"Kömür gözlü kız"

436 15 11
                                    


"Evet... hadi bakalım herkes yatağına." dedi Fırat kucağında oturan Nazlı'nın altın sarısı saçlarını öperek. Nazlı, küçük kollarını göğsünde bağlayarak surat asarken Can'ın da durumu çok farksız değildi. Tek farkı küsmek yerine, daha çok kollarını annesine sarıp sarmalaması olmuştu.

"Hiç boşuna deneme küçük prens... anneni kandırabilirsin ama beni kandıramazsın." dedi Fırat bu sefer Büge'ye sarılan Can'ın gözlerine bakarak. Can sesli bir şekilde iç çekerken Büge de tebessüm etmişti. "Fırat ağabeyin haklı. Yarın okul var." dedi sonra Fırat gibi ciddileşerek.

Fırat, başını onaylayarak sallamak ile yetinirken Nazlı bu sefer kaşlarını da çatmıştı. "Sende hiç öyle bakma sevgilim." dedi Büge bu sefer gözlerini büyüterek Nazlı'ya bakarak. "Sabah erken kalkacaksınız, kahvaltı edeceksiniz, okula gideceksiniz, ders çalışacaksınız... bunun için enerjik olmanız gerek. Enerji toplamak için de yeterli uyumanız gerek." dedi hemen sonra işaret parmağı ile Nazlı'nın küçük burnuna dokunarak.

Nazlı'nın ince bir çizgi halindeki dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi birden. Ama Büge gülümseyince başını çevirip gözlerini kaçırdı. "Hadi bakalım uykuya!" dedi Büge bu sefer kucağında Can ile birlikte ayaklanarak. Fırat'ta aynı şekilde kucağında Nazlı ile birlikte ayaklanıp Büge'yi takip etti.

Büge, Can'ı pamuklara sararcasına bir dikkatle yatağına yerleştirirken Fırat'ta aynı özen ile Nazlı'nın üzerini örtüyordu. "Anne..." dedi Can birden. Büge hemen gözlerini Can'ın kendisini izleyen gözleri ile buluşturarak tebessüm etti. "Ben... şey." dedi Can ara sıra göz ucu ile kendisini Büge gibi dikkatle dinleyen Fırat'a bakarak.

Fırat, Can'ın yalnız kalmak istediğini anlayınca hemen son kez eğilip Nazlı'yı alnından öptü ardından kapıdan çıkıp gitti. Can ise kapı kapanır kapanmaz yatakta doğruldu. "Annecim, ne oldu? bir şey mi istiyorsun sen?" dedi Büge de sonunda yatağın ucuna oturarak.

Can sessizce başını onayla salladı. "Tamam... belli ki anneye söylemesi zor şeyler..." dedi Büge bu sefer hafifçe eğilip çenesini Can'ın karnına dayayarak. "Ya anne!" dedi Can hemen gülerek. "Çok komik duruyorsun böyle! benim gibi küçükmüş gibi..." dedi sonra gülmeye devam ederek.

"Tamam işte, anneye söylemesi zor şeyleri senin gibi küçük birine söyleyeceksin sende." dedi Büge istifini bozmadan gülümseyerek. Can'ın gülmesi birden kesilirken Büge de yeniden ciddileşmek zorunda kalmıştı. "Annecim..." diyerek toparlandı sonra yine.

Can'ın beklenti ile bakan küçük gözlerine karşın uzanıp küçük ellerinden birini tuttu. "Ben sana hiç çok kötü bağırdım mı?" dedi sonra gözlerini dikkatle kısarak. Can hemen başını olumsuz anlamda iki yanına salladı. "Peki, ben sana hiç çok kötü kızdım mı?" dedi Büge bu sefer. Can yine başını olumsuz anlamda iki yanına sallayınca gülümsedi.

"Bak, demekki benden korkmanı gerektirecek hiç bir şey yok." dedi sonra hafifçe eğilip Can'ın elini şefkatle öperek. Can gülümserken Büge de yine beklenti ile bakıyordu gözlerine. "Bana masal anlatır mısın diye soracaktım..." dedi Can sonunda ama gözlerini kaçırdı annesinin kendisini izleyen gözlerinden.

"Annecim..." dedi Büge de şaşkınlıkla bakarak. "Gerçekten bunu mu istiyordun? O yüzden mi utanıp sıkıldın?" dedi sonra ince parmaklarını Can'ın yumuşak saçlarının arasından geçirerek. Can başını sessizce olumsuz anlamda sallayınca yine duraksadı.

"Çılgın prens ile kömür gözlü kızın masalı... babam anlatmıştı ama sonunu anlatmamıştı... Sen anlatır mısın anne?"

FLASHBACK: ÜÇ AY ÖNCE

"Yesariler... Yesariler... Yesariler." dedi Hacı sıkılmış bir yüz ifadesi ile gazeteleri tek tek üst üste koyarken. Kamber çayları tazelemek için tepsiye topluyordu, Paşa ise yeni almış olduğu akıllı telefonunu inceliyordu. Bey baba elindeki tesbih ile oynuyordu, Bekir ise Nazlı ile ilgileniyordu.

MAHKUM- Barış 🩸 Büge Hayali Sahneler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin