Önceki bölümü kısa yazdığım için özür dilerim ama inşallah bu bölüm uzun olur ve sizlerde beğenirsiniz. Ve bu kadar geç kaldığım içinde ayrı etten özür dilerim. devam ediyor çünkü hala benim kızımı anladığınızı düşünmüyorum.
Arabada grupla konuşuyoruz malları satıldığını söylediler, geri zekâlımı bu Sinan herkesin içinde anlatıyor. Salak, her zaman salaktır. Aynı sınıftayız ama biz Alp'le bir sene devamsızlıktan sınıfta kaldık. Ablam bu konu yüzünden her gün laf sokuyordu, salak nasıl olduğunu bilse hiçbir şey diyemezdi. Neyse zaten sadece yıl doldurmak ve lise bitirdim demek için okuyorum sonrası meçhul.
"paralar geliyor bugün değil mi?" diye seslendim. Sinan evet dercesine göz kırptı.
Buhran yanımıza geldi ve kulağıma eğildi 'ne yapıyor lan bu it' diye düşündüm."mal istiyorum beyaz olsun lütfen parası önemli değil neyse veririm." Alp ve Sinan bize bakıyorlardı araba okulun önünde durdu. Buhran'ın kolundan tutup indirdim zaten hatta ufak tefek bir çocuktu. Tutup duvara yapıştırdım "ne diyorsun lan sen" sinirlendim, hem de onu öldürecek kadar. Bu ne cesaret Sinan'lar dururken bana demekte neydi. "Tamam, lan kabul ama bir daha benden değil Sinan ya da Alp'ten iste şimdi uza bakalım" Buhran her zaman ki soğuk esprilerinden birini patlattı. "uzun olmak benim için imkânsız genetik biz ailecek kısayız" hemen Murat'ı ardım mal getirmesini söyledim. Yarım saat sonra Murat mallarla geldi. Buhran'a verdim parayı da Murat'a verdim.
Murat dünkü malın paralarının gelmediğini söyledi. Yani öğleden sonra işimiz vardı "öğleden sonraya hazırlanın gidiyoruz" .
Telefon çaldı ne olduğunu anlayamadım çünkü arayan ablamdı, ablam benden üç yaş büyüktü. Ona abla deme gibi bir huyum yoktu.
" Ne var Mira ne istiyorsun?" bu sözlerime bozulduğu kesindi çünkü onu şuan azarlıyordum. Ama ne yapayım ona kibar davranmak hoşuma gitmiyor.
"hafta sonu Canan ablanın nişanı var, Bursa'ya gidilecek, hazırlanman lazım" yok artık sinirlerim bozulmaya başladı ben bir yere gitmiyorum.
"gidiyoruz ve sende geliyorsun babam itiraz istemem dedi."ablamın of deyişini duya biliyordum."bak! Hafta sonu işlerim var ben babamla konuşurum" elbette babam izin vermeyecekti ama gitmemem gerekiyor, çeteye iş çıktı hem konser var bu konsere gitmesem bir daha hiçbir yere gitmem, en azından şansımı deneyeceğim zor kadını oynayacağım.
Okula girmek istemiyordum ama girmeliyim neyse ki ilk ders Zeynep hocanın en azından o beni anlardı. İçeri girdiğimde hoca çoktan girmiş ve yoklamayı almaya başlamış Allah'tan adım listenin sonlarında hoca yerime geçebileceğimi söyledi.
Pınar hemen neden geç geldiğimi sordu, anlattım. Tabi ki sadece Bursa'ya gidileceğini. Hocanın yanına gidip olanları anlattım, neden gitmek istemediğimi sorunca mana olarak manga konserini söyledim, beni haklı buldu çünkü tutkunu olduğumu biliyordu. "İng kursu olduğunu söyle" olabilir diye düşündüm."inanmazlar bana mana ettiğimi söylerler" doğru öyle düşünürlerdi. "tamam, hadi yine iyisin ben konuşursun hafta içi yazılı var dersler ağır konular yetişmediği için hafta sonu kursu yapacağımızı söylerim babanın telefonunu ver." Babamın numarasını verdim.
Hoca benim yüzümden yalan söyleyecekti.
Öğleden sonra okulu ekip mekâna geçtik. Biraz sohbet edip paraları toplamak için çıktık.
Sinan bizi adamın olabileceği ilk yere götürdü ama adamımız çoktan arazi olmuştu. Murat hemen iki yere götürdü. Birkaç kişiye sordu adamın hiçbir yerde olmadığını söylediler. Artık sinirlenmeye başladım, "murat yeter lan! Nerde bu paralar, nerde bu adamlar? Murat bul şu adamı kendim ver cem hesaplarını" bu sözlerimin ardından murat sonunda gülerek parmağıyla kapıdaki adamı gösterdi. Galiba sonunda bulmuştuk adamı. Murat koşmaya boşladı tuttu çocuğu bana getirdi.
"ulan bir kerede uğraştırmayın bizi nerde paralar" adamın paraları vermeye niyeti yoktu belli."yok lan size para falan, malı biz satalım paraları siz alın ne ala lan" de diyor lan buladam vermese öldürürüm. Paraları fazlasıyla veriliyordu. Adamı Murat'ın elinden alıp duvara yapıştırıp boğazını öyle bir sıkıyorum ki adam nefes almakta zorlanıyordu. Hafifçe havaya kaldırdım ayakları sallanmaya başladı."nerede paralar söyle. Bak olum elimde kalırsın haberin olsun. Murat ver silahı." Murat hemen silahı uzattı. Silah dokuz milimetre'lik brovning (kabzası gümüş kaplamalı özel yapım). Artık sinirlenmeye başladım. "bak olum babam derdi ki 'CESETİN YOKSA NİYE SİLAH ÇEKİYORSUN' sorarım sana para nerde yoksa babama uyacağım haberin olsun" tabi ki son çare silahı kullanmaktı, maksat çocuğun gözünü korkutmaktı. Bu arada silah hala havadaydı. "tamam, abla para kasada" ne kasasından bahsediyo böyle çocukların kasayla işine ki.
Önümüze taktık çocuğu gidiyoruz, kasa dediği bildiğimiz domates kasası en altından paraların hepsini çıkardı. Buralarda haber çabuk yayılır. Diğerlerine uğrayınca çok çabuk verdiler parayı, mekâna gittik. Parayı kasaya koyduk