her şey olması gerektiği gibi güzel ilerliyordu. yoongi yanımdaydı. her zaman birlikteydik, mutluyduk ve çok güzeldik.o, çok güzeldi.
arkadaşlarım ve ailem -ki buna bende dahilim- ciddi bir ilişki yaşayabileceğimi düşünmezdim. hoseok'un da dediği gibi aşkı bilmezdim ben. ama yoongi'yle öğrenmiştim. o bana bir çok şey katmış birazda olsun olgunlaşmama neden olmuştu.
o kusursuz biri. bunu görebilmesi için her gün bıkmadan ona onu anlatıyordum. geçen bir ayda güzel bir yol kat etmiştik. önceden olduğu gibi kafasını sırasına gömmüyor tüm gün boyunca yan yana bahçeye, koridora ya da kantine gidiyorduk. çocuklarlada tanışıp güzel bir arkadaşlık kurmuştu. bu yolda onlarında desteğini fazlasıyla hissetmiştim. onlara minnettardım.
ben yoongi'yi tek başına yaşadığı o karanlık dünyasından çıkarmayı başarmıştım.
ve dediğim gibi onu kollarımı açmış bir şekilde karşılayıp her şeyden çok sevmiştim.
çalan zille yan yana oturduğumuz sıradan çantalarımızı omuzlarımıza takarak kalkmıştık. bugün bizim eve gidip ders çalışacaktık. evet. ben ders çalışıyordum. verdiği ödüller en çokta onunla birlikte geçireceğim dört seneyi düşünmek ders çalışmamı sağlayan etkenlerdi. bugün için diğer planımsa yoongi'yi bu gece bizde kalmaya ikna etmekti. ikna etme konusunda kendime güveniyordum!
koridora çıktığımızda her zamanki gibi elini tutmuştum. sıcaklığını hissetmeyi seviyordum. "matematikle mi başlamak istersin biyolojiyle mi?" ikisinide sevmediğim için bunun pek önemi yoktu. omuzumu silkmiş "hangisinden başlamamı istersen onunla" demiştim.
okulda sevilen bir çifttik. eskisi gibi yoongi'ye kimse bir şey söylemiyordu. gerçi söyleyemezlerdi de. instagrama attığım fotoğraflarımızla yoongi'yi seven -hatta baya bir seven- kitle oluşmuştu. bazen bu sevgi bazı kişiler için üst boyutta olunca bu durumdan pek hoşlanmıyor evde sinir krizleri geçiriyordum. sevgilimi kıskanmam çok doğal! ama yoongi'nin gelen güzel tepkilerle içten içe mutlu olduğunu bildiğim için onu izleyerek bende mutlu oluyordum.
okuldan çıktığımızda güvenliğin yanına bıraktığım bisikletimi aradan çıkarmış çantalarımızı bisikletimin önündeki büyük sepete koymuştum. "hazır mısın güzelim?" kafasını salladığında gülerek bisiklete binmiştim. direksiyonu tutan bir elimi önüme gelmesi için çektiğimde aradaki demir boşluğa yan bir şekilde oturmuştu. yola çıkmadan burnumu saçlarına daldırıp kokusunu içime çekmiş ardından ensesine küçük bir öpücük bırakmıştım. kıkırtısını duyduğumda bende gülmeye başlamıştım. "enerjimi depoladığıma göre gidebiliriz"
yalnız gidip geldiğim bu sokaklardan şimdi sevdiğim insanla geçmek çok güzel hissettiriyordu. esen hafif rüzgar tenlerimizi okşayıp saçlarımızı hareketlendirirken burnuma vuran kokusu beni mahvediyordu.
"yavaş ol jungkook. düşeceğiz"
"seni düşürmeyeceğimi biliyorsun"
eve yaklaştığımızda pedal çevirmeyi bıraktığımda bisiklet kendi hızıyla ilerlemiş, evin önüne geldiğimizde frenlemiştim. ilk önce yoongi inmiş ikimizinde çantalarını almıştı. bende bisikleti her zamanki herine koyup kilidini takmıştım.
yoongi zile bamış saniyeler içinde annem mutfak önlüğü ile kapıyı açmıştı. yoongi'nin geleceğini bildiği için yine sofrayı donatmış olmalıydı.
"hoş geldiniz çocuklar." annem sıcak gülümsemesiyle yoongi'yi karşılırken yoongi'de aynı şekilde aşık olduğum gülümsemesini göstermişti anneme.
"hoş bulduk bayan jeon."
"hemen ellerinizi yıkayıp yemeğe gelin." içeriye geçtiğimizde annem tekrar mutfağa ilerlemiş bizde dediği gibi önce ellerimizi yıkamış yemeğe inmeden odama geçmiştik. "annene her geldiğimde bir şey yapmak zorunda olmadığını söylemedin mi kook?" ikimiz içinde dolaptan kıyafet çıkarırken yoongi yatağımın üzerine oturmuş geçen gelidğinde de söylediği şeyi tekrar ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lips ✓
Fanfictionও yoonkook jungkook sürekli konuşur yoongi ise dudaklarına bakardı.