8. Bölüm

756 39 120
                                    

Pars, sevdiği kadının nişanına sabretmekte yeterince zorlanıyorken beglerden binin kırçicek bikenin, batuga tegin ile evlenmek istemediğini, bir bege bunu söylediğini, beg heveslenmesine rağmen Alpagu hanın onu başkasıyla evlendirmeye karar verdiğini duymuştu. Kıskançlıktan içi içini yiyordu. Bir de kırçicek in batuga 'nın yanına gidip oturduğunu gördü. Hâlâ ona bakıyordu kırçicek. Büyük ihtimalle yanına çağırıyordu ama pars, batuganın yanına gidince kendini tutamayıp herkesin içinde tegine zarar vermekten korktu. Doğrudan kırçicek in yanına gitmeden biraz gezindi. Sinirinin yatışmasını bekledi. Sonra ağır adımlarla sofraya yaklaşıp batuganın soluna oturdu. Kırçicek in yanına oturması daha fazla dikkat çekerdi.

"Beni delirtmek için batuga nin yanına oturttuyorsun kırçicek ama ben zaten deliyim. Böyle numaralara gerek yok. İçerde konuşalım." dedi pars. Batuga eksik taklidi yapmaya devam etse de şaşkınlıktan çığlık atacaktı."Ne? Ne oluyor burada? Ne var bunların arasında?" diye geçirdi içinden. Kırçicek "olmaz" dedi. "Bugün dalgın olmasına bakma, ulu ece ikimizin aynı anda saraya geçtiğimizi fark eder. Sonra da canımızı okur. Günseli benimle uğraştığı için batuganın yanına oturmak zorunda kaldım. Niye seni kıskandırmaya çalışayım? Hem iyi de oldu. Herkesin önünde konuşursak kimse dikkat etmez" Batuga içinden kahkaha atıyordu. "Ne! Kıskandırmak mı! Yoksa!" dedi batuga. Kendi kendine konuşuyordu. "Hadi batugayı boşver. Şu akılsızın neyini kıskanayım! Ya geçen gün Ulaş bege dediklerin! Gelsin istesin seni yabgumdan diye mi yaptın?" Kırçicek kendisine hesap sormasına sinirlenmeye başladı. Zaten her şey zordu. Bir de pars, ona güç vereceği yerde yeriyordu. "Bana bak. Gözümün senden başkasını gördüğü mü var! Bilmez gibi konuşursun. Batı gökten yola çıktığımız vakit sana demedim mi sen bana güveneceksin ben de sana diye! Ne bu hallerin?" Batuga dikkatlice konuşmalarını dinliyordu. Keyfi yerindeydi.

Pars, kırçicek e hak verdi. Baştan konuşmuşlardı tüm bunları. "Affet bahtım. Sen sana sevdalanmadın ki hiç! Bilmezsin ne yaman bir ateş olduğunu. Göğü, dağı, taşı, buz gibi akan pınarları yakan ateşini bağrımda taşırım. Acı halime" dedi yumuşak bir sesle. Kırçicek in hoşuna gitmişti ama biraz daha süründürmek istiyordu onu. Özlemişti. "Acıyayım mı haline?" Pars kırçicek in nazlandığını anladı. Daha fazla kızmadığı için de sevindi. Batugaya dönüp onun üstünü düzeltiyormuş gibi yaptı. Bir taraftan da çevresini kontrol ediyordu. Sonra elini yavaşça aşağıya doğru indirip bir anda kırçicek in elini tuttu. Elleri sofranın altında batuganın dizinin üstünde birleşmişti. Kırçicek elini kurtarmaya çalıştıysa da olmadı. Pars bırakmadı. "Sırası değil" dedi Kırçicek. Pars avucundaki eli daha bir sıkı tuttu. Fakat çatılan kaşları görünce mecbur kalıp bırakmak zorunda kaldı. Batuga ise bir başkasının ilişkisine bu kadar yakından tanık olmak istemiyordu. Özellikle küçükken ablası gibi gördüğü kırçicek in sevgilisiyle cilveleşmesi, onu tiksinerek bakan küçük erkek kardeşe çevirmişti bir anda. Kalkıp gitmek istiyordu ama ne konuşacaklarını da merak ediyordu.

Kırçicek "Elimi bir ömür boyu tutmak istiyorsan ikimizde bedel ödemek zorundayız. Karar vermeden önce buna razı mısın bilmek zorundayım." dedi. Pars "Biliyorsun. Seninle her şeye varım. Ne gerekiyorsa. Ama karar vermek derken neyi kastediyorsun?" dedi. Batuga içinden pars in zannettiği kadar aptal olmayıp doğru soruyu sorduğuna sevindi. Kırçicek "Önüme üç yol koydular. Biri babamınki. Ona sadık kalırsam beni ilk anlaşmada evlendirip gönderir. Ne sana varabilirim ne hüküm sürebilirim. Ulu ece ise ona sadık olup beklememi ve gelecekte batı gök kağanlığında hüküm sürmemi önerir. Bunu seçersem seninle evlenmem mümkün ama kesin değil. Alpagu han ise ona sadık olmamı, batuga ile evlenmemi ve gelecekte bütün ülkeyi yönetmemi ister. O gün gelene kadar da canımı koruma altına alır." dedi. Batuganın Ulu ecenin teklifinden haberi yoktu. Bu plan da neyin nesiydi? Ne zaman konuşmuştu ulu ece ile kırçicek? Başka neler vardı bilmediği? Neyseki pars da batuga kadar şaşkındı. Biraz da duyduklarının ciddiyeti onu sarsmıştı. "Sen hangisini seçeceksin?" dedi. Kırçicek güldü. Önündeki tabaktan bir parça et koparıp yedi. "Hiçbirini. Kendi yolumu kendim çizme kudretine sahibim. Bırakalım babam Alpagu hanın da çocuklarının da kanını akıtsın, tahta geçsin. Ama bana ihanet edip sana vermez, başkasıyla evlendirmeye kalkarsa ben de ona ihanet ederim." Pars, sevdiği kadının ne kadar ileri gideceğini merak ediyordu. Kırçicek ise keyifli keyifli anlatmaya devam etti. " Bana ihanet edene ben de ihanet ederim. Babamı öldürürüm. Benden başka kutlu kan kalmadığı için tahta ben geçer, hüküm sürmek için yıllarca beklemem üstelik. Seninle de toyumu kurarım" Pars kırçiçek in delirdiğini düşündü bir an. Eti iştahla yiyişini izliyordu. "Böyle bir şey mümkün mü?" dedi Pars düşünceli bir halde. "Neden olmasın?" dedi Kırçicek. "Çolpan han da bir zamanlar bikeydi. Benim neyim eksik ondan!" 

Destan - Tahta KılıçlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin