bileğindeki siyah ip bileklikle oynarken bir yandan düşünüyordu minho. gözünün önünden gitmiyordu genç oğlanın görüntüsü. içi içine sığmıyor, heyecandan midesi bulanıyordu. neden bu kadar heyecanlanıyordu ki? onu çok uzun süredir görmediği için mi? yoksa onu unutmuş olma ihtimalinden mi korkuyordu? belki de unutmamıştı. düm gece hyunjin'i kendi odasının minik penceresinden onların evine taraf bakarken görmüştü. belki de hatırlıyordu. onu böyle kolayca unutabilir miydi gerçekten?
"minho oğlum!"
"efendim babanne!"
yatağında kütüphaneden yeni aldığı kalın kitabını okuyan minho babannesinin seslenmesiyle yattığı yerde doğrulmuştu.
"telefon var sana!"
"geliyorum!"
kitabını kapatıp komodininin üstüne bıraktı ve paytak adımlarla merdivenleri indi. minik masanın üstünde duran telefonu alıp kulağına götürdü. bu saatte onu kim arayabilirdi diye içinden düşünüyordu. büyük ihtimal annesiydi.
"alo?"
"min!"
ani bağırmayla yüzünü buruşturup telefonu biraz uzaklaştıdı. bu kessinlikle annesinin sesi değildi.
"hyun? sen misin?"
"evet evet benim. kaç kez penceremi tıklattım ama beni duymadın."
"pencereni tıklattın derken?"
"kendi penceremi işte şapşal. hani odalarımız bir birine bakıyor ya, belki duyarsın dedim ama duymadın."
arkadaşının saflığına gülmeden edemedi.
"hyun nasıl duyabilirim ki, arada çok mesafe var."
"tamam işte ben de aradım haber vermek için. hadi koş pencerenin yanında dur. seni bekliyorum."
"iyi de ne yapacağız ki bu saatte. hem birazdan yatma vakti."
"bilmem sadece bir birimizi izleriz işte. sen normalde ne yapıyorsan onu yap."
cevap veremeden kapanmıştı telefon. yüzündeki gülümsemeyle telefonu yerine bırakmış ve koşar adımlarla odasına çıkmıştı. tüm gün birlikte olmalarına rağmen bir birlerine doyamıyor gibiydiler.
penceresinin beyaz tül perdesini aralayıp onu izleyen arkadaşıyla birleştirdi bakışlarını. pijamalarının içinde ona kocaman gülümseyerek el sallayan miniğe aynı şekilde karşılık vermişti. bir süre bir birlerini izleyip çeşitli şakalaşmalarla gülücükler saçtılar etrafa. ardından minho komodininin üstündeki kitabını alarak pencereden arkadaşına gösterdi. minik eliyle onu onaylayan arkadaşının ardından penceresinin yanında oturmuş yarım kalan kitabını okumaya devam etti. arada bir yoklamak amacıyla bakışlarını kitaptan ayırıp hyunjin'e bakıyordu. onun da kendi işinde olduğunu görüp kitabına geri döndü.
bir kaç dakika sonra karşıdaki pencerede bir hareketlilik sezip bakışlarını kaldırdığında arkadaşının elindeki çizim defterini kendisine salladığını gördü. uzak mesafe ve gece karanlığı yüzünden tam olarak göremiyordu fakat kendisini kitap okurken çizdiğini farketmişti. gülerek çizimi inceledi. çöp adamdan halliceydi. onun aksine arkadaşı yüzünde büyük bir gurur ifadesiyle çizimini gösteriyordu. beğendiğini belli eden hareketlerin ardından babannesinin yatma vakti oldğunu belirtmesiyle arkadaşıyla vedalaşmak için el salladı. aynı şekilde karşılık aldıktan sonra oturduğu yerden kalkıp tül perdesini kapattı ve yumuşak yatağına yattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dandelion | hyunho
Fanfiction"beni özlediğinde bir karahindiba koparıp üflemen yeterli. ufak tanelerini görüyor musun? rüzgarla her biri farklı yerlere savrulacaklar ama içlerinden bir tanesi hep bana ulaşacak."