Minho anlatım
Jisungun son mesajıyla telefonu hızla bir kenara attım. Normalde her dakika yanında olmak istediğim kişi şuan son görmek istediğim kişi bile değildi. Onu suçlamıyordum. Suçlayamıyordum. Beni sevmemesi ya da onu sevmem onun suçu değil farkındayım. Ama yine de bazı duygularıma engel olamıyorum.
Hızla banyoya girip ayna karşısına geçtim. Günlerdir yıkamadığım yüzümü gördüğümde durdum. Ağlamaktan kızarmış gözlerim için yapabilecek bir şeyimin olmadığını bildiğim için sadece yüzümü yıkayarak banyodan çıktım. Jisungun kapıyı aç demesine rağmen zile basmasını beklemiştim ama zil çalmamıştı. Yavaşça kapıya bakan salon camına yaklaştım. Perdeyi aralayıp kapıya baktığımda Jisungla göz göze gelmemle hızla geri çekildim. Heyecandan ya da başka bir şeyden bilmiyorum ama bir anlığına kalbimin durduğunu söyleyebilirim.
Kapıya yaklaştım. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Hızla kapıyı açmak için olan tuşa basıp elimi geri çektim. Aşağı kapının açılma sesini duyduğumda nefesim hızlanmıştı. Kapı kolunu tuttum ve yavaşça açtım. Ayak sesleri yaklaştıkça daha çok geriliyordum. Nedenini bilmediğim tuhaf bir gerginlik vardı üstümde. Kapının açtığım küçük aralığından bakarken tekrar Jisungla göz göze geldim. Gülümsedi. Her zaman olduğu gibi gülümsedi. Kapıyı tamamen açtığımda geri çekildim ve Jisung'un ayakkabılarını çıkarmasını izledim. Kafasını kaldırdığında gözlerimi kaçırdım ve salona ilerledim. Arkamdan gelen kapı sesinin ardından derin bir oflama durdum.
"Minho bir sorun mu var? Gerçekten anlayamıyorum" dedi sıkıntılı bir ses tonuyla. Anlamıştım bu durumdan bıktığını ama elimde değildi işte. Bir yanım uzak durmak isterken diğer yanım ona gitmek istiyordu. Her şeye rağmen. Başkasını sevmesine rağmen onsuz yaşayamazmışım gibi geliyordu.
"Hayır sorun yok" kısaca cevapladım. Sanki uzun cümleler kurarsam ağlayacakmışım gibi geliyordu. Bu yüzden olabildiğince kaçtım konuşmaktan. Koltuğa oturduğumda Jisung da yanıma oturdu. Gözlerimi ayaklarıma diktim. Durumun ne kadar saçma olduğu aklımda dolanıp duruyordu. Kabul etmek istemesem de beni sevmediği için kızıyor muydum Jisung'a?
Neden ben değil de o?
Ne vardı bende olmayan? Saçlarını, gözlerini ve dudaklarını sevdiğini söyledi. Benimkileri de sevdiğini söylüyordu. Onunkileri nasıl başka sevebilirdi.
"Var işte! Bir sorun var ve böyle davranıyorsun kaç gündür!" bir anda sesini yükselttiğinde ona doğru döndüm. Sadece baktım. Gözlerimi çekemedim üstünden. Hiçbir şey diyemedim buna rağmen. Sinirlendiğinin de farkındaydım. Ama kendime de güvenmiyordum. Ya ben sinirlenirsem ne olurdu?
"Bir şey yok diyorum Jisung. Seni buraya zorla çağırmadım. Eğer davranışlarım hoşuna gitmiyorsa gidebilirsin" sesim çok kendinden emin çıkmıştı. Konuşurken arada gözlerim kapıya kaydı. Daha önce ona böyle bir şey söylemediğimden olsa gerek oldukça şaşkındı. "Kovuyor musun beni?" dedi şaşkınlığını belli edercesine. Sessiz kaldım. Kafamı tekrar ayaklarıma sabitlerken Jisung'un sıktığı elini de fark etmiştim.
"Birinden hoşlandığımı ilk sana söylemediğim için mi kızgınsın yoksa Ryujin ve Kai'nin bildiği halde sana söylememesine kızgınsın da benden mi çıkarıyorsun sinirini?" hep yaptığı o şirin ses tonuyla konuşmuştu. Normalde hoşuma giden bu tavrı bile şuan yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Kendime şaşırmıştım o anda. Yavaşça tekrar bakışlarımı Jisung'a sabitledim.
"Beni ilgilendirmiyor" sessizce söylediğimde alaycı bir gülüşle karşılık verdi.
"Öyle mi?" diye sordu devam eden alaycı tavrıyla. Sadece kafa salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one direction | minsung
Fanfiction"beni seviyorsun ama bu nasıl bir sevgi?" "seni nasıl sevmemi istiyorsun?" -angst