma Lily bu akşam yemekler senden, On dakika imkansız.. Hem bir seferde sen ısmarla tanıştığımızdan beri bir kere bile ısmarlamadın! Ki üç yıl inan uzun bir süre" dedi isyankar bir moodla.
İsyanı yüzümdeki piç sırıtışının artmasına sebep olurken ''Bu Senin başarısızlığın değil bilgisayar çocuk inan bana, ben çok iyiyim bak birazdan yine yaşayacağın kaybetme duygusu tamamen benim mükemmelliğimden, üzülme.. '' dedim alaylı tavırla ve Simon'ı bu belirsizlikten kurtarmak adına işe girişmeye karar verdim. Aslında benim açımdan belirsiz olan bir şey yoktu ama Simon için olayı netleştirmeliydim. Yemeği onun ısmarlayacağını gerçeğiyle YENİDEN yüzleşmeliydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH DÜŞÜŞÜ
Любовные романыOmuzlarımın üzerinden sarkan ceketin vücuduma yaydığı sıcaklığı daha önce hiç bir yerde deneyimlemediğime emindim. Ne cayır cayır yanan bir şöminenin ateşineden çıkan sıcaklığa ne de soğuk bir havada altına girdiğin kalın bir yorganın verdiği sıcakl...