Titanyum Gümüş

92 8 2
                                    

"Yerküre'nin iç ısı kaynağı ve mantonun konveksiyon hareketleri, yer kabuğunun günümüzdeki fiziksel özellikleri, atmosfer ve gezegenin su kütlesi uygun bir birleşim ve karşılıklı etkileşme ile, Yer'in Güneş Sistemi içinde benzerine rastlanmayan bir jeolojik etkinliğe sahip olmasını sağlar."

Tanrı aşkına! Kim bu kadar bilimsel konuşur ki! Yer kürenin kiminle etkileşime girdiğinin ne önemi var?

"Bu adam uykumu bile getirmiyor."

Zsck'in sesiyle birlikte açık unuttuğum ağzımdan akan salyaları içime çektim.
"Gözüm açık uyumayı deniyordum."

"Sersemin tekisin Andy." Deyip gözlerini devirdi.

"Hey! Bilimsel çalışma yapmam suç değil! " diye bağırdım. O sırada, tamamen derste olduğumuzu unutmuştum.

"Pekâlâ ,Bay McGregor! Sunumunuzu hazırladınız mı?"

Tam önümde durmakta olan Coğrafya öğretmenimiz Bay Barrow ile göz göze gelmiştim.

Ödev mi vardı?

Kafamı kaşırken saniyeler içinde bir yalan üretmiştim. "Babamın durumu kötüydü ve ben bütün gece başında bekledim, efendim."

Bir süre bakışlarıyla bana şiddet uyguladıktan sonra ders zilinin çalması kurtarıcım olmuştu. Kitaplarımı alıp kapıdan ıslık çalarak çıktım.

"Abicim, son senemiz bu lanet okulda. Biraz çalışırsan iyi bir burs alabilirsin."

Zack'i dinlemekten daha önemli işlerim vardı. Mesela dolabımın kapağını açmak için büyük çaba sarf ediyordum. Yine sıkışmıştı. Olanca gücümle çektiğimde aniden açılıp suratıma çarpacağını akıl edememiştim.

Kızaran burnumu tutup, başımda durmuş bana öğüt veren Zack'e döndüm. "Bana hiçbir okul burs vermez! "

"Denemiyorsun bile."

"Boşversene." dedim. Kitapları dolabıma fırlatıp, okul çıkışına doğru yürüdüm.

Zack ile evlerimiz yanyanaydı. Çocukluk arkadaşımdı. Anaokulu, ortaokul ve lise hayatımın tamamında yanımda bulunan iyi bir dosttu. On iki yaşında kaybettiğim annemin acısı henüz tazeyken, onunda babası, annesini terk edip gitmişti. Bunalımdaydım. Ve o da öyleydi. Birbirimizin dertlerini dinler, daha fazla acı çekerdik. Bu, mazoşist bir yanımız olduğu gerçeğini açıkça gösteriyordu.

Zack ile otobüse binip eve doğru yol aldık. İçeride hiç boş yer kalmamıştı, ayakta duruyordum. Babamı ikna edip, kendime ait arabamı alma vaktim gelmişti.

Durak ile evim karşı karşıya olduğundan şanslıydım. Zack ile beraber inmiştik. Otobüs hareket edip görüş açımdan çıktıktan sonra evimizin önündeki ambulansı farketmem zaman almıştı. Babamı ambulansa bindirdiklerini gördüğümde, yemin ederim kalbimin teklediğini hissetmiştim. " Baba! " Koşarak ambulansa yaklaştım.

Acil Tıp Teknisyenini kendime çevirip babamı işaret ederek, "O benim babam!" dedim.

"Sakin olun bayım arabaya binebilirsiniz, acilen müdahale etmemiz gerekiyor."

Dediğini yapıp arabaya bindim. Arka kapıyı kapatırlarken Zack de koşarak bize yetişmişti. "Hangi hastane?"

"Roosevelt Hastanesi." diye yanıtladı kadın.

Sonunda araç hareket etmişti. Gözümdeki yaşları koluma silip neyi olduğunu sordum. Ağzından safra suyu geldiğini söylemişlerdi. Daha çok endişelenmiştim.

"Tespit edemedik. Ancak karaciğerin iflas ettiğinden şüpheleniyoruz" dedi birisi. Hemen ardından makineden gelen ses ile diğeri konuştu heyecanla. "Kalp atışı yavaşlıyor!"

SILVERINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin