Siz hiç su dolu bir ortamda, ıssız kurak bir çölde kalmış gibi hissettiniz mi? Ben hissettim.
Siz hiç sevdiğinizi, evlenmek üzereyken başkasıyla aynı yastığa baş koyacağınız yatakta başkasıyla koyun, koyuna buldunuz mu?
Ben buldum. Ne kadar zor olabilir ki! Ölümün kıyısından dönmeye çalışmak kadar kötü olabilir mesela.Ilgın heyecanla, mutlu bir güne daha gözlerini açtı. Çok mutluydu sevdiği adamla evleniyordu sonunda çok az kalmıştı kavuşmalarına. Aynı evin içinde aynı yastığa başlarını koyacaklar, aynı güne gözlerini beraber açacaklardı. Bunu bile düşününce kalbinde kelebekler uçmasına yetiyordu.
Gülerek yataktan kalktı. Bugün Atilla'yla buluşup evlerinin son haline bakacaklardı. Hızla günlük rutin işlerini hallederek üzerini giyinmek için odasına geçti. Hava çok sıcak olduğu için mavi askılı, diz üstünde biten elbisesini giyinerek saçlarını doğal dalgalı haliyle bıraktı. Makyaj yapmayı çok sevmediği için sadece ruj sürerek evden hızla çıktı.
Babasının doğum gününde aldığı en sevdiği arabası vosvosuna günaydın diyerek arabaya bindi. Arabasıyla tıpkı bir arkadaş gibi konuşurdu her zaman. Suzan ise her zaman bu haliyle dalga geçerdi.
Kısa sürede evlerinin önüne geldiğinde içine huzur dolarken diğer yandan da kalbi sıkışmıştı birden. Neden böyle hissetmişti ki birden anlam veremedi. Bahçenin kapısını açarak içeri girdi evleri çok büyük sayılmasada ikisine göre ideal bir evdi. Uzun yeşil bir bahçesi vardı. Ilgın girişten itibaren heryerleri lale ektirmişti en sevdiği çiçekti laleler çünkü. Evin diğer tarafında büyük bir havuz vardı, havuzun kenarına oturaklar konumlandırmıştı. Diğer yerlerine çeşitli çiçeklerle dekorasyon yapmayı unutmamıştı. Yeşilin her tonunu vurgun biri olarak evin her köşesinde yeşillik yer almaktaydı. Ilgın mesleğine düşkün ünlü bir dekorosyoncuydu. Babasının şirkete geçmesi için ne kadar baskı yaparsa yapsın Ilgın hayalinden hiç bir zaman vazgeçmedi. Bu işte aldığı eğitimle evini de istediği gibi dekor etmişti. Bahçede büyük bir çardak altında masa sandalye bahçenin bir kısmında yerlerde pufidikler vardı.
Yavaşca evden içeri girdi demekki Atilla gelmiş diyerek düşündü kapıyı açık bırakmıştı. Süpriz yapmak için sessizce yukarı odalarına doğru çıktı. Bir anda fark ettiği şeylerle yüzü düştü. Odalarından sesler geliyordu. Bir kadın bir erkek gülüşmeleri. Bu durum hiç hoşuna gitmedi. Sesizce yatak odalarına girdiğinde gördüğü manzarayla ellerini ağızına kapatarak göslerini şaşkınlıkla açtı.
Bir haftasını itinayla hazırladığı yatak odasında yatağında evlenceği adam başka bir kadınla koyun koyunaydı bunu beklemiyordu işte. Gözlerinden yaşlar akarken arka arkaya gitmeye başladığı sırada kapının yanında ki bibloya çarpmasıyla yere düşerek Ilgın'ın kalbi gibi tuzla buz oldu. O sırada Atilla gözleri şok ve endişeyle Ilgı
'nın gözleriyle birleşti bir an pişmanlık oluştu gözlerinde Atilla'nın hızla yataktan kalkarak genç kızın yanına gideceği sırada genç kız Koşarak oradan uzaklaştı.Arkasından Atilla ne kadar bağırsada duymazdan gelerek arabasına binerek hızla uzaklaştı oradan. Bi dakika bile kalamazdı artık burada huzur dolu evi birden cehennem gibi gelmeye başlamıştı artık. Herşeyleri hazırdı oysa. Gelinliği, düğünleri olacak yer her şey en ince ayrıntısına kadar ayarlatmıştı. Bu ihanet niyeydi şimdi. "Neden ben, neden Allâh kahretsin herşey mahvoldu herşeyim yok oldu. Artık bende yok oldum. "Diyerek arabayı daha hızla sürmeye devam etti.
İstanbul'da her zaman huzur bulduğu ağva deniz fenerinin yanına gelerek hırçın dalgaların karaya vuruşunu ağlayarak izlemeye başladı.Burası her zaman iyi gelmişti ona. Burada en ufak taşa bile içindekileri bağırarak anlatır bazense sessizce göz yaşı dökerdi. Şuandaki halide onlardan biriydi içi yanıyordu tıpkı dalganın karaya hırçınca vuruşu gibi acısıda kalbine vuruyordu. Dalgadan çıkan su damlacıkları gibi yüreği de öyle kabarıyor tüm benliğine dağılıyordu.
Atilla'nın ailesi ile kendi ailesi yıllardır dostlardı. İki genç onlar sayesinde beraber büyümüş aynı okula beraber gitmişlerdi. Ilgın kendini bildi bileli Atilla'yı deli gibi aşıktı. Atilla bunu hiç bir zaman görmemişti. Karadenizli olmalarına rağmen İstanbul da doğup büyümüş İstanbul'un en büyük şirketlerine sahipti babası. Bu nedenle Karadenize sık sık gitmezlerdi.
Atilla üniversite tercihini Karadeniz tarafında seçince Ilgın da tercihini aynı yönde seçmişti Atilla nerede, Ilgın da oradaydı. Bir gün ailelerin artık bir birleriyle akraba olmak istediğinde Ilgın bir an kalbi duracak sanmıştı. Atilla da sessizce kabul etmişti bu izdivacı. Nişanlılık boyunca bir kere bile incitmemişti genç adam kızı. Her zaman seven bir insan gibi yanında olmuş üzülmesine izin vermemişti.
Peki şimdi ne değiştide böyle olmuştu birden. Onu düğün zamanı neden aldatmıştı. Düşünmekten kafayı yemek üzereydi. Birden kolunu tutulmasıyla arkasına döndü hızlıca. Atilla tam karşısında öfkeli bir şekilde duruyordu. Ilgın'ın kalbi sızladı. O hiç bir zaman bu şekilde bakmazdı ki ona.
"Bak Ilgın böyle bir manzarayla karşılaşmanı istemezdim ama olan oldu ve sen bu konuyu kimseye anlatmayorsun. "
Ilgın kaşlarını çatarak karşısında ki adama baktı.
"Sen ne diyorsun be neyi unutacağım düğün günü nasıl aldatıldığı mı, sen ne adi biriymişsin. Bu iş burada bitti. '
"Dur bakalım öyle kolay elini kolunu sallayarak bitiremezsin. Ben seninle babamın zoruyla evlenmek zorunda kaldım seninle evlenmeye meraklı değilim zaten ama buna mecbursun yoksa olanlardan ben sorunlu değilim "Ilgın alayla güldü.
"Paşamıza bak ya hem suçlu hem güçlü gelin tacı olarak boynuzlarımı takmamı istiyorsun yani. Ne yaparsan yap hayatımdan defol git. Yapacağın hiç bir şey umrumda değil. Canın cehenneme "Diyerek hızla yanından ayrıldı Ilgın duyduğu sözleri bir türlü hazmedememişti. İçi yanıyordu yinede dim dik ayaktaydı. O bir Haznedar dı. Haznedarlar asla başlarını yere eğmezlerdi. İlk iş babasının yanına giderek herşeyi anlatmaktı. Düğün için herkes İstanbul'a gelmişti.
Hızla arabaya binerek babasının kaldığı eve doğru geldi. İçeri hızla girerek babasını aramaya başladı. Karşısında Atilla'yı görmeyi beklemiyordu elbette.
"Gel kızım Atilla da birşeyler anlatıyordu tamda bana. Duyduklarım doğru mu?"
Ilgın sinirle Atilla'ya baktı.
"Ne duydu baba bende duymak isterim."
"Balayı için kavga etmişsiniz böyle ufak tefek şeker için yüzük mü? Atılır kızım düğün arifesinde."
Ilgın çıldırmak üzereydi karşısında ki adamı hiç tanımaya çalışmamıştı bugüne kadar sadece aşık olduğu yönlerine bakmış diğer kusurlarını görmezden gelmeyi tercih ettiğini acı bir şekilde yüzüne vurulmasıyla anlamıştı."Haklısın bacağım ama konu senin bildiğin gibi değil beni dinle."
Haldun bey elini kaldırarak Nazlı'nın artık söz hakkı olmadığı belli etmişti. Ilgın ne kadar severse sevsin kanında Karadeniz'in hırçın kanı dolaşıyordu. Buda karşısında kim olursa olsun susması gerektiğini bilecek kadar yeterdi.
"Bu düğün olacak bu saatten sonra etten püften şeyler için düğünü iptal ettirmem. Bütün aile, yakın dostlarımı çağırdım."
Ilgın Atilla'nın kendisine attığı zafer bakışını gözlerini oynamak için kendiyle var gücüyle savaştı.
İntikamı büyük olacaktı elbette bu düğüne razı gelecek değil di. O Haldun Hazdenarın kızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ OYUN
FanfictionDüğün gününden bir hafta önce hayatımın değişeceğini söyleseler hayatta inanmazdım. Sevdiğim dediğim adamın kendi evimde odamızda başka biri ile yakalayana kadar beni seviyor sanıyordum. Tam da bu saatten sonra hayatım hiç ummadığım şekilde değişmes...