Ortada bir intikam vardı , bu intikam duygusu insana yapmadığını bırakmazdı. Luna da bunun kurbanı olmuştu. Karanlık her yeri etkisi altına almıştı , bütün her şeyi ona itaat ediyordu. Luna ağır adımlarla yaşlı kadının yanına yaklaştı . Yaşlı kadın ilk başta şaşırsa da misafirperver davranarak ona yardımcı olmuştu. Kendi imkanlarınca hazırladığı birkaç yiyeceği ayın çocuğunun önüne koyarken sorularını sormayı ihmal etmiyordu . " Muzulu musun ? Georanli gibi durmuyorsun .
" Genç kız söylediklerine aldırış etmeksizin önündeki kaseye şarabını doldurmuştu . " Malgallı mısın ? Amanın ! Kılıcın olduğuna göre savaşçı mısın yoksa ? " Genç kız elindeki kaseyi tahtadan yapılmış derme çatma masaya sertçe vurmuştu , ardından konuşmaya başladı . " Şarabın lezzeti yok , çenen de bi o kadar çok . " Ardından masanın üstündeki şarap şişesini alarak , korkutucu bir yavaşlıkta tabutun üstüne dökmeye başladı.
Yaşlı kadın şok olmuş bir halde genç kızın yanına ilerliyordu " Biri mi öldü ? yoksa birini mi öldürdün ? " Kadın'ın bunu söylemesinin hemen ardından tabuta hüzünlü bir şekilde baktı sonrasında ise şarabı dökmeyi bıraktı . Kadın tekrar konuşmaya başlamıştı , " Böyle korkunç bir havada buradan geçen iki tür insan vardır.Ya birini öldürmüş biridir ya da ölmeye giden biridir . " Bu kelimeleri duyduktan sonra genç kızın yüzü nefretle kasılmıştı . "
" Böyle işe yaramaz laflar eden koca ağzınla amma uzun yaşamışsın. Kalan ömrünüde emniyetle geçirmen için o dilini de keseyim ister misin ? " Ardından kadın konuşmaya başladı , " Bu koca dilim leziz bir şarap yapmaya yaramasa da işe yarar laflar söylemekte gayet faydalıdır . " Kadın uzunca genç kızı süzdü , " Görünüşe bakılırsa uzun zaman boyunca böyle avare avare dolaşmışsın. Neyi arıyorsun ? " Genç kız düşünceli bir şekilde yaşlı kadına baktı , " Bir Han arıyorum. Bu ıssız yerde bir yerlerde ölülerin ruhlarını avutan bir han varmış .
" Yaşlı kadın duyduklarına şaşırmıştı " Ay in hanını arıyorsun demek . " Genç kız heyecanla yaşlı kadına doğru gözlerini çevirdi . " Biliyor musun ? " yaşlı kadın genç kızın sözünü bölerek konuşmaya devam etti . " Dünyada dolaşan avare ruhların kaldığı bir handı . " Genç kız hırsla gözlerini açmıştı . " Neresi orası ? Nereye gitmem lazım ? " Yaşlı kadın dehşetle bağırdı " Sen gidemezsin ! Oraya yalnızca ölüler gidebilir .
Şuradakiler gibi . " gibi diyerek genç kızın arkasındaki ruh topluluğunu gösterdi . " Bu tabut , ne kadar kargaşaya sebep oldu acaba ? " Genç kız hüzünlü bakışlarla tabutun üstünde yayılan şaraba baktı , ardından zorlukla konuşmaya başladı . " Bunlar benim yüzümden ölen insanlar . " Yaşlı kadın ukalalıkla konuşmaya başladı , " Bu ölenler için sen kimleri öldürdün ? " Genç kız yaşlı kadının bu söylediklerini duyunca hırsla elini kılıcına attı , ustalıkla kılıcı kılıcından çıkarıp yaşlı kadın'ın boğazına dayamıştı.
" Çeneni kapat ve gitmem gereken yeri söyle . " Yaşlı kadın bir süre kılıcın üstündeki yazıyı inceledikten sonra konuşmaya başladı . " ' Dolunay ' ha ? Bir sürü kinle dolu ay demek " Genç kız yaşlı kadının bu söylediklerini umursamazken hırsla konuşuyordu . " Söyle ! Öldürdüğüm kişilerin mesuliyeti üstlenmeye çalışıyorum . " Yaşlı kadın küçümseyici bakışlarını genç kıza yolluyordu . " Daha kendini dahi taşıyamıyorken kimin canının mesuliyetini üsteleneceksin ? "
Genç kız artık sinirlerine hakim olamıyordu , " Gereksiz laflar edersen dilini keserim demiştim . Nereye gitmem gerektiğini söyle sen. Yalnız ölüler gidebiliyorsa , derhal kendimi öldürebilirim . " diyerek kılıcı yaşlı kadının boğazından çekip kendi boğazına dayamıştı . " Zavallı . Tek kendi canını feda ederek telafi edebileceğini sanmak beyhude bir umut . " Genç Kız durgun bakışlarını yaşlı kadına attı . " Feda edebileceğim , bir tek canım kaldı .
