die for you [chlonette]

zero.

uyarı:

bu kurgu lgbtq+, argo, cinsellik, psikolojik unsurlar içerir.

kendi önleminizi almanızı rica ederim. iyi okumalar!<3

━━━━ ⋆⋅☆⋅⋆ ━━━━

Chloé parmakları arasında tuttuğu iğneyi bir kez daha eline batırması ile kaşlarını çattı.

        Saraydaki diğer kızlar gibi, kendisi de sosyalleşmek için el işi etkinliklerine katılıyordu. Ancak bu konuda herhangi bir yeteneği ya da ilgisi olduğu söylenemezdi. Aksine, can sıkıcı etkinlikte bulunmasının tek sebebi yapılan dedikoduları dinlemekten ibaretti.

       Düşüncelerini duymuşçasına, karşısındaki taburede oturan Rose elindeki kumaşı bırakarak derin bir nefes aldı. "Yaz sonu şenliklerinin iptal edildiğine inanamıyorum," dedi bakışlarını tavandaki avizeye çevirerek. "Yapılacak gösterileri izlemek için şatodan buraya 3 gün yolculuk yaptım."

        Rose, hanedanlığın batısında toprakları olan bir dükün kızıydı. Yüzyıllardır damarlarında akan soylu kan, sarı saçları ve kar beyazı teni ile kendini belli ediyordu. Ancak, üst düzeydeki konumuna rağmen, konuşmalarına dikkat etmeyi asla öğrenememişti.

        "Dün gece bir cadı çetesinin yakalandığını biliyorsun," Chloé de elinde tuttuğu kumaşı bıraktı ve hizmetçinin getirdiği çay fincanına uzandı. 

"Bu şartlarda, halkı tehlikeye atarak nasıl kutlama yapabiliriz?"

"Ama krallığın korumaları cadılarla başa çıkabilir!"

         Sarışın kız dudaklarına götürdüğü çaydan bir yudum aldı ve gözlerini kapattı. "Krallığın yalnızca belli bir sayıda koruması var," dedi konuşmadan canının sıkıldığını belirten bir ses tonuyla. "Yüz binlerce kişinin katılacağı festivalde güvenliği sağlamalarını bekleyemeyiz."

       Gün batımının turuncuya boyadığı oda sessizliğe bürünürken, Chloé avuçları arasında duran madalyon saate baktı. Birkaç dakika içerisinde, koruması onu akşam yemeğine götürmek için gelecekti. Sohbeti sonlandırması ve herkese veda etmesi gerekiyor gibi görünüyordu.

        Ancak kendisi konuşmaya başlayamadan, adını hatırlamadığı bir kız kafasını yana yatırdı. "Kraliyet koruması demişken," dedi gülümseyerek. "Prensesimizin korumasını hiç gördünüz mü?"

"Marinette'i mi?"

"Ah, çok güzel bir kız değil mi?"

"Daha önce gözleri bu kadar mavi olan kimseyi görmemiştim."

"Bir asker olmasına rağmen oyuncak bebek gibi duruyor."

         "Yine de," Pencerenin önünde oturan Lila'nın sesi ile odadaki herkesin bakışları ona döndü. "O bir soysuz. Ne annesi, ne de babasının kim olduğu belli değil. Güzel olması kimin umurunda?"