"Bu kadar erken mi gidiyorsun Maria?"
Karşımda duran bu adam kimdi ve adımı nerden biliyordu? Büyük bir ihtimalle sevgili eşimin (!) oğlu ya da yeğeni olmalıydı. Böyle düşünüyordum çünkü eşim olmayacak kadar çok genç ve yakışıklıydı. Bu düşüncelerimi arkamdan gelen bir ses böldü.
"Bizde sizi arıyorduk efendim ama siz zaten çoktan gelip Semin Bey'i kapıda karşılamışsınız bile."
Arkamı dönüp baş hizmetçiye şaşkınlıktan açılmış gözlerimle baktım.
"Selim mi? Selim o mu?" adını hâla bilmediğim baş hizmetçi hafifçe gülümseyerek başıyla onayladı.
Demek ki böyle birisinin kölesi olacaktım. Belki yaşlı olmasından iyi olabilirdi ama her ne kadar yakışıklı birisi olsa da bu durum beni satın aldığı gerçeğini değiştirmiyordu.Bir sey söylememe fırsat vermeden içeri ittirildim. Selim Bey (!)'de arkamızdan geliyordu. Baş hizmetçi salonun ortasına geldiğimizde yavaşça Selim'e döndü "Selim Bey kusura bakmayın onu hazırlamış ve üstündekileri değiştirmiştik ama nasıl olduysa gidip yeniden aynı şeyleri giymiş."
Selim beni hafif süzdükten hemen sonra gülümseyerek hizmetçiye döndü ve "Sorun değil. Nasıl rahat ediyorsa öyle dursun." dedi.Baş hizmetci selam vererek mutfağa giderken bizi salonda yalnız bırakmıştı. Suratıma pişmiş kelle gibi bakarken sinirle gözlerimi kıstım ve "Demek beni satın alan o adi sendin."
"Sen seni kurtaranlara böyle mi teşekkür ediyorsun?" sırıtıyordu ve bu sinirimi daha da bozuyordu.
"Kurtarmak mı? Ahh tabi , bir cehennemden çıkıp diğer cehenneme gelmek nasıl bir kurtulmaysa?"Bir şey demek için ağzını açmıştıki içeri hizmetçilerden biri girdi ve "Efendim yemek hazır. Buyrun." diyerek başını eğdi.
Selim başıyla onayladı ve eliyle beni içeriye yöneltti. İlerledim ve önüne geçtim. Arkamdan geldiğini bildiğim için de kafam karışmıştı. Yanlış bir tarafa sapmış olacağımki iki eliyle omuzlarimdan tutup beni farklı bir yöne yöneltti.
"Hey mutfak bu tarafta." dedim bilmişlikle. Bir yandan da omuzumdaki ellerinden kurtulmaya çalışıyordum.
"Biz mutfakta yemiyoruz bebeğim." dediğinde gözlerim açılmıştı. Kim? Kimin bebeği? Neler oluyor burada? Tam saymaya başlayacaktım ki kocaman masanın olduğu bir odaya girdik. Selim elini kolumdan çekmeyerek beni sandalyeye oturttu.
O da hemen yanımdaki yere başköşeye oturdu. Önümüxdeki tabaklara bakarken Selim çoktan yemeğe başlamıştı. Önümdeki tavuk buduyla bakışırken göz ucuyla Selim'e baktım. Nazikçe bıçağı kesiyor ve öyle yiyiyordu. İçimden bir ses böyle yiyemeyeceğimden kendimi rezil etmemi söylüyordu.
"Neden yemiyorsun?"
"Şe- şey ben acıkmadım."
"İstediğin gibi yiyebilirsin. Rahat ol." dediğinde içtenlille gülümsüyordu.Hâla yemedigimi görünce çatalını usulca bıraktı ve peçete alarak tavuk budunun kemiğinden tutup bana uzattı. Ona tereddütle bakarken yavaşça aldım. Bunun üzerine özlemle baktığım tavuktan iştahla bir ısırık aldım. Allah'ım harika derken dua (Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin.) etmeyi unutmadım tabiki.
***
İlk defa bu kadar fazla yemek yemiştim. Yemegin üstünden kaç saat geçmiş olmasına rağmen hâla tadı damağımdaydı. Her şey bitmiş Selim onu takip etmemi söylemişti. Korkuyla merdivenleri çıkarken, Selim bugün beklediğim odaya girdi. Kapıyı açık bırakmıştı. Kapının önüne geldiğimde içeri girmedim. İçeri girmediğimi görünce bana döndü ve bana doğru ilerledi ve "Ne o vampir misin? İçeri davet etmemi mi bekliyorsun? İçeri gelsene." dedi yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle. Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Ben senle aynı oda da kalmam.""Mecbursun"
"Kim mecbur tutuyor?"
"Hizmetçiler de dahil olmak üzere kimse bu evliliğin sahte olduğunu bilmiyor. Bu yüzden çaktırmamalıyız."
"Kimin umrunda?"
"Sana yardımcı olmaya çalışıyorum."
"Bunu senden kim istedi? Kendi işine baksana."
"Seni o lanet yerden kurtardım. Senin şu yaptığına bak." dedi. Gülümsemesi yavaşça silinip ciddi bir hal alıyordu.
"Kurtarıp bıraksaydın. Ne diye evlendik ki?!"
"Baban ilk defa dürüst davranıp eğer seninle evlenmezsem seni buldugu gibi başka birine satacağını söyledi." satmak ha! Bu kadar açık sözlü olmak fazlaydı.
"Üzgünüm öyle söylemek istemedim." dedi gözleri özür dilerim bakışı atarak."Ne olduğumun, ne tür muamele gördüğümün farkındayım."
"Yanlış anlıyorsun." dedi.
"Doğrusu bu, o şerefsiz beni sana sattı ve hayatımı, her şeyimi sana verdi ve artık senin kölenim." dedim pürüzlü bir ses tonuyla.
Hızla kolumdan tuttu ve beni içeri çekti. Kapıyı hızla kapatıp beni kapıyla arasına aldı. Fazlasıyla yakındık. Gözlerimi , sinirden patlamış ela gözleriyle birleştirdiğimde her kelimesinin üstüne basa basa fısıldadı
"Sen köle değilsin! Bu evin hanımı ve benim de karımsın!"