" Bunu söylerken boğazına kılıçla kılcal bir çizik attı . " Ay'ın hanı , ölülerin toplandığı bir yerdir . Avare avare dolaşan ruhlar eni sonu oraya gidiyor . " Ruh sürüsü yaklaşmıştı , onlar Ay'ın hanına gidiyordu . Genç kız bunu bildiği için sinirle onların üstüne koşmaya başladı en sonunda kılıcını yüzünün hizasında tutarak çekti . Ruhlar atli suvari görünümündeydi hızla genç kızın üstüne ilerliyorlardı ama genç kızın kılıcına çarpınca toz gibi havada yok oldular .
Genç kız şok olmuş bir şekilde etrafına bakıyordu . " Bunlar senin elinde can vermiş kişiler Luna." Luna arkasında bir kişinin olduğunu hissetti , kılıcını elinde hırçın bir şekilde kavramıştı. Arkasını dönüp kılıcı sapladı , fakat kılıcı sapladı şey bir insan değildi bir ağaçtı.Anlamayan gözlerle ağaca baktı ve kılıcını çekmeye çalıştı ama çekemiyordu ağaç kılıcı içine hapsediyordu.
Birden aşırı derecede kuvvetli bir rüzgar esmeye başlamıştı . Etrafta tahtalar yerlerinden sökülüp belirli bir yerde üst üste gelmeye başlamıştı ve en sonunda bir bina haline gelmişti . Genç kız şok içinde binanın önündeki yazıya bakıyordu . " Ay'ın hanı . " yaşlı kadın gülerek Luna'ya yaklaştı , " Ay'ın hanı yeni sahibini seçti galiba ? " Genç kız olduğu yerde kalakalmıştı , ilerde başına geleceklerden habersizdi sonuçta ...
Gece siyah örtüsünü sımsıkı örtmüştü kirli şehire. Küçük çocuk guruldayan karnı ile yüzünü buruşturdu, yemek yemeyeli bu günle üç gün olmuştu ve küçük bedeni daha fazla dayanamıyordu.
Kaderiyle bu yaşıyla savaşmaya çalışıyordu binlerce dışarda olan çocuk gibi... Kimileri bilerek atıyorlardı, kimileri ise mecburiyetten sahi böyle bir şeyin mecburiyeti olur muydu? sanmıyorum.
Yırtık ayakkabısına çakıl taşları batarken lokantaların olduğu sokağa girdi küçük çocuk.
Sokağın hemen başındaki renkli restoran gözüne çarparken karnı tekrar isyan bayraklarını çekti. Restorana giremezdi evsizleri bu şehirde lanet olarak görürlerdi ya hırsızlık yapıcak dı yada dilenicek.
Restoranın üzerindeki ledli tabelaya baktı derince BLUE yazıyordu, pahalı bir mekan olduğu tabelasından bile belliyken zenginlerin ona yardım etmeyeceğini adı gibi biliyordu.
Yüzüne çöken hüzünle uyuduğu parka gidecekken sokağın başından tüylü şapkası ince topuklu ayakkabısı kalem elbisesiyle soylu birine benzeyen kadını fark etti.
Yürüdüğü yerlere izini bırakırken, küçük çocuk munzurca sırıttı ve av bulmanın heyecanıyla yerinde minik minik hareket etmeyi başladı.
Kadın restoranda gireli baya olmuştu. Küçük çocuk artık sıkılmaya başlarken kadın restorandan çıktı ve geldiği yönün tersine doğru yürümeye başladı arkasındaki küçük misafirle.
Genç kadın sokakların arasında ilerken arkasındaki çocuk heyecanla takip ediyordu.
Karşılarına çıkan eski bir otelle oraya doğru yürüdüler. Çocuk, girdikleri otele baktı dışarda gözüktüğünden daha güzel ve daha büyüktü.
Daha fazla kapının önünde durmadan kadının olduğu yere baktı ama kadın çoktan gözden kaybolmuştu. Onun yerine tuhaf kıyafetleri yaralı ve solgun suratlarıyla insanlar doluydu.
Küçük çocuk Mir, otelde kadını aramaya koyuldu.
Son girdiği oda karanlık ve büyük bir koridora sahipti, Mir merakına yenik düşerek koridoru takip etti karşısına çıkan büyük ve ihtişamlı ağacı görünce yanına yaklaştı, o sırada olmaması gereken bir şey oldu iki dünya arasında ki dengeyi kuran ağaçtan bir yaprak çocuğun simsiyah saçlarının üzerine düştü.
"Ne yaptın sen!" odada yankılanan ses ile Mir korkup arkasını döndü takip ettiği kadın öfkeyle küçük çocuğun üzerine yürüyordu.
"Adın ne senin küçük bulanık" dedi kükreyerek "M-Mir" çocuğun titrek sesiyle genç kadın biçimli kaşlarını çatarak "Ölmek için mi geldin" dedi.
Kafasını 'hayır' anlamında salladı Mir.
"İki seçeneğin var Mir... ya ölüm ya da ömrün" genç kadının öfkesiyle odayı toz bulutu kaplarken çocuk tir tir titriyordu. "Ömrüm seçersem" dedi zor bulduğu sesiyle. "Zamanı geldiğinde öğreneceksin" diyerek uzaklaştı genç kadın.
Kader ağlarını ördü, iki savaşçının kaderi düğümle birleşti.Devam Edecek...
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.
Yeni bölüm de görüşmek üzere...