Hata

58 7 3
                                    

Sabahın ilk ışıkları ile gözlerimi kamaştırdım. Hala uykum vardı, yatağın diğer tarafına dönerken birden kendimi yerde buldum. Acıyla gözlerimi açtığımda vucüduma  bir nebze ağır gelen sol elime baktım. Siktir!

Elim... Taşa dönüşmüştü! Rengi griydi hatta taştan çok metale benziyordu.  Panikle yerimden kalkmaya çalışırken ayağımın kayması ile bir iki adım geriye gidip sırtımı vitrine çarparak tekrar yere düştüm çarpmanın etkisiyle cam vitrinde sallanmaya başladı daha sonra ise üzerime düştü.

Diğer kolumla kafamı siper etmiştim sanki kurtulacakmışım gibi...

İşin garibi ise canım hiç yanmıyordu.

Üzerime 50 kiloluk vitrin düşmesine, camların kırılmasına rağmen hiç bir şey hissetmiyordum.

Tahta parçasını üzerimden atıp ayağa kalktım. Vücuduma baktığımda, hayrete düşmüştüm.  Çığlık atmamak elde değildi...

Az önce sadece elim metale dönmüştü. Şimdi ise boynuma kadar tüm vücudum bu şeyle kaplıydı. Giderek artıyor muydu?

Yine geç idrak etmiştim,  bu profesörün işiydi. Denek olacağımı söylediğinde bu kadarını ben bile beklemiyordum.

Ayrıca bu sefer başka bir odadaydım. Otomatik olduğunu umduğum cam kapıya yaklaştım, açılmamıştı. Ne tokmağı vardı ne anahtarı. Yandaki dokunmatik aygıta şifreyi girerek açıyor olmalıydık.

Şifreyi bilmediğim için kapıya vurup, Profesör burdaysa sesimi duyurmayı amaçlıyordum. Ancak ona gerek bile kalmadan vurduğum tek yumruk ile cam kapı buz gibi olmuştu. 
Yürümeyi yeni öğrenen bebek gibiydim.  İlk defa metal bacaklarım oluyordu doğrusu, ilginç bir deneyim.

Ne diyorum ben?

Gürültülerin üzerine profesör koşarak gelmişti. Hemen omuzlarından tuttum reflex olarak havaya kaldırdım.  Yeni kollarım gayet güçlüydü.  Koca adamın ağırlığı bana sökmüyordu bile.

"Ne yaptın bana!"

Lanet olsun! Ses tellerime de bir şey olmuştu!

Adam "Kolum"  diye inlediğinde onu yere bıraktım. Kravatını çekip atmış, gömleğinin bir kaç düğmesini de açmıştı. Derin nefes alıp veriyordu. Bir süre normale dönmesi için bekledim. Ancak normale dönmesi gereken asıl kişi bendim!  Yandaki cam duvarda yansımama baktığımda,  kafamın da tamamen metale dönüştüğünü fark ettim.

"Bu da ne demek oluyor lan? " diye sordum karşımdaki herife.

"Sakin olmayı dene evlat." dedi moruk, sanki mümkünmüş gibi. Tekrar ettim "Ne yaptın bana böyle lan? "

"Üzgünüm evlat birşeyler ters gitti. Hücrelerine gümüş ve titanyum enjekte ettim. Ancak vücudunla tepkimeye girdi. Bir şekilde DNA zincirinde yer bulmuşlar fakat farklı bir sonuç aldım."

"Peki şimdi ne olacak? Birşeyler yapsana"

"Önce seni incelememe izin ver."

İçinde bulunduğum öfkeyi kontrol edemiyordum. Profesörü kollarından tuttuğum gibi duvara fırlattım. Yatağın üstündeki tişörtümü ve ceketimi alıp üzerime geçirdim. Kapişonumu kafama çekip sokağa çıktım. Beni kimse böyle görmemeliydi, lanet olsun!

Hızlı adımlarla yürüyordum. Önüme bakmadan. Sadece ayaklarımı takip ediyordum. Biri vücuduma çarpmıştı. Tiz çığlık sesini duyduğumda bunun bir kız olduğunu anladım. Gözlerimi ayaklarımdan kaldırıp yerde oturan kıza baktım. Kaşları çatılmış bana bakıyordu. Özür dileyecekken sesimin normal olmadığını hatırlamıştım. Hiçbir şey demeden yanından geçip gittim.

SILVERINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin