Elimde ki pastayı az önce yerleştirdiğim küçük beyaz masanın üzerine bırakıp belimi gerdim. Dün Minho doğum günü olduğunu söylemiş, bende ona kutlayacağımı söylemiştim. Süpriz bir doğum günü parti olmasa da bu yaptığımın onu nasıl mutlu edeceğini, yüzünde nasıl gülücükler açıp ruhunda ki solmuş çiçekleri tekrar açtıracağını tahmin edebiliyorum. Mutlu olmasını istiyorum, bütün geçmişini bırakıp benimle yeni bir geleceğe adım atmasını istiyorum.
Aslında çok bir şey istediğimi düşünmüyorum. Herkes sevdiği tarafından görülmek, onunla olmak ister.İlişkimize bir ad vermemiştik. Gerekte duymuyoruz açıkçası. Eğer bir ilişki belirliyse -bunlar hareketlerle belli oluyor- ona zaten ad vermeye gerek kalmaz. Kalpler bir ise sözcüklere gerek yoktur bence.
Bakışlarımı ayak seslerinin geldiği tarafa çevirdim. Gecenin karanlığı gözlerine sinmiş bir şekilde Minho geliyordu. Üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah kot pantolon vardı. Gömleğinin ilk üç düğmesini açık bırakıp öpülesi duran boynunu ortaya sermişti. Hava sıcak olduğundan ceket giymediğini varsayıyorum.
Gülümseyip önümde durduğunda ne yapacağını bilemez bir şekilde durduğunu fark ettim. Dün birbirimize aşkımızı itiraf etmiştik tabi ki sarılacaktık, kanka gibi tokalaşamayız ya?
Minho yumruk yaptığı elini bana uzatınca güldüm.
Tamam tokalaşabiliriz.
Yumruğuna yumruğumu çakıp hızla kollarımı beline sardım, çenemi omzuna koydum. Boylarımız neredeyse eşitti, sadece o benden birkaç santim uzundu. Onunda kollarını belimde hissedince gülümsedim. Bir süre öyle kaldık. Denizin dalgalarının sesi eşliğinde yavaşça iki yana sallanıyorduk.
Sonunda Minho beni kendinden biraz uzaklaştırıp bana bakınca dolu dolu gözlerini gördüm. Bana ağlama diyordu ama kendisi ağlıyordu.Kollarımı belinden çekip ellerimi yüzünün iki tarafına yerleştirdim. Baş parmaklarımla akmış yaşları silip gülümsedim.
"Neden ağlıyorsun?"
Burnunu çekip o da gülümsedi.
"Sadece.. Çok hoşuma gitti. Ne bileyim."
Gülüp dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. O ise yeterli gelmemiş olacak ki ileri atılıp biraz daha öpüşmemizi sağlamıştı.
"Hey! Sizi ibneler defolun buradan!"
Minho dan ayrılarak çatık kaşlarımla bize seslenen kişiye döndüm. Belalı bir tip olduğu her şekil belli oluyordu. Yanında iki kişi daha vardı ve onlarında ondan bir farkı yok gibi görünüyordu.
"İbne ha?" dedim gülerek. Dilimi ağzımın içinde dolandırırken kaşlarımı kaldırdım. "Siz kim oluyorsunuz da bizi buradan kovabiliyorsunuz? Ortak bir alandan kimseyi yollayamazsınız. Sahil mi sizin dünya mı? Ben söyleyeyim, hiç biri. Şimdi bize takılmamış gibi yapacağım."
Adamlar gülüp bize doğru ilerleyince bileğimde Minhonun parmaklarını hissettim. Başımı ona çevirince yapma der gibi başını salladı. Ona güven verircesine gülümsedim.
"Ne o? Dönek sevgilin korktu mu?"
Bu adamlar gerçekten de kaşınıyorlar. En sinir olduğum insan tiplerinden birisi. Minhoya laf atması beni daha da sinirlendirse de bir şey demeden başım dik onlara bakıyordum.
"Boşver, gidelim. Hadi."
Başımı iki yana sallayıp Minhoyu reddettim. Onlar kimdi ki buradan çıkaracaklardı bizi?
"Yanındakini dinle bence."
Burun kemerimi sıkıp alttan onlara baktım.
"Herkesin sözü her zaman geçmez. Tıpkı sizin bizi buradan yollamaya çalışmanız gibi."
Minho hâlâ gidelim diye ısrar etse de dinlemedim. Ya onlar buradan gidecekti, ya da kavga çıkacaktı. Sırf onlar istedi diye rahatımı bozacak değildim.
"Sen pek bir cesur çıktın. Bakalım bu cesurluk nereye kadar!"
Adam bana ilerleyip yumruğunu savuşturduğunda kendimi geriye çekip adamı ittim. Geriye sendeleyip pastanın üzerine düşünce sinir kat sayım arttı.
O pasta özeldi. Minho ile kutladığımız ilk doğum günü pastası olacaktı. Bütün duygularımızı yoğunlaştırıp konuşacağımız, şehvetle karışık duygu yüklü olacak doğum gününün pastasıydı. Hep böyle pislikler yüzünden bir çok hayat mahvoluyordu. Hepsini öldürene kadar dövesim geliyordu.
"İğrenç! Bu pantolonu sana yalatarak temizleteceğim!"
Adam tekrar atılınca hızla yumruğumu suratına geçirdim. Böylece diğerleri de ileri atılmış oldu. İkisi bana doğru ilerleyince yerde ki adamı takmadan uzun boyluya ilerledim. Yumruğu dudağıma çarpsa da acısını umursamayıp ilk yüzüne, ardından karnına yumruğumu geçirdim. Gözüm yan tarafa kayınca Minhonun iki adamla dönüştüğünü gördüm.
İşte rahatımız bozuldu!
Sinirle adamın üzerine atılıp yere düşmesini sağladım. Dizimi karnına bastırıp suratına yumruklarımı yağdırmaya başladım. Adam kendini savunmak için her şeyi yapıyordu.
"Amına.koduklarım.sizi öldürmezsem.bana da. Han.demesinler!"
Adam özür dilemeye başlayınca son bir yumruk atıp ayağa kalktım. Daha fazla bir şey yapamasın diye karnına tekmeyi geçirdim ve hızla Minhoya döndüm. İki kişi ile çok zorlanıyordu aşkım benim.
Hızla atılıp bize ilk laf atan adamın sırtına tekmeyi geçirip diğerinin üzerine düşmesini sağladım. Onlar yerdeyken üzerlerine rastgele tekmeler savurmaya başladım.
Hepsini öldürmek istiyorum!
Minho ile vakit geçireceğiz diye akşamın 10'unda geldim, hazırlık yaptım ama bu piçler her şeyi mahvetti! Bugünün daha özel olması gerekiyordu! Üstelik Minhomun tapılası yüzüne vurmuşlardı!
"Jisung yeter!"
Hızla bana bağıran Minhoya döndüm. Bana endişeli, korkmuş gözlerle bakıyordu. Yutkunup yerdekilere baktım. Savurduğum tekmeler bir tarafkarını kanatmıştı, üstelik kıvranıyorlardı. Gözlerimi tekrar Minhoya çevirdim.
"Ben, şey, sinirlendim. Yani. Huzurumuzu bozunca. Şey ettim."
Kelimeler ağzımdan öylece çıkarken korkuyla sevdiğime bakıyordum. Bu özellik bana depresyon zamanlarımdan kalmıştı. Sinirlenince her şeyi yakıp yıkmak istiyordum. Hatta evde de bu yüzden bir çok hasar vardı ve sürekli bu konu yüzünden babamla kavga etmiştik bir çok kez.
Minho benden soğumamıştır değil mi?Minho ileri atılıp hızla bana sarılınca başımı boynuna gömdüm. Bu soğumadım demek oluyordu sanırım. Minho beni kendinden yavaşça ayırıp gülümsediğinde gerçekliğe dönmüştüm. Polislerin ve ambulansın gelip yerdekilerle ilgilendiklerini fark ettim. Yüzlerinde bir çok sargı bezi vardı. Yani tanımadığın kişilere takılırsanız olacağı buydu.
"Sizinde, bizimle karakola gelmeniz gerekiyor." bakışlarımı konuşan kadın polise çevirip başımla onayladım. Bize arabaya kadar eşlik edip binmemizi bekledi. Bindiğimizde kapıyı kapatıp kendi şöför kısmına geçti ve arabayı çalıştırıp ilerletti. Camdan baktığımda diğerlerinin birkaç polisle arabaya bindiklerini gördüm. Bizim suçlu olmadığımızı anladıklarından bizi sıkı denetime almadılar sanırım.
"Orada kısa bir sorguya çekileceksiniz." bakışlarımı konuşan polise çevirdim. Şöför kusmının yanında oturuyordu. "Sakince cevaplamalısınız ki işleri zorlaştırmayınız."
"Pekala."
Benim yerime Minho cevap verince başımı omzuna koyup gözlerimi kapattım. Sanırım Minho aaanlaymıştı neler olduğunu.
"Sizi psikoloğa yollayabilirler. Eğer öyle bir şey olursa karşı çıkma, istersen gitmezsin de zaten."
Mırıldanıp onayladım. Minho isterse giderim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙎𝙖𝙝𝙞𝙡 | MINSUNG |
FanfictionAilem Minhoyu kendi oğulları olarak görüyordu. Ailecek belki de Minho dan yararlanıyorduk? Belki de Minho bunu sonradan fark edip, şimdi ki aşkımı göremeyip beni bırakıp gitmişti? İşte hepsi benim suçum. Onu kullanmamalıydım. Ama hayır. O da beni...