yoongi'ye son masajlaşmamızın üzerinden tam tamına 3 saat geçmişti. sadece eve gittiğini ve biraz dinleneceğini söyleyerek konuşmamızı bitirmiştik. bu konuşma kesinlikle benim için yeterli değildi. onunla konuşmaya devam etmek istiyordum.neden bilmiyorum ama kendimi yalnız hissediyordum. ilgi bekleyen küçük çocuklar gibiydim. aslında nedenini biliyoruz. yoongi'yle 2 gündür ayrıyız! ne kadar telefonda konuşsakta yetmiyordu işte.
bir de saatler önce yaşanan olay var tabii.
kıskançlığımın üst düzeyde olduğunun farkındayım. maalesef ki elimde değildi. evde küçük çaplı geçirdiğim kıskançlık krizine rağmen yoongi'ye bir şey söylememiştim. zaten ne olursa olsun ona karışamazdım. aralarında hiçbir şey yokken ergenliğin verdiği duygularımla hareket etmek sadece bize zarar verirdi. ben onun mutlu olmasını istiyordum. ve yoongi orda mutluydu. konuyu kendimce bitirip mutlu olmam gerekiyor.
ama dediğim gibi ben hâlâ bir ergenim!
yatağımın üzerinde bağdaş kurarak oturmuş önümdeki telefona odaklı bir şekilde duruyordum. mesaj atmak istiyordum. belkide aramak? ama uyumuş olma ihtimali beni geri itiyordu.
oflayarak yerimden kalkıp odamdaki camın önüne gitmiştim. gökyüzünde parlayan yıldızlar dikkatimi çekerken gülümsememe engel olamamıştım. çok güzel gözüküyorlardı.
camı açıp temiz havayı ciğerlerime doldurmuş biraz daha gökyüzünü izlemeye karar vermiştim.
birkaç dakikanın ardından beklemediğim bildirim sesiyle koşar adım yatağıma ilerlemiştim. yoongi'den gelen mesajı görmemle gülmeme engel olamazken yazdığını okuduğumda gözlerim büyümüş mesajı bir kere daha okumuştum. "tanrım!" telefonu yatağın üzerine tam anlamıyla fırlatarak odamdan çıkmış o an için uyuyan ev hâlkını umursamdan merdivenlerden koşarak kapıya ilerlemiştim.
nefes nefeseydim. kapıyı açtığımda benim gibi derin nefesler alan sevgilim karşımdaydı. "sürpriz" dudakları hafifçe yukarı kıvrılırken iki adımla hafifçe yükseldiği parmak uçlarında durarak ensemi kavramış dudaklarımızı büyük bir hızla buluşturmuştu. ilk başta afallasamda kavradığı alt dudağımı emmeye başladığında kendime gelerek ona ayak uydurmuştum.
iki elimde ince belini kavramış ayağımla kapıyı kapatmadan önce küçük bedenini içeriye çekerek yerlerimizi değiştirmiştim.
kapı kapandığında çıkan sesi umursamadan dudağını emmeye devam etmiştim.
onu kesinlikle burda beklemiyordum. ve bu şekilde bana gelmesi... çığlık atmak istiyordum. saatlerdir düşük olan modum yerine gelmişti resmen!
bedenini duvara yaslayıp nefeslenmek için dudaklarımızı ayırmıştık. "bu ne güzel bir sürpriz." az önce şehvetle dudaklarıma yapışan o değilmiş gibi utanırken gülümsemiş ensemdeki elleri her zamanki gibi saçlarımı bulmuştu. "seni çok özledim. yarını beklemek çok zor geldi." gülerek boyun girintisine gömülüp sulu bir öpücük bırakmıştım.
"iyi ki geldin sevgilim. seni o kadar çok özledim ki anlatamam." bakışları dudaklarımdayken bu sefer onları buluşturan ben olmuştum. alt dudağını kavrayıp emerken kendimi ona bastırmamak için gerçekten zor duruyordum.
geri çekilmişti. yinede dudaklarımız temas hâlindeydi. derin solukları bana nefes oluyordu. "odana çıkabilir miyiz?" fısıldıyan sesi aklımı başımdan almıştı. değen dudaklarımızı ayırıp gözlerinin içine bakmıştım. "benim odama mı?" garip bir soru olduğunu biliyordum. yoongi de anlam verememiş, şaşkın bakışlarıyla bana bakarken onaylar anlamda kafasını sallamıştı. "emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lips ✓
Fanfictionও yoonkook jungkook sürekli konuşur yoongi ise dudaklarına bakardı.