Bu kitap 1900'lü yıllarda Güney Kore'nin küçük sahil kasabalarından birinde geçmektedir.Kilise baskısı altında,adaleti kilisenin sağladığı yıllarda insanların hak ve özgürlükleri için verdikleri savaşı ele alır.
"Gazetede yazanları okudun mu?" Haewon'un sesiyle elimdeki küreği bir kenara bıraktım.Yıpranmış,yırtılmış gazeteyi elime tutuşturdu.Kim bilir nerden bulmuş,kimden ödünç almıştı bu gazeteyi.Başlıkta yazan yazıyı okuduğumda şaşkınca baktım.Özgür ruhlu bir genç kadının kiliseye ve kurallarına karşı gelmesinden bahsediyordu.Donuk bir yüz ifadesiyle gazeteye bakmaya devam ettim.Kim bilebilirdi ki bir kadının bu kasabada böyle bir şeye cesaret edebileceğini.Yüzünü dikkatlice inceledim,tanıyordum onu Jeon Soyeon.Bay Park'ların tarlasında çalışan işçilerden birinin ablasıydı.Diğer kadınların aksine güzel dökümlü elbiseler giymek yerine çürük çarık bir pantolon giymeyi tercih ederdi.Burada kuralların dışına çıkabilen tek kadındı.Diğer kadınlarında onun sayesinde cesaretlenmesini kendi hak ve özgürlükleri için savaşmalarını isterdi.
Burada çoğu genç başta kızlar olmak üzere liseden sonra okutulmazdı.Okumak için şehire gitmek gerekirdi ya da fazlasıyla varlıklı olmak.
Kasabanın varlıklı insanları ailenin her ferdini okutur onlara iyi bir gelecek sunardı.Dolayısıyla bu kasabadaki bu tür insanlar genelde açık görüşlü olarak anılırdı.Oldukça acıydı,aslında normal olması gereken bir görüşün tuhaf karşılanması ve böylesine kategorileşmesi karanlık bir devrin mahkümu olduğumuzu gösterirdi."Şimdi cezası ne olacak sence?" Sessiz kaldım.Sürgün,belki de idam.Bu halk ve kilise tarafından tanrıya şirk koşmak sayılır.Büyük bir günahtı.
"Bilmiyorum kiliseye bağlı biliyorsun."
"Etek yerine pantolon giymek istediği için neden bu kadar büyük bir cezaya mahküm görülür ki bir insan?"
"Çünkü o 1900'lü yıllarda hakkını savunmaya çalışan biri."
Samanların arasına attığım kibrit kutusundan bir kibrit çıkarıp Haewon'un sardığı sigarayı yaktım.
Demiştim ya hani burada kadınlar pek okutulmak istenmez diye.3 yıl önce liseye yeni başladığım zamanlarda benden büyük son senesini okuyan bir kız vardı,Yejin.Kafasını kitaptan kaldırmayan zeki ve bir o kadar da suskun biriydi tıpkı diğerleri gibi bu kasabada okumak için canını dişine takan bir kaç kişiden biriydi.Çalışırdı her anlamda gerçekten çok çalışırdı.Tarlada çalışır ailenin geçimini sağlardı,evin işlerini yapar kardeslerine bakmaya çalışırdı,hasta annesini bakımını üstlenmeye,sorumsuz babasını dışarıda sokak başlarından toplamaya çalışırdı.
Hayatı böyle devam ederdi.Günlerim ne zaman farklılaşacak diye beklemezdi tek istediği okuldan mezun olmak,universiteye gitmek ve ilim üzerine yoğunlaşmaktı.
Aylar sonra sonunda mezun oldu ve babasına ödenen büyük bir mevla karşılığı evlendirildiğini öğrendim.O günden beride hiç rastlamadım ona.
O zamanlar bunun hakkında çok düşünme gereğinde bulunmamıştım ama şimdilerde anlıyordum bütün bunların nedenini.
Sigarayı yere yıldız çizerek söndürdüm.
Haewon güldü.En çok o gülerdi zaten aramızda.Zevzek bir soytarının tekiydi.Annesi ile her pazar kilise ayinlerine katılırdı.Annesinin baskıcı tarafına karşı koyamazdı ama yine de her dönüşünde yanımızda ot çekerek ortama küfürler savururdu.Neden böyle yaptığını sorduğumuzda ise "Kiliseye gidip sevap kazanıyorum sizin yanınıza gelip ot çekip dine uymayan hareketlerim ile de günah kazanıyorum ne sevabım ne de günahım var tanrının gözünde nötrüm." derdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortal Stars
Fanfiction"Neden sigaranı yıldız çizerek söndürüyorsun?" Sigaranın intihar edercesine dökülüp giden küllerine aldırmadan derin bir iç çektim. "Yıldızlar ölümlüdür Jeon,tıpkı bizim gibi." !taekook! [02.07.2022]